bırak seveyim rahat edeyim-manuş baba
*
"Akşam dışarı geliyorsun." mesajindan sonra ne mi yaptım? Tabii ki de onlarla dışarı çıktım! Başka ne yapabilirdim ki? Jeongguk beni dışarı çağırmıştı reddetmek ayıp olurdu bir kere. Neyse işte şuan tam Jeongguk'un karşısında, arkadaşının yanında oturuyordum. Masada dönen sohbete katılmayarak komşum ve eşinin birbiriyle oynaşmasını izliyordum. Gerçekten lisesi aşıklar gibiydiler. Jeongguk, Yoon-ah'ın saçlarıyla oynuyor sonra yanağına minik buseler kondurarak ne kadar güzel koktuğu hakkında cümleler sıralıyordu. Eşiyse utangaç bir şekilde gülümsüyordu. Cidden neden buradayım ki? İkiliyi izlemeyi bırakarak sohbeti dinlemeye karar vererek adının 'Namjoon' olduğunu öğrendiğim adama döndüm.-dönmez olaydım- Namjoon'un dediği şeyle taş kesilmiştim.
"Ee çocuk ne zaman geliyor?" Evet, tam olarak bunu sormuştu. Jeongguk ve Yoon-ah'ın çocuklarının olması beni neden bu kadar korkutmuştu? Kalp atışlarım hızlanmış bir şekilde verecekleri cevabı bekliyordum. Eğer çocukları olursa bunu kaldıramazdım. Jeongguk'un canından bir çocuk olması bana her ne kadar tatlı gelse de bu çocuğun annesinin Yoon-ah olacağı kalbimi acıtıyordu. Aslında canımı acıtan Yoon-ah değildi. Jeongguk'un başka birinden bir çocuğu olacağıydı. Benden bir çocuğu olamazdı biliyordum. Ama başka birinden de olmamalıydı. Kucağında ki çocukla yanım gelerek "Taehyung bebeğimize bak!" diyerek çocuğunu bana göstermemeliydi. Nefeslerimin ciğerimi delip geçtiği, acıdan gözlerimin yaşardığı bir andaydım.
"Şuan çocuk düşünmüyoruz." Ve soluklarımın bu sefer acıdan çok rahatlattığı anlara girmiştim. Çocuk düşünmüyorlardı. Kalbimin acısı uçup gitmiş, mutlulukla gülümsemiştim. "Bence de çocuk için daha çok erken." diyerek sohbete dahil olmuştum. Bu 'erken' kavramı asırlarca sürebilirdi. Jeongguk'un çocuğu olması benim için hep erken olarak kalacaktı. Bu gerçeğe kaç zaman geçerse geçsin alışamazdım. Bundan on yıl sonra da alışamazdım. Yirmi yıl sonra da alışamazdım. Bir ömür geçsin ben yine alışamazdım. Yüzüne bakarak gülümsemeye devam ediyor güzelliğine de alışamadığımı fark ediyordum. Düşüncelerimi bölen sesle tekrar Namjoon'a dönmüştüm. "Erken mi? Üç yıldır evliler." Gülerek söylediği şeyin canımı ne kadar yaktığının farkında değildi. Üç yıldır evli olmaları ve bu üç yılda aşklarından bir tutam bile kaybetmemeleri beni üzüntüden boğacak dereceye getiriyordu. "Olsun erken daha." diyerek yanıtlamıştım Namjoon'u.
"Aslında tam zamanı olduğunun farkındayız ama Jeongguk ve ben şuan bir çocuğun sorumluluğunu alabileceğimizi düşünmüyoruz. Belki bir iki seneye kucağımızdaki çocukla yanınıza geliriz." Cümlenin başlarında ne kadar mutlu olsam da sonlara doğru Jeongguk'un gülerek, benim ise dehşete düşerek dinlediğim Yoon-ah konuşmasını bitirmiş sırtını Jeongguk'un göğüsüne yaslamıştı. Çocukları olacaktı yani? Şuan olmasa bile ileride ikisinin canından bir çocuk olacaktı. Sevgileri ortak değilmiş gibi bir de ikisinin olan bir çocuk gelecekti dünyaya. Sığmazdı. Koskoca dünyaya o küçük sığmaz kalbimin kırıklarından beni yaşatmazdı. Beraber büyütecekleri bir çocuk doğacak canlarına can katacaktı. Beraber ilk kelimesini mutlulukla dinleyecek, adımlarının peşinden sevinçle birbirlerine sarılacaklardı. Okul çağına geldiğinde başarılarıyla övünecek çocukları için en iyisini yapacaklardı. Jeongguk'un dünyalar kadar sevdiği eşinin yanına bir de dünyalar kadar sevdiği çocuk eklenecekti. Ve ben bu sevgi karşısında donup kalacaktım.
"Taehyung senin bir ilişkin var mı?" bana yöneltilen soruyla kafamı olumsuz anlamda sallamıştım. "Hayır." İlişkim yok, Jeongguk var, kalbimi hızlandıran bir Jeongguk. Onun da kalbini hızlandıran bir aşığı var işte. Ne ilişkim olacaktı ki? Deliler gibi aşık olduğum komşum vardı. Bir de ona aşık olmadığımı direten kendi içimde bir savaşa girmemi sağlayan ben vardım. Başka bir şey yoktu. Bu kadardı. Verdiğim cevaba şaşırmış olaki yanımdaki adam, 'Namjoon' ağzını iki karış açmış yüzüme bakıyordu. "Nasıl yok ya? Mis gibi adamsın."
"Taehyung yalnız kalmayı daha çok seviyor yoksa elini sallasa ellisi." Jeongguk'un konuşmasıyla kafamı o tarafa çevirmiştim. Yanlış biliyordu. Yalnız kalmaktan nefret ettiğimi bilmiyordu. En ufak şeyini bile bildiğim adam benim hakkımda hiçbir şey bilmemesine rağmen bilmişçesine davranıyor beni yanlış tanımlıyordu. Kiviyi çok sevdiğini ama kabuğuna tiki olduğunu, en sevdiği kokunun yağmurdan sonra çıkan toprak kokusu olduğunu, ortaokulda saçlarını örmek istediği için uzattığını, bisikletten düşüp kolunu kırdıktan sonra bir daha bisiklete binmediğini, roman okumaktansa şiir okumayı daha çok sevdiğini, soğuktan nefret edip sıcak aşığı biri olduğunu bildiğimi bile bilmiyordu. Tüm bunları bana anlatıyor sonra anlattığını da unutuyordu. Benim hakkımda hiçbir şey bilmiyor ama bildiğini düşünüyordu. Sıcağı çok sevdiğimi bilmiyor ama tam soğuk adamı olduğumu sanıyordu. Kedilere aşık olduğumdan bir haber köpekleri daha çok sevdiğimi düşünüyordu. Beni yanlış tanıyordu çünkü buna sebep olan bendim. Ona kendimi açmıyor sürekli yanlış gözlemler yapmasını sağlıyordum. Çünkü benim biricik aşığımın eşi vardı. Kendini ona anlatan ve doğru tanıtan bir eşi vardı.
Yoon-ah'ın uykusu geldiği için ayaklanan komşularımla ben de ayaklanmıştım. Eve gitme vaktiydi. Namjoonla kısaca vedalaşmış, üçümüz eve doğru yürümeye başlamıştık. Sessiz bir ortam vardı. Sessizlik her ne kadar germeye başlasa da konuşmuyor sadece yürüyordum. Sessizliği bozan Yoon-ah olmuştu. Çok yorulduğu hakkında Jeongguk'a mızmızlanıyordu. Ve gecenin canımı en çok yaktığı o ana hoş geldiniz. Jeongguk eşini sırtına almış, öyle yürümeye başlamıştı. Kalbim duracak ve oracıkta ölecekmişim gibi bir histi. Çift mutlulukla gülüşürken ben buraya gelmemem gerektiğini yeni idrak ediyordum. Onlardan uzak durmalıydım. Canımın nasıl paramparça olduğun şuan fark ediyordum. Jeongguk'un hayatından uzak durmalıydım. Gözlerim dolu doluydu. Buradan gitmek istiyordum. Önümdeki çifte yönelik konuştuğumda Jeongguk yürümeyi bırakmıştı. "Arkadaşım mesaj attı, ben oraya gidiyorum size iyi geceler."
"Tamam, iyi geceler Taehyung!" İkilinin aynı anda söylediği cümleyi es geçmiş, arkamı dönerek ters yöne doğru yürümeye başlamıştım. Gözyaşlarım hızla akıyor görüşümü bulanıklaştırıyordu. Onlardan iyice uzaklaştığıma emin olduğumda kaldırımın kenarına çökmüş, hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etmiştim. Ellerim titriyor nefeslerim boğazımda tıkanıyordu. Canımın acısının tarifi nasıl yapılırdı bilmiyordum. Eve gittiklerinde ne yaparlardı? Yorgun oldukları için birbirlerine sarılıp uyurlar mıydı? Ya da birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini fısıldar ardından sevginin dopdolu olduğu bir öpüşmenin içine girerlerdi. Sonrasında daha da ilerisi gelirdi. Ya da sadece uyurlar mıydı? Ne yapacaklardı? Ne yaparlarsa yapsınlar gecenin sonunda birbirlerine sarılıp uyuyacak olmaları nefes aldırmıyordu. Ağlayışlarım daha da hızlanmıştı. Ben ne yapacaktım? Soğuk yatağıma uzanıp Jeongguk'un yüzünü aklıma getirecek öylece uyuyacak mıydım?
Cebimdeki paketten bir dal çıkarmış, mavi renk çakmağım ile sigarayı yakmış, yanan sigarayı derince içime çekmiştim. Gözyaşlarım ilk ağlayışıma tezat bu sefer yavaş yavaş akıyordu. Sakinleşmiş olmanın verdiği yorgunlukla kimsenin geçmediği kaldırıma uzanmış gökyüzünü izlemeye başlamıştım. Öylece uzun bir süre durmuş sonrasında eve doğru adımlamıştım. Jeongguk'un binasının önünde durmuş açık olan ışıklarına bakmıştım. Elimdeki telefondan saate bakmış ve ekranda yazan '03.43' yazısıyla oflamıtım. Şuan ışığın neden açık olduğunun bilincindeydim. Sanki hiç acımıyormuş gibi daha da çok acıyan kalbimle kaldırıma oturmuş lamba kapanana kadar öylece komşumun camını izlemiştim. Sonunda kapanan lamba ile tekrar telefon ekranına bakmış '04.23' yazısıyla ayaklanmış, kendi binama girmiş, asansörü boşvererek merdivenlerden tek tek adımlamış, anahtarım ile kapıyı açmış, eve girmiş, açık olan kapımı kapamış, üstümü değişmiş, yatağıma uzanmış ve uyumak adına gözlerimi kapamıştım. İğrenç bir geceye elveda.
bu fic için aşırı heyecanlıyım okuyucusu çok az olsa bile umrumda değil bir kaç kişinin okuduğu gerçeği çok mutlu ediyor 😭💓
ŞİMDİ OKUDUĞUN
home
FanfictionKomşumun balkonundaki pencerenin ardına bakıyor yalnızlığım adına bir sigarayı daha tüketiyordum.