Part 3 - Kader

3 1 0
                                    


     Kader... Kimileri için bilinmeze olan bir yolculuk, kimileri için çözülmesi gereken bir bulmaca, kimileri için de sırası geldiğinde oynanan bir tiyatro sahnesi... Çok az kişi kaderin gerçek anlamının bunların hepsinden fazlası olduğunu anlayabilir. Kaderin anlaşılamaz olan kısmıysa; güneşin nereden doğup nereden battığını anlayamadığımız gibi kaderimizin de nerede başlayıp nerede biteceğini bilemeyiz. Verdiğin, vereceğin, hatta vermekte olduğun kararlarda bile tanıdığın veya tanımadığın, bildiğin veya bilmediğin bir başkasının kararlarıdır, kader. Çünkü yaşayan her Ademoğlu, diğerinin kaderini etkiler ve bu etkiden sorumludur. O sorumluluğu almasa da sen hepsinin toplamından doğan kaderinin sorumluluğunu almak zorundasındır. Bunca karmaşanın içindeki tek gerçek, verdiğin kararlarda neyin doğru neyin yanlış olduğuna zaman karar verir.

Avm'nin yemek katındaki dönercide tek başına oturmuş genç delikanlı ,söylediği yemekleri beklerken kendi kendine konuşuyordu. En azından Avm çok yoğun olmadığı için restorandaki diğer müşteriler onu, biraz kulak kabarttıklarında rahatlıkla duyabilirdi. Genç delikanlı etraftakilerin meraklı bakışlarına aldırış etmeden konuşmasına bir tartışma ortamında devam ederken, masanın başına gelen iki garsonla beraber tartışmasına ara verdi. Kısa boylu, esmer garson kız, elinde getirdiği çatal bıçakla servisini açtıktan sonra ondan uzun, ince yapılı garsonun zorlukla taşıdığı tepsiye bakarak konuşmaya başladı. Genç adamın masanın üzerindeki sağ el bileğinde yazan dövmedeki isimle seslenerek konuşmaya başladı:

" Murat Bey siparişlerinizi teyit etmek için geldim. Eğer gelecek misafirleriniz varsa kalan siparişleri erteleyebilirim?"

Yüzündeki küçük bir gülümsemeden sonra garson kızın yaka kartına bakarak:

"Murat, kardeşimin ismi Merve. Ben Can, memnun oldum ancak başka misafir gelmeyecek. Siz servisi istediğiniz gibi açabilirsiniz."

Garsonlar, masada tabakları koyacak yer kalmadığı için baharatlık ve peçetelik gibi şeyleri masanın yakınındaki masaya koyarak servislerini tamamladılar. Merve:

" Fikret iddiaya girerim bu çocuk hesabı ödemeden sıvışacak."

" Kızım bu lavuk verdiği siparişi yesin, hesabı ben öderim."

Aralarındaki konuşmayı duyan şef garson, yüzünde gülümsemeyle:

''Aferin, işiniz gücünüz yok müşterileri mi çekiştiriyorsunuz?"

Garsonlar: "Ama şef..." deseler de şef garson, konuşmalarına müsaade etmeyerek onları çocuklu bir çifti karşılaması için eliyle müşterileri işaret ederek başından savdı.

Oturduğu kasa bölümünde bilgisayardan Can'ın adisyonuna bakarak gülümsedi, sessiz sessiz mırıldandı:

" Çorba, iki porsiyon duble iskender, bir buçuk patlıcanlı, bir sade yaprak döner, dört porsiyon patates, içecek ve sonunda da porsiyon tatlı. Tek başına bu kadar yemeği ye, hesabı ben öderim genç adam."

Garsonlar gelen müşterilerini karşılarken, Can masada oturmuş bir yandan masadaki yemekleri nefessiz yiyor, bir yandan yarım kalan konuşmasını sürdürmeye çalışıyordu. Kimse aynı bedende iki ruhun karşılıklı oturmuş, sohbet edebileceğini tahmin edemiyordu. Yabancı bakışlar, Can'ın psikolojik sorunları olduğunu düşünüyordu.

"Dostum, neden sadece düşünmek yerine sesli olarak konuştuğunu anlayamıyorum. Etrafımızdakiler bizim deli olduğumuzu düşünüyorlar."

" Başkalarının ne düşündüğü umurumda değil! Asıl sesli konuşmadığım zaman ben, kendimi deli gibi hissediyorum. "

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 01 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Dünya'nın Çobanı AliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin