2."Draco Malfoy'un Gizli Saklı İşleri"

403 63 11
                                    

1996

Harry aniden çıktığında derin bir nefes almak ihtiyacı hissetti. Bir anı da olsa Voldemort'la aynı odada olmak, onun gücünün altında ezilmek, hâlâ alışamadığı bir histi. Düşüncelerini Dumbledore'dan saklamak için gözlerini yere dikti ve birkaç kez derin nefesler aldı.

"Harry, evladım, iyi misin?" diyerek ona yaklaştı Dumbledore. Bir eli, Harry'nin sağ omzundaydı ve anlayışla iki defa patpatladı Dumbledore.

"Seni çok iyi anlıyorum, çocuğum. Kaç kez karşılaşsan bile o, senin ailenin katili. Oldukça normal sinirlenmen." Harry asıl düşüncelerini sakladı ve kafasını tamam anlamında salladı.

"Şimdi, gelelim izlediğin anıya. Gördün, değil mi? O yaşta bile bu kadar karanlık olması... Nerden bile bilirdim ki, onun... Dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü Karanlık Lord olduğunu. Bilseydim, keşke bilseydim... O zaman sence yapar mıydım? Onu okula kendi ellerimle sokar mıydım sanıyorsun?" Dumbledore uzaklaşarak odasındaki merdivenlere oturdu ve yüzü aşağı gelir şekilde konuşmaya başladı.

"Lord Voldemort olmadan önce, yani Tom Marvolo Riddle olduğu zamanları söylüyorum, Harry, çok kötüydü. O zamanda bile kurnazlığıyla pek çok kötülük yapmışlığı var. Tüm profesörler ona hayranken, onun... Onun nasıl bir büyücü olduğu sadece ben biliyordum, Harry. Anlıyabiliyor musun? Büyücülük Dünya'sının kaderi, ellerimdeydi, çünkü Büyücülük Dünya'sı görüp görebileceği en kötü Karanlık Lord'un tehtiti altındaydı. Çoğunluğun iyiliği için, Harry."

Harry gözlerini kıstı, Dumbledore'un Çoğunluğun iyiliği adı altında insanların hayatlarına karışmasına altı yıldır göz yumuyordu. Zaten Sirius'ta buna kurban giden isimlerden, değil miydi?

"Peki, neden siz, Profesör Dumbledore? Neden Bakan değil? Siz, bir Karanlık Lord durdurmuş olabilirsiniz. Ama bu, sizin Büyücülük Dünya'sının kahramanı olduğunuz anlamına gelmez. Siz, bakan değilsiniz, efendim. Siz, sadece bir okul müdürüsünüz."

Dumbledore sustu, gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Harry'den bu cevabı beklemediği belliydi. Ayağa kalktı ve Harry'nin yanına gelerek doğrudan Harry'nin zümrüt yeşili gözlerine baktı.

"Harry, çocuğum, seni en iyi ben anlıyorum. Sevdiğin birisini kaybetmek, zordur. Çok zor hem de. Senin, bununla çok iyi başardığın doğru ve, inan, bana seninle çok gurur duyuyorum. Ölüm, bir serüvendir, Harry. Son, hiçbir zaman son değil, yeni bir başlangıçdır."

Harry, gözlerini yere dikti. Dumbledore bir konuda haklıydı, Ölüm bir serüvendir.

"Profesör Dumbledore, efendim, izninizle odama gidebilir miyim? Oldukça yoruldum."

"Ah, tabii, evladım, gidebilirsin."

Harry başını sallamış ve sessiz bir şekilde Dumbledore'un odasından çıkmıştı. Sessiz bir şekilde yürürken üç yıl önce Sirius'un Gryffindor Ortak Salon'unun giriş tablosunu parçaladığı aklına geldi ve bu, gülümsemesine yol açtı. Acı bir gülümsemeydi. Kesinlikle, acıydı.

Sağa döneceği sırada Draco Malfoy'un etrafına bakarak yürüdüğünü gördü. Harry, işkillendi ve her zaman yanında taşıdığı Görünmezlik Peleriniyle, Çapulçu Haritasını çıkardı ve Malfoy'u takip etmeye başladı.

Üzerine Görünmezlik Pelerini sardı ve Malfoy'un peşinden gitmeye başladı. Malfoy, oldukça endişeli ve tedirgindi. Gergin olduğunu saklyamıyor, endişeli bir şekilde etrafına bakıyordu. Malfoy, yedinci kattaki İhtiyaç Oda'sının önüne geldiğinde Harry'nin kaşları merakla yukarıya doğru kalktı.

Malfoy, içeri girdi ve büyük bir dolabın önünde durdu. Tam o sırada Harry, Malfoy'u dolapla kendi arasında sıkıştırdı.

Draco, Harry'i görür görmez gözleri büyüdü, "Potter!" "Sana da merhaba, Malfoy. Söyler misin? Ne zamandan beri Voldemort'un gizli saklı işlerini yapmaya başladın?"

"Kendine gel, Potter!" diyerek Harry'i ittirdi, Draco. Artık Dolapla Harry arasında değildi. "Ben, senin sorguladığın birisi değilim ve asla olmam!"

"Ne zaman Ölüm Yiyen oldun,Draco? Ne zaman Voldemort tarafından emir aldın?"

"Ne konuştuğunu biliyor musun sen, Potter?!" Tedirgin olmuştu ve bunu saklayamıyordu. Harry, derin bir nefes aldı.

"Draco, seni Bakanlığa vermeyeceğim, seni Dumbledore'a şikayet etmeyeceğim. Sadece Lord'la konuşmak istiyorum."

"Ne?! Sen ne dediğinin farkında mısın, Harry? Karanlık Lord'la konuşmak, imkansız gibi bir şey."

"Biliyorum, Draco. Onu öldürmekte, onunla savaşmakta imkansızdı ama ben yaptım. Onunla konuşmak istiyorum, sadece istediğim bu."

"Delirdin mi?"

"Evet, delirdim, Draco! Vaftiz babam, benim gerizekalılığım yüzünden öldü, Cedric yine benim yüzümden öldü! Ailemden bahsetmiyorum bile! Ben, her zaman ölüm saçan birisiyim ve artık, insanların benim yüzümden ölmesini istemiyorum!"

"Tamam, sakinleş. Onunla konuşmana izin vereceğim." Draco Malfoy ve Harry Potter aslında arkadaştı. O gün Harry, daha ilk tanışdıkları gün, elini sıkmıştı ve arkadaş olmuştular. Sadece bu, çok göz önünde olan bir arkadaşlık değildi.

"Harry, yine düşün-"

"Draco, ben ciddiyim."

"Tamam, seni kararından vazgeçireyeceğimin farkındayım." dedi ve Harry'e sarıldı Draco.

Harry, Draco'nun sarılışına karşılık verdi, "Hayatımdaki en iyi karar olduğuna eminim, Draco."

{☆}

Harry, Draco'la vedalaşıp Gryffindor Ortal Salon'una girdiğinde, herkesi burada görmüştü.

Şöminenin önüne eğildi ve her zaman taktığı kolyeden Melez Prens kitabını çıkardı. Sessizce okuduğunda Hermione'nin yakınına geldiğini hissetti.

"Harry, neredeydin."

Harry ona hiç bakmadan, kitabı okumaya devam ederek cevapladı, "Dumbledore'un yanında, Hermione."

"Bu zamana kadar mı?" diye sordu Ron. Harry'nin gözleri, Hermione'nin yaptığı saat büyüsüne gitti. Yasak saat başlamıştı.

"Evet, bu zamana kadar."

"Harry, kısa cevaplar vermeyi kes!"

"Ne yapmamı istiyorsun, Hermione? Gerçekleri söylüyorum işte!" dedi ve ayağa kalktı sinirle Harry.

Sirius'u kaybettikten sonra Harry'nin sabır kotası tamamen dolmuştu.

Odasına doğru gitti ve sessiz bir şekilde kitap okumaya devam etti.

Geçmişte Kalan Kahraman || Harry Potter AuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin