Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız.
Dostumun düşmanı, dostum?
Her bekleyen mi alır ödülünü, yoksa babası olan mı..
İki gündür boşladığım şirkette masamdaki evraklara gömülmüşken tepemde volta atan Halit yüzünden gergindim.
Sabah şirkete kadar eşlik etmiş, benden önce odama girip etrafı kolaçan etmişti. Nerde beni tartaklayan herif nerde bana hesap soran o adam? Yoktu.
Agâh onlarla konuşmuş, benim onların kardeşi olduğumu söylemiş. Yelkenleri çoktan suya indirmiş bir Halit görmek ne kadar beni şaşırtsada tepemde zebellak gibi dikilmesi beni bunaltıyordu. Güya koruma olarak başıma dikmişlerdi.
O Pars'ı gördüğüm yerde...Nefes verip kafamı dağıtmaya çalıştım. Beni kandırmak ne demekti işte o zaman gösterecektim ona. Kapı çalınmadan açıldığında gelenin kim olduğu barizdi.
Babam bile içeride önemli bir misafirim olmasına karşın kapıyı vurmadan girmezdi şirketteki odama. Gelen tabikide Tuğrul'du.
Ayakta olan Halit'i baştan aşağı süzüp burun kıvırdı. Yaptığı her şey anne ve babamın yüzündendi. Karakterindeki bu eğrilik, küçüklükten beri pohpohlanmaktan geliyordu.
Halit uzun boyunun getirisi ile Tuğrul'a üstten bir bakış attığında hiç bu muameleye maruz kalmamış olan Tuğrul kaşlarını çatmıştı. Onun en büyük silahı ise umursamamazlıktı.
Onu görmemiş gibi davranarak masamın çevresinde dolaşıp arkama geçti.
Ben iş yaparken bir süre arkamdan beni gözledi. Bu hallerine alışık olduğum için herhangi bir tepkide bulunmadım.
Koltuğumun başına kollarını yaslayıp parmaklarını vurarak ritim tutmaya başladığında uzun bir süre buralarda takılacağını anladım. Elini kafamda hissettiğimde elimdeki pahalı dolma kalem durmuştu.
"Bu yara ne zaman geçecek?"
Önceki gece üstü kapalı bi kazaya karıştığımı anlatmıştım. Konuşmalarına fırsat vermeden de odama geçtiğimde ucu açık soruları kalmış olmalıydı tabi.
"Bir buçuk hafta sonra dikişler alınacak."
Elini yanağıma getirip hafifçe vurduğunda burnumdan nefes verdim. Canı sıkılıyordu, yirmi yaşına gelmiş bir çocukla uğraşıyordum.
"O elin kolun rahat dursun."
Halit ortamı gerecek kadar gerginken kavga çıkması kaçınılmazdı zaten.
"Yoksa?"
Tuğrul'un kibirli sesini duyduğumda kafamı çevirmeden ona baktım. Suratındaki itici gülümseme ile karşılık vermekten zevk aldığı belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezarda Bile Var Çiçek /Erkek Versiyon
JugendliteraturAilenin sevilmeyen çocuğu olmak zordu, bilhassa gerçekleride biliyordum aslında. Yinede konduramadım hiç bir zaman... Sevilmemek en çok küçükken acıtıyordu. Söylesenize, beni neden sevmediniz?