Üçüncü Bölüm

14 12 16
                                    

İnanışa göre başlangıçta en Yüce Varlık Perun vardır. O her şeyin mutlak sahibi, yaratıcısıdır. Ne Tanrı ne de Tanrıçadır. O zamansızdır, Mavi Gök'tür. Kızı Tanrıça Revna ve oğlu Tanrı Erlik ile en güçlüsünden en zayıfına kadar soy başlamıştır.

- İNANIŞLAR: TANRILAR, TANRIÇALAR (RESMİ OLMAYAN BASKI)

Bunun olacağını asla düşünmezdim.

Siyah pelerinime takılı altın sarısı zinciri düzelttiğimde artık tamamen hazırdım. Boy aynasının karşısına geçip kendimi incelemeye başladım. Uzun ve kahverengiye çalan siyah saçlarımı topuz yapmıştım. Üstümde vücudumu güzelce saran bir üniforma vardı. Altın Takım'ının giysileri ağırlıklı olarak siyahtan oluşuyordu. Göğsümde krallığı temsil eden ve ağzında bir dal parçası tutan bir kuş, kalkan şeklinin üzerine altın sarısı ilmekle işlenmişti. Omuzlarımda altın omuzluklar ve onların altında rütbemin ne olduğunu ve hangi birliğe mensup olduğumu belirten semboller vardı. Altın rengi kol düğmelerim, kalça kemiğimin üstüne iplikle işlenmiş ismim bulunuyordu. İtiraf etmek gerekirse pantolonum mükemmeldi, kişisel ekipman ve cihazların taşınabilmesi için çok sayıda cebe sahipti ama henüz üniformamı tam olarak kişiselleştirmemiştik. Ulrich bunu birkaç antrenman sonrası halledeceğimizi söylemişti. 

Artık resmi olarak Altın Takımın bir üyesi sayılırdım. Birkaç ay önce bu konuma düşeceğimi söyleselerdi gülmekten tek bir şey dahi söyleyemezdim. Ama işte buradaydım, Altın Takım'ının en yeni üyesi olarak birazdan yeminimi etmek için aşağı inecektim. 

Bu halime bakarak sekiz yaşındaki ben ne kadar iradesiz olduğumu düşünürdü büyük ihtimalle. Maalesef küçük Irene, isteğimiz dışında gelişen olaylardan sadece biriydi bu. İleride ne olacağını Perun'un bile bilmediğine emindim.

Soyunma odasının kapısı çalınarak açıldı. "Hazır mısın? Bütün takım aşağıda yerini aldı, seni götürmeye geldim."

Gelen kişi Esmeray'dı. Alaric'in takımının askerlerinden biriydi. Kulağının arkasında biten düz siyah saçları ve minik, ince bir kakülü vardı. Gözleri küçük ve çekik; teni ise kar kadar beyazdı. Benden sadece birkaç ay büyüktü ve boyu ise benden bile kısaydı. Ragna ile tanıştığımda Altın Takım'ındaki herkesin onun gibi olduğunu düşünmüştüm ama Esmeray'ın onunla uzaktan yakından alakası yoktu. Sabah kaleye geldiğim ilk zaman sanki ikindi çayı için gelmişiz gibi bizimle konuşmuş ve tanışmıştı. 

O bana naif bir gülümsemeyle bakarken, "Hazır olmama gibi bir lüksüm yok galiba." dedim ve aynada son bir kez kendime baktım. Esmeray'ın yüz ifadesi sekteye uğrasa da bunu stresli olmama bağlamış olacak ki ben onun peşinde aşağı inerken konuşmaya devam etti.

"Streslisin değil mi?" dedi gülerek. İkimizin botları kalenin sert zemininde rap rap sesler çıkartıyordu. Kalbimin atışıyla uyumlu olan bir çift ses. "İlk görevine çıktıktan sonra bu yeminin hiçbir şey olmadığını anlıyorsun inan bana."

Yakın zamanda göreve çıkma ihtimali midemi bulandırmıştı. Okyanusun yakınlarında ve ormanda benden tonlarca büyük yaratıklarla savaştığımın görüntüsünü hayal dahi edemiyordum. Belki de son günlerimi yaşıyordum. O yaratıkların arasında hayatta kalmam imkansızdı. Diğerlerinin aksine ben bunun için eğitilmemiştim. Ben belindeki silahını süs olarak takmış, bacağındaki hançeri kullanarak şehirde gezen bir askerdim. Keskin dişleriyle, pençeleriyle beni parçalamaya çalışan hayvanları öldürmeye çalışırken ağaçtan ağaca kement atarak zıplayamazdım. Onlar gibi dövüşmeyi bilmiyordum. Kıvrak manevralar yapamazdım. Sert yumruklarım ya da güçlü bir vücudumda yoktu. Ayaklarım zemine sert bir şekilde basmıyordu bile. Merdivenden düşerek bile ölebilirdim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İLK GÜNAHKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin