7. Bölüm

27 2 0
                                    

Tam şuan, karakolun içinde Adrien'ın ifadesini tamamlamasını bekliyor. Aynı zamanda da neler olduğunu kavramaya çalışıyordum.

Daha bir saat öncesine kadar, oturmuş yalanlar içinde de olsa, bir şekilde yemek yiyorduk. Şimdi ise, yanımda birbirine giren insanlar, feryatlar, sorgudan çıkanlar ve daha niceleri vardı. 'Niye benim bir günüm aksiyonsuz geçmiyor ki?' diye düşünüyordum içimden.

Hayır zamanlar değiştirdim, mekanlar değiştirdim ama hala aksiyon peşimi bırakmıyordu. O zaman bu tatilin ne anlamı vardı ki? Şuan akumalı kötülerle uğraşmayı o kadar çok isterdim ki...

En azından onları bir yerden sonra çözüyor ve oyunu eğlenceli hale getiriyordum ama bunlar öyle mi, herkes farklı bir nedenden dolayı kavga ediyordu. Her birinin derdini anlamak, saatleri alırdı. Çözmeye ise, bir ömrün yeteceğini düşünmüyordum.

Hünkar Yaman yanımda sessizce otururken, Züleyha koridorda bir o yana b ir bu yana gidiyordu. Onu bir sancıdan kurtarıp, bir diğerine atmış gibi hissediyordum.

Hünkar Yaman dayanamayarak,"Kızım, otur şuraya. Kendini harap ettin." dedi Züleyha'ya.

Züleyha ise düşünmekten çıldırmış gibi ne Hünkar Yaman'ı dinliyor ne de yerine oturuyordu. Hatta konuşmuyordu bile, resmen şoka girmişti.

En sonunda Adrien sorgu odasından çıktı. Adrien'ı da yanıma alıp, şu cehennemden bir an önce kurtulmak istiyordum.

Bu yüzden, hemen yanında soluğumu aldım ve Adrien konuşmaya başladı, "Neler olduğunu tahmin bile edemezsin.".

"Neler olduğu umurumda değil." dedim sert bir sesle ve devam ettim, "Bir an önce şuradan çıkalım.". Arkamı döndüm ve Adrien'ın gelip gelmediğini umursamadan, buradan çıkmak için merdiven basamaklarını inmeye başladım.

Aşağı kata indiğimde bir an için arkama baktım, Adrien bana yetişmeye çalışırken nefes nefese kalmışa benziyordu. Bu kadar hızı inebileceğimi tahmin edemezdim doğrusu.

Tekrar önüme döndüm ve arabaya yöneldim. Adrien, ben arabaya yaklaşırken arabanı anahtarı ile kilitli kapıları açtı. Bende hemen arabaya bindim ve sertçe arabanın kapısını çektim. Adrien sinirli olduğumu anlamış olmalı ki sesini dahi çıkarmadan arabayı sürüyordu.

Uzun bir sessizlikten sonra Adrien dayanamayarak, "Sevgilim bir sorun mu var?" diye sordu.

"Yok bir sorun ya!" dedim sinirle. Ardından aynı şekilde konuşmaya devam ettim, "Biz salak gibi akuma olayında birbirimize espri yaparken, hiç bir sorun yok! Onun bizim ciddiyetsizliğimizi fark edip, bizi zamanlarca ve mekanlarca göndermesinde de hiç bir sorun yok! Gönderdiği yerde ise, durmadan bir belalar dönmesinde ise kesinlikler sorun yok!". Konuşmayı bitirdikten sonra sesimin fazlasıyla sitemkar ve isyankar çıktığını fark etmiştim. Ama bir yandan da içimi boşalttığım için, rahatlamıştım.

Adrien bu sözlerimden sonra herhangi bir şey söylemesini, bağırmasını, kızmasını, susmasını bile beklemiştim. Fakat, Adrien hiç beklemediğim bir şey yaptı. Arabayı kenara çekti ve arabadan inerken, "Dışarı gel." dedi. Bunu şimdi neden yaptı ki?

Onun sözünü uslu bir kız gibi dinleyerek dışarı çıktım.

Sessizce onun konuşmasını bekledim. O ise, söyleyeceklerini düşünüp, toparlamaya çalışıyor gibiydi.

Kısa bir sessizlikten sonra konuşmaya başladı, "Bak sevgilim. Biliyorum burada olmaktan hiç mutlu değilsin, biliyorum buradan nefret ediyorsun ve biliyorum biraz daha burada durursan kafayı yiyeceksin. Biliyorum çünkü bende, bunları yaşıyorum. Ama, göz ardı ediyorum. Adana'yı ve insanlarını keşfetmeye çalışıyorum. Onların iyi özelliklerini benimsemeye çalışıyorum. Diyorum ki, 'madem bu zamana kadar geldim, o zaman keyfini çıkartayım. O zaman biraz dinlenmeye çalışayım. Eğer, olanları düşünürsem kafayı yerim ve bunu istemiyorum. Düşüncelerimi Paris'e gidinceye kadar saklamaya çalışıyorum.Hatta, tüm depresyonumu ve travmalarımı Hawkmoth'u yenince yaşamayı planlıyorum. Çünkü, ne senin ne de benim depresyona girme gibi bir lüksümüz yok. Biliyorum bu çok zor ama, imkansız değil.".

Bir Zamanlar: MUCİZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin