🎼 Ghostly Kisses - Empty Note
İKİNCİ BÖLÜM - ARALIK GECELERİ
Her şey yok olmaya mahkumken,
bunca çaba ne olacak?2034 - Asrın
Katları hızlıca çıkarken asansör kabinindeki ışıklardan biri yanıp sönüyordu. Bu zaten giderek artan baş ağrıma iyi gelmiyordu. Migren böyle bir şeydi. Neyin tetikleyici olduğunu zamanla öğrendiğiniz bir acı çekme sekansı. Bitmesi için gereken tuhaf ritüeller ve artık durdurulması güç bir hastalık. İlk ne zaman başlamıştı? Lise? Bir mi iki mi? Sanırım üç. Ya da dört olmalı. Üniversite sınavı için aşırı gergindim ve her şeyin boka sardığı o yıl. Bana kalan acılı anılar ve şiddetli migren atakları.
Soldaki ışık üç saniye kadar sönük kaldı. Bir daha hiç yanmamasını diledim. Titreyerek yandı.
Asansörün gri aynasında yansımam var. Pahalı bir takım giyiyorum ve gün sonu olmasına rağmen iyi görünüyorum. Bezgin halimi saklamayı alışkanlık haline getirdim bile. Kaç hisse sattım bu takımı alabilmek için? Zaten her şeyi batırmıştım. Bu takımı da düğünüm için almıştım ama kız arkadaşım evlilik teklifimi kabul etmediği için -daha erken olduğunu düşünüyordu ve o yüzden kabul etmemişti- ben de dolapta dursun istemedim ve günlük olarak kullanmaya başladım bile. Teklife gelince... Yani belki de haklıydı. Erkendi. Belki onun böyle bir fikri hiç yoktu. Zaten baya da şaşırmıştı. Her neyse. Bu takımı almış bulundum. Bir damatlık için fazla pahalıydı ama şıktı. Çalıştığım şirket için uygundu. O yüzden ben de işte giymeye karar verdim. Sorun bu lanet takımda mıydı? İsteyerek hisse satmadığım için miydi? Çünkü ne düğün için ne işim için bana şans getirmemişti.
Yuvarlak çerçeveli gözlüklerimi burun kemerimden biraz daha yukarı ittim. Ofladım. Bir elimde bilgisayar çantam diğerinde bir buket çiçek vardı. Kokinalı epey süslü bir buket. Yılbaşında en çok satan çiçekti ve kız arkadaşım böyle süslü şeyleri seviyor diye almıştım. Biraz pahalıydı ama... ne zamandır bir şeylerin pahalı olduğuna takılıyordum? Babam battıktan sonra mı? Bir ara en zengin olmak ile sonrasında dibi görmek insan da ciddi sıkıntılara yol açıyordu. Ruhum zengindi ve öyle büyümüştü ama artık maaşlı ve tam zamanlı bir kölesin... kim inanırdı böyle bir sonum olacağına. Ben inanmazdım.
Asansör istediğim katta durdu. Sonunda. Kapalı alanlara karşı iç daraltan bir hissiyat göğsümde büyümeye başlamıştı bile. Bu hissi bir de diş hekimi koltuğunda yaşardım. Anestezisiz dolgu esnasında dişe törpü yapılırken beyne indirdiği darbeler gibi... öğürmek gibi...
Asansörden inmeden önce son kez aynada halime baktım ve kabul ettim. Kötüyüm. Tipim büyüdükçe kötüleşmişti. Cılız bedenimi hiçbir zaman geliştiremedim. Boyumda uzun olunca iyice sıska olmuştum. Saçlarım hızla dökülmeye devam ediyordu. Önceden gelecek vaat ederdim ama... ama kayıplar ve savaşlar beni erken bitirdi. Ellerim halime çeki düzen vermek için dolu olduğundan boşverip indim. O, çiçeklerle uğraşıp fotoğraflarını çekerken kendime bakardım. Evdeydi herhalde? 12 adım düz gidip sola döndüm. Sonra 5 adım daha gidip daire kapısının önüne geldim. Şifreyi yazdıktan sonra kapı açıldığına dair bir ses çıkardı ve çektim. İçerisi karanlıktı. Nasıl?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fısıldayan Rüzgar Mezarlığı Cemiyeti
FantasyBachmann'ın dediği gibi: "Bir yara, ancak dokunulmadığı takdirde iyileşebilir."