Bölüm 6

5.3K 200 73
                                    

Harun Evan Ahdar

Kollarımdaki bedene dikkat ederek Alparslan'ın açtığı kapıdan içeri girerken kenarda endişeyle bizi izleyen Gülşah'a baş selamı verdim.

Kriz geçirmesi, biraz toparladı derken kitap ve kırtasiye alışverişiyle beraber, Zümrüt uykusuna fazlaca direnememişti. Kısa sürede uyuya kalmıştı ve ben de onu uyandırmamaya çalışarak Alparslanlara getirmiştim.

İçeri adımlayınca Alparslan konuştu, sesi Zümrüt irkilmesin diye sessizdi. "Odası yukarıda Harun."

Başımı salladım ve merdivenlere yöneldim. Kucağımda fazla sarsılmasın diye dikkatle çıktım, adımladım. Gülşah tam arkamdaydı. "Soldaki oda." Dikkatle eşikten içeri girdim. Mavi açık renk çarşafı kenara itti Gülşah. Ben de Zümrüt'ü yatırdım. Ceketimi tutan elini kendimden ayıracaktım ki o biraz hareket edip sayıklamaya başladı. Ceketimi tutan elleri sıklaştı.

"Baba.. Gitme."

Yutkundum. Genzim yanmıştı. Nasıl bir acıydı bu? Nasıl bir eksiklikti? Bilirdim, tanırdım ama yaşanılan acıyı dışarıdan görmek kadar can acıtan yoktu. Bu acıyı ancak ve ancak yaşayan bilirdi. Kime karşı olduğu ise fark etmiyordu; Ha anne ha baba..

Ama ben yine de bir şey olmamış gibi elini ceketimden çekecektim, daha bir tuttu ceketi daha bir sayıkladı. "Babacığım.."

Gülşah'a döndü bakışalım. Ne yapmam gerektiğini sordum gözlerimle resmen. Nasıl birden elini kendimden ayırıp çekip gidebilirdim ki? Yapamazdım.. Aklım kalırdı.

"Biraz sayıklar, sonra susar.. Her gece böyle. Bırakır birazdan." dedi Gülşah sessizce. Sesinden ağladığı belliydi. Sorgulayamadım o an. Başımı salladım. Her gece bunu çekiyor olması kabustan beterdi belki de. Yatağın kenarına oturdum yavaşça. Gülşah Alparslan'a bakmaya aşağı inince yanında tek kalmıştım Zümrüt'ün. İzledim; uykuda olsa bile çatık duran kaşlarını, ne gördüğünü bilmesem bile korkuyla göğsünde yumruk halinde duran minik elini, titreyen gözkapaklarını ve kıpırdayan dudaklarını.. Uzun uzun izledim. Ara sıra baba dedi ara sıra da gitme. Ama en çok korkuyla inledi, çoğu kez sıçradı ama uykusuna direnemedi. Fakat hafifçe aralanan gözleri beni algıladı. "Harun.." dedi mırıltı şeklinde. "Zümrüt.." dedim gülümseyerek. "Rüya mısın?" dedi çenesi titrerken. "Nesin?" Kaşlarım çatıldı, anlam veremedim ama aksi bir şey de diyemedim. "Gerçeğim.. Neden rüya olayım?"

"Hep rüyama geliyorsun.. Gerçek değildin oysaki.." dedi. "Ben hasta mıyım?" Anlamsızlık seviyesi daha bir artarken başka da bir şey demedi. Yavaşça sol tarafına döndü ve cenin pozisyonu alarak uykusuna devam etti. Oturduğum yerden kalktım ve ağrıdan sızlayan şakaklarımı sıktım. Gülşah onun üzerini değiştirirdi. Allahtan arabada ceketini çıkartmıştı da kalın değildi üstü boğulacağı kadar.

Kapıya doğru döndüğüm zaman Alparslan belirdi kenarda. Kaş göz yaptı. Elimle sessiz ol dedim ve merdivenleri işaret ettim, beraber aşağı indik. Gülşah bardaklara doldurduğu sıcak su ile kahveleri karıştırıyordu mutfakta. O tarafa geçtik. Üstümdeki ceketi çıkarıp oturacağım sandalyenin sırtına astım. "Çok mu kötüydü?" dedi Gülşah sesi titrerken. Alparslan elini tuttu hemen onun. Birbirlerine olan destekleri kıskanılacak cinstendi.

"Yani.. Bilmiyorum. Daha önce hiç kriz geçirirken görmediğim için yorum yapmam iyi olmaz ama kötü demek benim de hakkım. Telefonda sana söylediğim gibiydi zaten; titriyordu, sayıklıyordu, beni bile zar zor duydu."

Gülşah karşımdaki sandalyeye oturdu ve burnunu çekti. Yanağından akan yaşı sildi. "Nasıl toparlayacak bu kız?" dedi hüzünle Alparslan'a dönüp. "Öyle yaralı ki.."

KADER TILSIMI / DADDY İSSUES +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin