under the skirt

913 14 50
                                    

top: joong
btm: hwa

femhwa, throat fucking

"Çıktım ben ve sakın sürtük gibi göründüğümü söyleme öğretmen kimliğine ayıp olur." Abisi giydiklerine bakıp gülerken, söyleyeceği şeyi önden tahmin ederek çıktı evlerinden. Heyecandan titrediğini hissediyordu, dilinden sonra en çok istediği yerdi göğüslerini deldirmek. Elbette ki gideceği yeri planlanmıştı uzun süre önceden, sadece abisi Mingi'yi bir şekilde ikna etmek önemliydi ve arkadaşı Yunho bu konuda oldukça yardımcı olmuştu. Özellikle Kore gibi bir yerde kendi tarzını bire bir yansıtmak biraz zorlayıcıydı. Tacizler, zorbalıklar derken bir okul günü aynen bu şekilde bitiyordu. Vurdumduymaz biriydi Seonghwa, denilen şeyi birkaç dakika içinde zihninde silip atıyordu. Önünde durduğumda tabelaya baktı, siyah arkaplana kan kırmızısıyla yazılan Wonderland yazısıyla gülümseyip içeri girdi. Bakışlar anında üzerine dönerken, ilgi odağı olmaktan ne kadar hoşlandığını fark etti bir daha Seonghwa.

"Hongjoong nerede? Randevumuz vardı." Danışma(?) masasındaki çocuk bir odayı gösterdiğinde oraya doğru adımladı, Hongjoong ile bu randevu işlemini yaklaşık bir ay önceden planlanmışlardı ve sonunda buradaydı. iPad'ine gömülmüş muhtemelen dövme tasarımı yapan çocuğu izledi bir süre, çenesine kadar uzanan sarı saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırıp işittiği şaşkınlık nidasıyla beraber gülümsedi memnuniyetle vücudunu arsızca süzen bakışlarla beraber. Hongjoong ise bacak arasın sızlamasına engel olamamıştı karşısındaki görüntü karşısında.

"Başarmışsın." Parmakları çıplak bacakları keşfe çıkmak istercesine uzanırken, rotasını değiştirip kolunu okşadı oturmasını işaret ederek. Hongjoong, Mingi'nin yakın denilebilecek bir arkadaşıydı bu da ikna konusunda oldukça işine yaramıştı. Yavaşça mavi saçlının gösterdiği siyah koltuğa otururken, sıkı tişörtünü de çıkarıp kenara koymuştu. Bunu yapmasına gerek yoktu, tişörtü kaldırsa yeterliydi ancak bir şekilde Hongjoong'u arzuluyordu ve onun da aynı şekilde hissetmesini istiyordu. Elindeki iğneyle beraber kendisine dönen Hongjoong'un kaşları beğeni ve merakla havalanırken iğneyi yerine geri koyarak eldivenlerini çıkardı.

"Söylesene Hwa, geçen gün bana attığın fotoğraflar ne içindi?" Seonghwa'nın dudakları aralandı, onunla takipleşmiyorlardı ve mesaj isteklerinde kalacağını düşündüğü için beğendiği birkaç fotoğrafını atmıştı. Bacağında gezinen el, onlar aralamasına sebep olurken alt dudağını ısırdı.

"Çok güzellerdi, neden bana bir defa daha göstermiyorsun Seonghwa?" Yavaşça doğruldu, aralarındaki ufak boy farkından dolayı kafasını hafifçe eğerken ani bir şekilde dudaklarını birleştirdi küçük olan. Hongjoong'un beklediği şey kesinlikle bu değildi, utanıp kaçacağını sandığı çocuk büyük bir istekle dilini ağzında gezdirirken bedenini havalandırıp az önce kalktığı koltuğa geri oturttu Hongjoong onu. Dilleri adeta bir savaş içindeymiş gibi birbirleri üzerinde üstünlük kurmaya çalışırken Seonghwa'nın havalanan eteği yüzünden çıplak kalan bacakları sıktı Hongjoong sert bir şekilde. Bacaklarının arasını doldurduğu çocuğu kendi bedeninin altında ezmek, hakaret etmek ve aşağılamak istiyordu.

"Şu haline bak." Diye fısıldadı Hongjoong.

"Sikilmek için ne kadar isteklisin." Küçük olan sadece inlerken, Hongjoong oversize tişörtünün çıkardı. Pekâlâ Seonghwa bunu beklemiyordu, vücudunu daha önce görmemişti ve o felaket derecede fitti. Parmakları Hongjoong'un kemerini bulduğunda, yavaşça açarak elini pantolondan içeri yollayıp sertleşmiş ve hayal ettiğinden büyük olan penisi okşadı.

Hongjoong kabaca önündeki memelere saldırırken, çocuktan gelen acı inlemeyi hiçe saymıştı çünkü ikisi de hoşuna gittiğini biliyordu. Yeterince uyarılmış penisi artık sızlamaya başladığında, aceleci hareketlerle indirdi pantolonunu karşısındaki göğüse acımasızca eziyet ederken. Canını yakmak istiyordu, gözyaşları dökülsün, daha fazlası için yalvarsın. Seonghwa'nın göğsünden çekilip, iç çamaşırını yırtarcasına çıkardıktan sonra dudaklarını yaladı. Hayatında birçok kişiyle birlikte olmuştu ancak hiçbiri Seonghwa kadar temiz ve pürüzsüz değildi. Bir bacağını omzuna alırken parmağını zaten ıslanmış olan delikte gezdirdi.

"Sırılsıklam olmuşsun, deliğin onu parçalamam için can atıyor değil mi Hwa?" Bir anda koca penisini önündeki sıkı deliğe ittiğinde küçük olanın sesinin çok çıkmaması için elini ağzına yaslamıştı. Penisinin etrafını sıkı sıkıya saran dar ve sıcak duvarlar sızdırmasını çoğaltırken, geriye doğru gitmeye çalışan çocuğu bacaklarından yakalayıp kendine çektiğinde daha derinine ulaşmış olmanın verdiği hissiyatla hırladı. İçindeki doluluğa alışan Seonghwa ise büyük olanı sinir etmek adına kalçasını dairesel şekilde hareket ettiriyordu. Hongjoong, içindeki yavaş hareketlerine başladığında Seonghwa gürültülü olmamak için kendini oldukça zorluyordu zira oldukça gürültülü bir çocuktu.

"Hongjoong-ah! Lütfen daha hızlı ol..." Hongjoong acı verici bir şekilde hızlandığında Seonghwa ağlayacak gibi hissetti, tenlerinin çarpma sesi küçük odanın içinde gürültülü bir şekilde yankılanıyorken içeride müşteri ve çalışanların olması ikisinin de pek umrunda değildi.

"Küçük sürtük, ne kadar doyumsuzsun?" Duyduğu hakaret, Seonghwa'nın penisinin seğirmesine sebep olurken ellerini saçlarına atarak cekiştirdi. Sanki içindeki penisin zamanla daha fazla büyüdüğünü hissediyordu, Hongjoong içinden çıktığında sızlandı Seonghwa. Büyük olan bacağını omzundan indirip, bedenini ters çevirdiğinde genişlemiş ve kasılıp gevşeyen deliğe eğilip bir öpücük kondurdu. Elini önündeki bele bastırıp, kalçasını biraz daha belirginleştirirken yeniden içini doldurdu pembe deliğin. Seonghwa o an tatlı noktasına yapılan baskıyla beraber arsız bir şekilde inlerken Hongjoong onun saçlarını kabaca kavrayarak aynaya bakmasını sağlamıştı.

"Dağılmış suratına bak, sikimi onun için ağlayacak kadar çok seviyorsun dimi?" Kaba lafları, sert hareketleri ve aşağılamalara karşı Seonghwa hoşnut bir şekilde inledi sadece. Konuşacak hâli kesinlikle yoktu, beyni pelte gibiydi adeta. İçine gelmek istemeyen ancak sona yaklaşan Hongjoong, yeniden pozisyonlarını değiştirdiğinde kendi sıvısıyla kaplanan penisi önündeki küçük ağıza ittirdi. Seonghwa uzun süredir hayalini kurduğu penisi memnuniyetle kabul ederken, karşısındakine bulaşmak adına dişlemişti hafiften. Yanağına yediği tokatla beraber Hongjoong'un hareketleri de hızlandığında, ağzının kenarından akan salya ve zevk sıvıları göğsüne doğru akıyordu. Hongjoong en sonunda yoğun bir şekilde Seonghwa'nın ağzını doldurduğunda küçük olan tek bir damla bırakmayacak şekilde yutmuştu hepsini. Hongjoong bir anda, eski nazik haline döndüğünde karşısında hâlâ gözyaşı döken çocuğun yanaklarını okşadı.

"Çok güzeldin meleğim."

-

bunu bitirmem mucizeydi??? buna koyacagim cok guzel bi fanart vardi ama oc watt kabul etmedi yapacak bisi yok onun kaybi 👍🏻
bu arada bir seyi yazarken gercekten daha once hic bu kadar zorlanmamistim wtf

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

teen romance ⋆ ateezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin