0.2

10 2 6
                                    

İlk uyanan Jisung gözünü açtığında Güneş yerini tekrar Ay'a bırakmıştı. Odanın karanlığını aydınlatmak için yatağının hemen yanında duran prizdeki gece lambasını açtı yavaşça. Şimdi ortam biraz daha loş bir ışıkla doluyordu. Tekrar yerine uzandığında bitişiğindeki çocuğu gördü net bir şekilde. Oldukça yakın olmasından dolayı titreyen vücudunu rahatça fark edebilmişti. Isıtmak adına ayak ucundaki örtüyü üstlerine serdi ve yan dönerek sol koluyla sarıldı.

Bir yandan yüzünü incelerken bir yandan da güzelliğine hayranlık duyuyordu. Gözleri kapalıyken kirpikleri kibarca kıvrılıyor, göz kapakları yuvarlak bir şekil alıyordu. İfadesiz suratında dolgun pembe dudaklarının her ayrıntısını fark edebiliyordu. Yanakları yastığın baskısıyla şişmiş ve kızarmıştı. Yumuşak etleri hissedebilmek adına dokundu Jisung bu kadar sıcak olmasını beklemeden. Ateşi vardı ve kendisi yüzünden hasta olduğunu düşünüyordu. Üşüyen bedenini ısıtmak için sağ kolunu da başının altına yerleştirip göğsüne yasladı.

Minho da karşılık verip sarıldığında kafasını eğdi saçına doğru. İster istemez her nefes aldığında sürdüğü yağların kokusunu çekiyordu içine. Biraz kıpırdanıp tamamen yerleştiğinde göğsündeki saçı okşamaya başladı nazikçe.

Çocuk hakkında her şeyi bilmek istiyordu, merak ediyordu onu. Ama önceliği neden sessiz şelalede tek başına olduğu, nasıl kendisini fark edip kurtarmaya geldiğini, ailesini, sevdiği şeyleri, arkadaşı var mıydı peki? Yoksa bile artık vardı.

Ama şu an ki önceliği onu iyileştirmekti. İyileştikten sonra rahatça konuşabilirdi her şeyi. Belki daha sonra da görüşürlerdi. Kim bilir belki yakın arkadaş olabilirlerdi.. Kafasındaki düşüncelerini bölen merak duyduğu çocuğun hapşırması oldu. Uyandığını anlasa da bozuntuya vermedi. O da uyku mahmurluğuyla sıkıca sarıldı ve kesilen uykusuna devam etmeye çalıştı.

Fakat çabaları boşa çıkmış, boğazının ağrısı uyutmamıştı bu sefer. Ardı ardına öksürüklerini sıralarken Jisung kolunu ilk sırtına koyup sıvazlamış sonra da komodininin üstündeki sürahiden su koyup ağzına götürmüştü.

Aldığı ilk yudumun verdiği acıyla yüzünü buruşturdu. Bardağı yavaş yavaş içerek bitirdiğinde Jisung konuştu.

"Annemin yanına gidelim. Hemen bir çay yapıp kırgınlığını alır."

"Önemli değil, iyiyim. Boğazım ağrıyor biraz sadece." Konuştuktan sonra alnında bir el hissetti. Sıcaklığı iyi olmadığını açıkça belli ediyordu. Gerçi dokunmadan da kızarmış gözlerinden ve sesinin boğukluğundan anlaşılıyordu. 

Jisung ısrar istemiyorum bakışı attığında uzatma şansı kalmamıştı Minho'nun. Kabul edercesine üzerindeki örtüyü açtı. Ani gelen soğukla kollarını birleştirdi. Karşısındaki bunu fark ettiğinde kalkmasına izin vermeden battaniyeyi omuzlarına attı tekrar.  İlk ayaklanan Jisung'du  ve diğerinin kolundan tutarak kalkmasına yardımcı oldu. Durumu ne kadar ağır olmasa da kendisi yüzünden bu hale gelmişti ve en iyi şekilde bakacaktı. Zaten onu kurtarmış olmasına minnet duyarken birde hasta etmesi kabul edilemezdi. Karşılık vermek zorundaydı. Kendi terliklerini Minho' ya giydirerek  soğuk gelebilecek her yeri kapatmış oldu. 

Önden giderken kapıları açıp yolunu işaretliyordu. Bir yandan da gözü hep arkasındakini izliyor, yorgun düşmüş bedenini inceliyordu. Ilık bahar havasında annesiyle babasını bahçede sohbet ederken gördüğünde haber verdi. Cam kapıyı açtığı gibi gelen esinti saçlarını uçururken gözlerini kıstı hafifçe. Renklenmeye başlayan çiçeklerin arasında kurulan masa ve üç sandalye üstten geçirdikleri ledlerle aydınlatılıyordu. Ellerinde birkaç not ve kalemle işlerini planlıyorlardı. Yanlarında iki çocuk görünce hemen dikkatlerini oraya yönlendirdiler.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 01 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sign of the Times | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin