nerede kalmıştık?
yoruldum bu ficten😞
aslinda bu bölümün başında kotu seyler olacakti uyumadan once oyle planlamistim.. ama ryyamda bu sahneyi gordum ve uyandugimda bunu yazmaya basladim, durakta ve otobuste okulda bile ve bu hali hosuma gitti
yorum oy🫶🏻
aglicam seviyeoum siziiii ciddiyim bu konuda
-
ağlamaktan şişen gözlerim, pişmanlıktan ve gecmişin acısıyla dolup taşan kalbim, özlemim, sevgim ve kendime olan nefretim yormuştu son birkaç günde beni.
yorulmuştum ama daha yolun başındaydım. şimdi o günden yani ağlayarak geçmişi hatırladığım, acısını çektiğim günün üzerinde üç gün gibi bir süre geçti.
jungkook'u kazanmam lazımdı ama o öyle, süslü cümlelerle olacak bir şey değildi. bende bu üç gün boyunca her sabah o kafeyi açmadan kapısının önüne bıraktığım 'özür' çiçeklerimle başladım. tabii beni iki çiçekle affetmesini bekleyemezdim. hatta bir keresinde jungkook'u benim onun kapısının önüne çiçek koyduğum saatte kapının önünde beni beklerken bulmuştum. kolları göğsünde düğümlenmiş, yüzünde alaycı gülümsemesi ve soğuktan kızaran burnu ile öylece duruyordu karşımda.
tam ısırılmalık yanaklarında belli belirsiz gamzeleri ile şirindi, jungkook güzeldi. minicik vücudun da beni bile taşıdığı kocaman bir kalbe sahipti.
bunu da o söylemişti.
beni seviyordu ama güvenmiyordu.
yine birçok kez jihoon demişti bana, kızamamıştım çünkü hakkım yoktu. hava daha aydınlanmamış, kafenin önündeki kaldırımda oturuyorduk. ona kaç kere içeri geçmesini söylesemde beni dinlememiş "konuşmamız gereken şeyler var jihoon" demişti. simsiyah gözleri yine bütün yıldızları içinde tutmaya ve onları sergilemeye yemin etmiş gibi bakarken gözlerimin dolmasını engelleyememiştim.
ve hâlâ bir omega için ağladığıma inanamıyordum ama sonrasında onun bir omega olmadığını onun bu dünyadaki en özel omega olduğunu hatırlayıp susturuyordum içimdeki sesi.
"bu kadar sulu göz olduğunu düşünmemiştim." dedi jungkook.
"değilimdir aslında." dedim göz yaşlarımdan en hızlı şekilde kurtulmaya çalışırken. "ama sen olunca" göz yaşlarım kuruyup ona bakacak cesareti bulduğumda devam ettim "konu sen olunca otomatiğe bağlıyor." jugkook ise bu dediğime belli belirsiz gülmüş minik gamzesini yine bana bahşetmişti. kafasını hafifçe ters tarafıma çeviriyor, elleri ile oynuyor, bana bakmaktan çekiniyordu. birkaç saniyelik bir sessizlikten sonra sonunda konuşmaya başladı jungkook.
"sana inanmak istiyorum." ellerini şakağına götürdü ve sıkıntılı bir iç çekti "yemin ediyorum inanmak istiyorum sana." gözlerini tekrar bana çevirdiğinde "ama yapamıyorum." kelimleri tek tek beynime işlenirken gerçekten acı çekmeye başlamıştım. gözlerimin tekrar dolmaması için yukarı bakarken iğrenç çıkan sesimle "haklısın." diyebildim.
"haklısın.." diye tekrar ettim, minik ellerini avucumun içine aldım bunu yapacağımı beklemiyormuş olacak ki çatılan küçük kaşları ile bana bakıyordu, umursamadan devam ettim "ama jungkook, senin üzerine, benim üzerime, bizim üzerimize yemin ederim ki, yemin ederim ki seni çok istedim."
jungkook ellerini cekecek gibi olup ağzını konuşmak için açacakken hemen ellerini daha sıkı sardım ve konuşmasına izin vermeden konuşmama devam ettim "inanmıyorsun haklısın. başta fikirlerim yanlıştı, amacım biraz senden faydalanmaktı. ruh eşim olduğuna inanarak yapmıştım ama sonrasını hiç düşünmemiştim. yemin ederim ki jungkook o gece.." nefesim yetmediği ve kalbimin acısı konuşmama ara vermeye zorladığı için birkaç saniyelik bir duraklama yaşadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
be quiet | tk ✓
Fanfictionomegaverse | texting omegalardan nefret eden alfa ve kolay av olmayan omega jungkook. seme!tae uke!kook