Her şey tam da Zhengxi'nin korktuğu, ama Jianyi'nin umduğu gibi gerçekleşmişti.
He Tian ve Jianyi... 'Resmi' olarak - Jianyi'nin sözleri, Xi'nin değil - ölüme dek arkadaşlardı. Gerektiğinden daha sıkı fıkı olan arkadaşlardı hem de. Zhengxi'nin sinirlerini zıplatacak, "Bu iki gerizekalı benim başıma ne belalar açar amına koyayım?" diye düşünmekten saçlarını beyazlatacak bir yakınlık söz konusuydu...
"Bunca zamandır Zhengxi'nin bizi tanıştırmadığına inanamıyorum! Mo olayını boşver, biz zaten seninle biçilmiş kaftanmışız Tian!"
"Mızmız Zhengxi işte! Ben demiştim ona bizi tanıştır diye!"
Zhengxi arkadaşına göz devirmişti, elindeki sıcak kahveyi yudumlamıştı keyifsiz gibi durmaya çalışarak. Tabii ki en yakın arkadaşı ve sevgilisinin yanında eğleniyordu ama, tanışmasalardı daha iyi olurdu işte! Hem şimdi Mo... Çok sinirlenecekti şüphesiz.
"Gevşeğe bak, sanki herkesin erkek arkadaşı konusunda güveneceği bir tipsin de..."
"Oha Xixi! Yuh! Bana ırz düşmanı dedin resmen!"
Jianyi ikisine dayanamayıp gülüvermişti, erkek arkadaşının omzuna yaslayıp sevimli ve şaşkın suratıyla Zhengxi'ye bakıyordu.
Zhengxi'nin bakışlarının yumuşaması kısa sürmemişti.
"Yuh cidden Zhanxixi, ikimize de güvenin yok yani..."
"İkinizin beyinlerinin ortak çalışmasının muhtemel sonuçlarına güvenmiyorum diyelim biz ona."
Tian omuz silkti, kayıtsız bir tavırla bacak bacak üstüne atıp koltuğuna yayılmıştı. Geldikleri kafenin dışındaki oturma yerlerini boş buldukları an çökmüşlerdi tabii. Tian da geniş, yumuşak minderli bir bahçe koltuğuna mutlu mutlu yerleşmişti tek başına.
"Ayıp ediyorsun Xi. Biliyorsun ki gözüm başkasını göremeyecek kadar aşığım ben..."
Zhengxi, Tian'ın yüzündeki aptal sırıtışa gülmüştü dayanamadan. Yüzünü başka tarafa çevirip gözlerini devirmişti, bir yandan omzuna yaslı duran Jianyi sigarasının dumanını üflüyor, Zhengxi'nin elini bırakmadan küllüğe eğiliyordu;
"Bahsi açılmışken... Sen şu devamlı Mo'yu görmeye gelen tipsin değil mi?"
Tian gururlu gülümsemesini sakınmamıştı, bir eliyle kendini takdim edercesine göğsünü gösteriyordu yerinde dikilirken. Kafasındaki şapka yüzüne gölge düşürse bile parlak sırıtışı rahat rahat görülüyordu;
"Bizzat kendisi."
"Mo yakında sinirden bıçaklayabilir seni, haberin olsun."
Jianyi'nin sözleri Tian'ı güldürmüştü, her zamanki özgüveniyle gülümsüyordu adam. Mo'nun onu bıçaklaması bile kulağa kötü gelmiyordu... Kızıl saçlının elleri hafifti kesin.
"En büyük aşklar nefretle başlar derler," Büyük elini kaldırıp işaret parmağını karşısındaki çifte doğrultmuştu, yüzünde neredeyse meydan okur gibi bir ifade vardı; "Hem... Mo'nun vurduğu yerde gül biter bence..."
Zhengxi arkadaşına bakıp dayanamadan konuşuverdi;
"Bu iyice delirdi anasını satayım..."
Jianyi, sevgilisinin laflarına kıkırdarken önüne eğilmişti. Tian'ın bu halleri ona sevimli gelmişti, anlaşılan Mo'ya cidden vurulmuştu çocuk... Sigarasının külünü silkelerken Tian'a iyice bakındı.
Tuhaf, adamı daha önce hastanede gördüğüne emindi. Halbuki Mo bahsettiğinde tanıdık gelmemişti hiç... Herhalde Mo'ya kontrole geldiği sıralarda görmüştü ama aklından çıkmıştı, Jianyi dalgın bir insandı. İşinin başından aşkın olduğu bir anda Tian'ı görüp, yüzünü unutmamıştı herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dandelions ✧ tianshan
Fanfiction(i've heard of a love that comes once in a lifetime) mo guanshan hemşire olmayı seviyor, bunun doğru kariyer seçimi olduğundan emin. en azından he tian'la tanışana dek emindi. 291223 ✧