Merhaba arkadaşlar
Normal de watty yazmazdım(aşırı üşengecim) ama baktım ki watty de hiç istediğim gibi gxg yok o yüzden kendin yazayım dedim. Böyle diyorum ama kendime de çok güvenmiyorum yanlış anlaşılmasın. Beyin yakan hatalar görebilirsiniz yine de elimden geleni yapacağım. Sakin bir kurgu yazmak istiyorum. Aldatma kavga gibi şeyleri pek sevmem bu yüzden kaossuz olucak. Yazmayı da beceremem zaten.
Mor ve Ötesi-Araf
Bulunduğum yere çok yabancı hissediyordum. Bilmiyorum belki de bunca zamanın kendimi reddetmenin getirdiği depresifliktir. Yaptığım hiç bir şeyden zevk almıyordum müzik dinleyip saatlerce yorgan altında kalmam harici. Çaba göstericek bir şey bulamıyordum,her şeye hevesim çabucak kaçıyordu.
Sorumluluklarımı üstlenemiyordum. Sürekli başıma dert açılıyordu. Mesela bugün vermem gereken ödevimi üç haftadır erteliyordum ve hala yapmamıştım. Büyük ihtimalle de okulda da aynısını yapacak en sonunda da pes edip sıfır alıcaktım.
En azından devamsızlıktan kalmamak adına kalkıp dağınık oda da kıyafetlerimi aramaya başladım. Odayı da bir ara toplamam gerekiyordu. Annemden işittiğim azarlara tahammülüm kalmamıştı. Kalbini de kırmak istemiyordum. Kıvrılmış yorganın içinde bulduğum formalarımı giyip banyoya gidip dişlerimi fırçaladım ve elimi yüzümü yıkayıp,çantamı alıp evden çıktım. Sabahları kahvaltı yapmak benim için tam bir eziyet olduğu için okulda ilk teneffüste yapıyordum. Telefonun bildirimlerini baktığım da hissedilen derecenin 1 olduğunu gördüm. Soğuk hava nefes almamı sağladığı için yürüyerek gitmeye karar verdim. Sürekli bir şeyler düşününce böyle havalar bahar havalarından bile daha güzel oluyordu.
Kulaklıklarımı takip playlistimden sevdiğim bir şarkıyı açıp yürümeye başladım. Her şeyden bu kadar sıkılıpta müzikten nasıl sıkılmadığımı anlayamıyordum. Ama bu hayata tahammül edebilmemin en büyük nedenlerindendi.
Okula yaklaştığım da kapı da bekleyen Tunayı ve birazcık arkasında çaktırmadan onu süzmeye çalışan Taneri gömdüm. Depresif bir kişiliğim olsa da arkadaşlarım vardı. Tunayla kafamız aynıydı. Ortaokuldan beri çok yakındık.Tanerle de Tunadan hoşlanmaya başlaması üzerine tanışmıştık. Tunaya olan bakışlarını fark ettiğim de onları tanıştırmaya karar vermiştim. İkisini çok yakıştırıyordum doğrusu.
Yanlarına gittiğimde tuna kolunu boynuma attı. Benden kısaydı. "Vay sen sabahları gelir miydin arya hanım". Yavşakça elimi beline attım. "Devamsızlık kalmayınca bir yerlerimi sıla sıka gelmek zorunda kalıyorum maalesef" dedi sırıtarak. Tuna da sırıtırken Taner pat diye ikimizi ayırıp iki tarafına almıştı. "Eee bugün ne yapıcağız?"
Sırıtarak söylese de kıskandığı belliydi.
"Bilmem" dedim kolunun altından çıkarken. Okulun bahçesine girdiğimde bahçedeki ergen sürüsüne baktım. Okulu sevmememin en büyük nedenlerinden birine yani. Tam gözlerimi devirecektim ki gözlerim diğerlerinden uzak bankta ki kıza takıldı. Yanakları ve burnu kızarmış önünde ki kaptan çilek yiyerek etrafını izliyordu. Bu mevsim de çileği nerden buldu diye düşünürken gözlerim dudaklarında kaldı.
Dudakları kıpkırmızı olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAL GXG
Teen FictionHayattaki her şeyden çok çabuk sıkılan ben için seni hayatıma almak bencillik mi olmuştu?