Televizyonda Tian'ın seçtiği saçma sapan dizi oynamaya başlarken Zhengxi esnedi. Ekrana göz ucuyla bile bakmıyordu, daha önemli işleri vardı.
Jianyi'yle mesajlaşmak gibi.
Tian mutfakta tanrı bilir neyle uğraşırken - arkadaşı olay mutfağa gelince pek becerikli değildi ne yazık ki - Zhengxi, Tian'ın geniş koltuğuna yayılmış, gözlerini telefon ekranından ayırmıyordu. Açıkçası, Jianyi onunla konuşmak varken televizyon ekranına bakmak için fazla sevimliydi. (Ama bunu asla Jianyi'ye söyleyemezdi, o ayrı konu.)
Zhengxi erkek arkadaşıyla mesajlaşmaya dalmışken, Tian elindeki tepsiyle salona dönmüştü. Tepsiyi ortadaki sehpaya yerleştirdikten sonra, Zhengxi'nin bütün koltuğu dolduran uzun bacaklarına vurup kaşlarını çattı;
"Xixi! Çekilsene be!"
"Tamam ya..."
Zhengxi bacaklarını çekmişti çekmesine, ama gözleri hala telefon ekranına yapışıktı. Tian sırıtarak arkadaşından tarafa baktı, bir yandan tepsideki kuruyemiş kasesini kucağına almış tıkınmaya başlamıştı.
"Kiminle yazışıyorsun? Yi mi?"
"Hıhı.."
Tian elinde olmadan göz devirdi, Zhengxi'nin aynı anda birden fazla işle uğraşmakla alakalı sorunları vardı. Özellikle bu işlerden biri Jianyi ise, işte o zaman Zhengxi mental olarak bulunduğu ortamı terkediyordu genelde... Kısacası 'dayaklık'tı denilebilir.
Ama Tian çok iyi bir arkadaştı, Zhengxi ne kadar şanslı olduğunun farkında olmasa da. Sorun değildi, Tian aynı zamanda çok sabırlı biriydi, övünmek gibi olmasın...
Televizyonda oynayan dizi devam ederken Zhengxi telefonunu kenara koydu, genelde ciddi ve ifadesiz yüzü şimdi daha ziyade asık duruyordu. Tian kendi kendine güldü. Bacaklarını kendine çekip koltuğa kurulurken Zhengxi'nin kalçasına hafifçe vurdu - adamın bir anlık acıyla inlemesi göz önüne alındığında belki de o kadar hafif olmayabilirdi - ;
"N'oldu? Nereye gitti bir anda sevgilin?"
"Dalga geçme beyinsiz." Mavi gözlerini Tian'a dikmişti, asık suratıyla ona bakıyordu; "Gece nöbetinde. Mola zamanı bitmiş..."
Tian başını geriye atarak güldü, genelde ufak tefek şeylere orantısız kahkahalar atma gibi bir huyu vardı zaten. Zhengxi arkadaşının haline bıyık altından sırıtırken ayağıyla dürttü Tian'ı.
"Ee, anlatacakların vardı bana? Hani?"
"Var.. var zaten."
Zhengxi sırıttı, Tian'ın yüzündeki ifade tanıdıktı. Bir iki defa görmüştü bu suratı...
Yine bir 'ilk görüşte aşk' vakasıydı anlaşılan. Ama farklı bir şeyler var gibiydi, Tian cidden salakmış gibi bakıyordu. Sanki aklı tamamen başka yerde, kendisi başka yerdeymiş gibi bir hali vardı. Zhengxi kendini adamın bu haline gülmekten alamadı.
"Tamam, başla hadi."
Tian, liseli bir çocuk edasıyla dizlerini kendine çekip kollarını bacaklarının etrafına sarmıştı. Sivri çenesi dizlerine yaslanmış, hakim olamadığı sırıtışı gittikçe büyüyordu. Konuşmadan önce cümlelerini toplaması gerekiyordu, Mo Guanshan'ı öyle üstünkörü anlatıp geçemezdi sonuçta.
Adamı sadece bir defa görmüş olması cidden umurunda değildi.
"Xi... Aşık oldum.."
"Orasını anladım zaten aptal. Detay versene!" Tian'ın neşeli, aptal aşık kıkırdamasıyla Zhengxi göz devirmişti; "Nasıl biri mesela?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dandelions ✧ tianshan
Fanfiction(i've heard of a love that comes once in a lifetime) mo guanshan hemşire olmayı seviyor, bunun doğru kariyer seçimi olduğundan emin. en azından he tian'la tanışana dek emindi. 291223 ✧