Bu sabah yine yalnız uyandım. Sağıma döndüğümde yine ona ayırdığım yer boştu. Buna alışmıştım aslında ama içimdeki o his alışamamıştı ve hep umudu vardı.
Kalkıp banyoya ilerledim. Aynaya baktığımda bugün daha yorgun olduğumu fark ettim. Duş alıp banyodan çıktığımda o gelmişti. Yatağa oturmuş gözlerini bana dikmişti. Bir anda görünce şaşırdım ve dudaklarımdan küçük bir "ay" çıktı. Ben ona doğru yaklaşınca ayağa kalktı. "Akşam hazır ol yemeğe çıkacağız " dedi ve cevap bile beklemeden odadan çıktı. Hemen ardından evdeki görevlilerden biri içeri girdi ve elindeki siyah elbiseyi yatağın üzerine bıraktı. "Bir isteğiniz olursa kapınızda bekliyor olacağım Efza Hanım." "Teşekkür ederim " dedim ve gülümsemeye çalıştım. Yatağın üzerinde duran elbiseye baktım siyah dümdüz bir elbiseydi. Kısaydı. Zaten Barın Ateşoğlu karısına pembe elbise giydirecek değil ya! Kral hazretleri nasıl isterse öyle giyiniriz.
Kendi kendime gaza geldim ve elbiseyi tam göğsündeki dikişten ikiye ayırdım. Dolabımı açtım. Barın'ın halası sanki giyecekmişim gibi bana sürekli kıyafet alıyor kendince modası geçenleri de dolabımdan alıyordu. Bu gece için uygun bir şeyler bulacağıma eminim.
Bakışlarımı hızlıca dolabın içinde gezdirdim ve gözüme ilk çarpan kırmızı bir elbise oldu. Hemen askıdan aldım ve üzerime tuttum. Çok kısa değildi dizlerimin üzerine geliyordu ama sırtı açıktı ve çapraz gelen bağları vardı. Gerçekten de beğenmiştim. Barın Bey ailesinin yanında tepki gösteremeyecek zaten umurunda da olacağını sanmıyorum. Onu delirten sadece kendi dediğinin olmaması olacak bu da bana yeter.
Hızlıca elbiseyi giydim ve aynanın karşısına oturdum. Saçlarıma sıkı bir topuz yapmaya karar verdim. Uzun süren hazırlığın ardından tamamdım. Gerçekten de güzel görünüyordum. En azından 2 saat önceki halime kıyasla.
Siyah küçük bir çanta alıp odadan çıktım. Barın beni aşağıda oturmuş bekliyordu. Siyah bir takım içine de beyaz gömlek giymişti. Bazen bu adamın kocam(!) olması beni delirtiyordu. Beni gördüğünde ayağa kalktı ve kaşlarını çattı. Sinirlenmesi hoşuma gidiyordu.
"Bu elbiseyi sana aldığımı hatırlamıyorum" dedi.
"Hafızan kuvvetli. Sen değil halan almıştı. Çok da güzel oldu zevkli kadın işte." dedim ve en itici halimle kocaman gülümsedim. Yalandan evcilik oynuyorduk madem ben de yalandan bir role büründüm.
"Bunun hesabını sonra soracağım dua et ki geç kalıyoruz Efza Ateşoğlu" dediği an yüzümdeki gülümsemem de solmuştu. Kalbim karıncalanmaya başlamıştı. Bana ne zaman kendi soyadıyla hitap etse içimde bir şeyler hem parçalanıyor hem de kuş olup uçuyordu. Bir yandan onun karısı olmak beni heyecanlandırsa da bir yandan da karısı olmamak içimi parçalıyordu. 1 yıldır içimde bu hislerle savaş içindeydim.
Arabaya bindiğimizde nereye gideceğimizi sordum ve bana kısaca "Aile yemeği. Her zamanki gibi iyi bir eş güler yüzlü bir gelin ol. Uzun sürmez." demişti. Tabi efendim bal da koyalım mı?
Yarım saat süren yolculuktan sonra araba park edilince geldiğimizi anladım. Arabadan indim ve karşımda duran ışıklı binaya baktım. Bu nasıl aile yemeği böyle? Hangi aile acaba aşiretoğulları ailesi mi? Bakışlarımı Barın'a çevirdim. Kolunu uzatıp 'hadi' dedi. Koluna girdim ve içeri ilerledik. İçeri adım attığımızda Demir'i gördüm. Bize doğru yürüyordu. Demir Barın'ın en ve tek yakınıydı. Aynı zamanda iş ortağı. Bu bir aile yemeği değildi.
"Ve yılın çifti de geldi!! " diyerek yanımıza geldi ve Barın'a sarıldı.
"Demir hiç başlama zaten içeri girdiğim an geldiğime pişman oldum. Böyle nişan mı olur anasını satayım! Balo resmen bu." Nişan mı? Ne yani aile yemeği dediği şey nişan mıydı? Bilseydim daha sade giyinirdim. Şimdi bin kişi dedikodumu yapacak!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ VE KÜL
ChickLitBirbirlerine dokundukça yanan iki kişi.. Birbirlerine dokunmadan, yaklaşmadan duramayan iki kişi.. Aile zoruyla evlendirilen Efza'nın yeni zindanı Ateşoğlu malikanesidir. Ekin Zorlu kızını şirketinin geleceği için Ateşoğlu ailesin...