Balkonda oturduğumdan ötürü akan burnumu çekmiş, soğuğun biraz daha içime işlemesine izin verircesine oturmaya devam etmiştim. Karşı komşumun açık olan penceresini izliyor bu soğukta neden pencereyi açık bıraktığını düşünüyordum. Sahi o da benim bu soğukta balkonda ne yaptığımı sorguluyor mudur? Sanmam. Muhtemelen şuan biricik kedisi ve eşi ile geniş koltuklarında oturuyor bir şeyler seyrediyordu. Bu düşüncenin beni neden rahatsız ettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Onu kıskanıyor muydum? Benim gibi tek başına yaşamadığı, bir kedisi, onu seven eşi ve huzurlu bir hayatı olduğu için onu kıskanıyor muydum? Tartışılır. Peki ya neden rahatsız hissediyordum? Beni rahatsız eden şey komşumun güzel bir ailesi olması mıydı yoksa birazdan içeri geçeceğim evimin bomboş olması mı? Beni karşılayacak, günümün nasıl geçtiğini soracak bir aşığımın olmaması mı rahatsız ediyordu beni? Kedimin bacaklarıma sürtünmeyecek olmaması mı rahatsız hissettiriyordu? Yemek masasında tek başıma olmak mı rahatsız ediyordu? Sanırım evet.
Öylece ne kadar düşündüm pek umrumda değildi ta ki komşumun sigara molası için balkona çıktığını görünceye dek. Biricik eşi sigara kokusundan rahatsız olduğu için belirli saat aralıklarıyla balkona çıkar tek dal sigarasını içmek için yaklaşık 15 dakika harcar-sigarasını yavaş yavaş içmek her ne kadar hoşuna gitse de yarısından çoğunu rüzgara içirirdi-sonrasında içeri girerdi. Tabii bu sigara saatlerinde benimle sohbet etmeyi de ihmal etmezdi. Başlarda tesadüfen denk gelsek bile son bir yıldır kendimi komşumun sigara saatlerine ayarlamış ve onun sigara saatlerinde tam şuan olduğum yerde balkonumda komşumu bekliyor olurdum.
"Taehyung ne olduğuna inanamazsın!" komşumun kadifemsi sesi kulağıma dolduğunda gülümsemiş kafamı ona doğru kaldırmıştım. Aşağı yoldan tek tük geçen arabalarının gürültüsü arasından gelen o ilahi sese odaklanmış, bir eşi olduğunu hiçe sayarak aşığı olduğum sesin kulaklarıma dolmasına izin vermiştim.-Kesinlikle yanlış anlaşılmasın konuşumun kendisine değil sesine aşıktım.-
"Ne oldu?" Sesime eklediğim heyecan ile sorduğum soruya cevap gecikmemişti.
"Yoon-ah ile yemeği ocakta unutmuşuz tüm ev yanık et kokuyor!" Cümlesini tamamladıktan sonra yüzünü buruşturmuş et kokusunu hâlâ alıyormuşçasına burnunu kapamıştı. Yaptığı hareket gülümsemiştim. Tatlıydı. "Ergen sevgililer gibi oynaşmaktan yemeği unuttuk desene sen şuna." kurduğum cümlenin neden canımı yaktığını dair hiçbir fikrim yoktu. Kafamda bunu yine yalnızlığımdan ötürü hissettiğim kıskançlığa yormuş rahatsızca kıkırdanmıştım.
"Bazen o kadar tatlı oluyor ki adımı bile unutuyorum." Eşi için söylediği cümle yine rahatsız hissettirmişti. Bu histen kurtulmak istermişçesine tekrardan kıpırdanmış arkasından derince nefes almıştım. Jeongguk ise konuşma sırasında yakmayı unuttuğu sigarasını yakmış içine derince bir duman çekimişti. "Benim evime gelin." Neden böyle bir şey söylediğimi bilmiyordum. Onları yan yana görmek bile rahatsız olmamı sağlarken evimde ağırlamak canımı fena yakacaktı ama söylemiştim işte. Kaşlarını şaşkınca havaya kaldırmış Jeongguk'un evime gelmesini istiyordum belki de. Farkında olmadan düşündüğüm şey ile midem bulanmıştı. Evli olan biri için neler düşünüyordum ben? Onu kıskanıyordum evet. Sahip olduğu güzel hayatını kıskanıyordum sadece. Bu kadar başka bir şey yok. Ondan hoşlanmıyordum kesinlikle. Gülüşü hoşuma gitmiyordu, heyecanlı bir şekilde bir şeyler anlatması ilgimi çekmiyordu, sigara içmesinden etkilenmiyordum. O sadece komşumdum. Sigara molalarına eşlik ettiğim 'evli' olan bir arkadaşımdı.
"Bizi evine mi davet ediyorsun?" Şaşkınca sorduğu soruya karşılık düşüncelerimden sıyrılmış başımı aşağı yukarı olumlu anlamda sallamıştım. "Bekle geliyoruz." hızlıca sigarasını söndürmüş tam içeri girecekken tekrardan bana doğru dönerek "kedimizin de gelmesinde bir sakınca yoktur umarım." diyerek hızla içeri girmişti. Bense arkasından kıkırdamıştım sadece. Son 6 aydır onlarla olan kedilerine bir isim koyamamış ve hâlâ 'kedi' diye seslenmleri her ne kadar garip gelse bile sanırım benim de bir evcil hayvanım olsa ona isim bulmakta zorlanırdım diye düşünüyorum. Çocuğum olsaydı yine isim koyma konusu benim için bir kâbus olurdu. Ya koyduğum isimi ileride çocuğum beğenmezse? Veya koyduktan bir kaç sene sonra o isimden ben sıkılırsam ne olurdu? İsmi ben seçtiğim için kimseyi de suçlayamaz öylece çocuğum ve çocuğumun 'sıkıcı' ismiyle kalırdım. "İyi bir baba olmayı beceremediğin gibi iyi bir isim koymayı da becerememişsin." Olmayan çocuğumun bana söylediği bu cümle ile beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Babalığıma mı laf etmişti o?
"Bana bak bacaksız sana bakmak için ne zorluklar çektim ben haberin var mı?" Sert çıkan sesim ile küçük çocuğumu ağlatmayı başarmıştım. Bravo bir bu eksikti. "Ağlama, özür dilerim." Yalvarırcasına konuştuğum sırada çalan kapı ile hayal dünyamdan çıkmış hızla balkonun kapısından geçerek salona oradan da dış kapıya yönelmiştim.
Açtığım kapı ile canım komşum ve ailesi karşımdaydı. Hızla yana kayarak içeri girmelerini sağlamıştım. Kedileri gelir gelmez etrafı koklamaya başlamıştı bile. Hızlıca misafirlerime dönmüş ve "Hoş geldiniz!" demiştim.
"Hoş bulduk!" Karı koca anlaşmışlar gibi aynı anda ve aynı tonda konuştuklarında birbirlerine dönerek şaşkınca gülüşmüşlerdi. Dışarıdan biri baktığında ne kadar tatlı bir çift olduklarını düşünürdü çünkü öylelerdi. Birbirleri ile yakışıyorlardı, birbirlerine aşıklardı işte. Bundan ötesi var mıydı? Aşkın yanında getirdiği sevgi vardı. Saygı vardı. Sadakat vardı. Karşılıklı duygular vardı ve kim görse özeneceği türden bir ilişki içindelerdi. Ama bu beni rahatsız ediyordu. Birbirlerini seven iki insandan rahatsız olmak ise kendimi kötü bir insan olarak görmemi sağlıyordu. Hiçbir çiftle sorunum yoktu. Ama bu ikili farklıydı işte... Canımı yakıyorlardı bir şekilde. Tekrar ve tekrar düşüncelere dalmışken Jeongguk'un sesi ile kendime gelmiş hızla misafirlerimi salona götürmüştüm.
Tuhaf bir ortamdı. Jeongguk ve Yoon-ah karşı koltukta oturuyorlar ara sıra birbirlerine sırnaşıyorlardı. Kesinlikle ergen aşıklar gibiydiler. Kedileri ise halımın üstüne kurulmuş uyuyordu. Aklıma çiftin akşam yemeklerinin yanmış olmasının gelmesiyle hızlıca "Yemek yiyelim." demiştim. Aç değildim sadece misafirlerimin aç olduğunun bilincindeydim. Hızla yerimden kalktığımda ikili de benimle beraber kalkmış mutfağa ilerlemiştik. Yemek sessiz geçmişti. Zaten dolabımda olan yemekleri hızlıca ısıtmış ve sessiz bir şekilde yemiştik. Tekrardan salona geçtiğimizde kedi hâlâ aynı yerde uykusuna devam ediyordu. Ciddi anlamda tuhaf bir ortam vardı konuşacak konu yoktu. Herkes sessizdi ve bu sessizlik gittikçe gerici oluyordu.
"Ee nasılsınız?" sessizliğe son vermek amacıyla kurduğum cümleye Yoon-ah hızlıca cevap vermişti. " İyiyiz, sen nasılsın Taehyung? Balkona çıkmasan yüzünü görmeyeceğiz." Söylediği şeyle
kıkırdamıştım. Haklıydı. Çok fazla dışarı çıkmıyor işime gidiyor, işimden geliyor, evde oturuyordum. Yapacak pek bir şeyim yoktu. "İyiyim Yoon-ah dışarı çıkasım pek yok."Jeongguk sohbete dahil olmak adına yayıkça oturduğu yerden doğrulamuş, "Bizimle dışarı çıksana evde durduğumuz yok, senin içinde değişiklik olur." Tekrardan şöyle bir dışarıdan bakıldığında harika bir teklif gibi duruyordu. Ama benim için ne kadar harika emin değildim. Düşünürcesine kaşlarımı çatmış bir kaç saniye beklemiştim. "Bilmiyorum siz iki çift olarak gezmeyi daha çok istemez misiniz?" Şu 'çift' konusu ne kadar da rahatsız ediciydi. Kendimin yanında çift diyebileceğim kimsenin olmaması dehşet bir rahatsızlık veriyor ve bu 'kimseyi' Jeongguk olarak düşünmem de ayrı bir korkuyla içimi kaplıyordu. Çift olarak düşündüğüm kişi Jeongguk ve ben miydim? Olamazdık. Evliydi, aşıktı, evliydi, aşıktı sonra evliydi, biraz daha evliydi, aşıktı, evli bir aşıktı, karısına aşık olan bir evliydi, ben tektim, çiftim yok.
Aşık mıyım?Kesinlikle hayır. Jeongguk ne peki? Komşum işte ne olacak? Aşık değilsin yani. Bir dediğim diğerini tutmuyor ki... Neyim ben deli falan mı?
Düşüncelerim içinde hırsla kendimle bir kavgaya girmişken Jeongguk'un sesiyle tekrardan dış dünyaya dönmüştüm. "Genelde arkadaşlarımızla beraber bir şeyler yapıyoruz Taehyung, merak etme üçüncü kişi olmazsın." Komşumun gülerek söylediği şey her ne kadar şaka olarak denmiş olsa bile kendimi ilişki içindeki üçüncü kişi olarak hayal etmiş ve tekrardan dehşete düşmüştüm. Üçüncü kişiydim. Evet, kesinlikle bu ilişkide üçüncü kişiydim. Bundan haberleri yoktu ama ben üçüncü kişiydim. Birbirine deli gibi aşık olan bir 'çifti' kıskanan, onlardan rahatsız olan üçüncü kişi konumundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
home
FanfictionKomşumun balkonundaki pencerenin ardına bakıyor yalnızlığım adına bir sigarayı daha tüketiyordum.