4-)Göz Yaşları Ve Sebepleri

0 0 0
                                    

Tarlaya geri geldiğimizde, cebimden aceleyle traktörün anahtarlarını çıkardım.

Hemen çalıştırıp, hızlıca yola çıktım. Yollar boş, hava soğuk, Toprak Elementi yanımda geliyordu. Hızımdan ötürü beş dakikaya evin önüne geldim traktörü park edip, evin kapısına yöneldim. Anahtarımı deliğe sokup, çevirdim. Kapı gıcırtıyla açılırken. İçerinin ışığı yüzüme çarptı.
Karanlığa alışmış gözlerim kısıldı. Ayakkabılarımı indirip içeri girdim. Kapının yanındaki ayakkabılığa bıraktıktan sonra salona ilerledim.

Fakat annemin sesiyle durdum.
"Mustafa, saat kaç oldu. Allah aşkına git bak şu oğlana." Annemin sesi ağlamaklı geliyordu. Belkide ağlıyordu. Bilmiyordum zira onları göremiyordum.

"Ne için?" Dedi babam, uzun zamandır ilk defa sakin konuştuğunu işitmiştim. O anneme karşı hep sakin nahifti zaten. Belki onun öfkesi yanlızca banaydı. Zira hiç görmemiştim, Kerim'e veya abine bağırıp çağırdığını. "O senin oğlu-" annem cümlesini bitiremeden, babam onu sertçe susturdu.
"O benim oğlum falan değil Handan! Bunu biliyorsun." Dedi.

Ne? Onun oğlu değil miydim? Bu ne demekti? O benim babamdı ve ben onun oğluydum.

Belkide lafın gelişi söylemiştir diye kendimi avunturken, "Onu öz evladımız gibi büyüttük. Onu evlatlarımızdan ayırmadık." Annemin dudakların bir hıçkırık çıkarken, dünyam başıma yıkılmıştı ve ben o yıkımda ezilen tek kilişiydim. Param parça olmuştum ama zihnimde her şey birleşiyordu. Önce annemin sesi yankılandı kafamda. "Geç öğrenmesi bir şeyi erken öğrendi." Bir kaç kez aynı cümle beynimde yankılandı. Sonra babamın davranışları geldi gözümün önüne. Kerim'in saçlarını sevgiyle okşamaları, abimle telefonda konuşurken yüzünden eksik olmayan tebessümü  ve ne b*k yerse yesin onu affeden annem karşı sevgisi.

Daha sonra bana karşı davranışları geldi gözlerimin önüne, bana karşı nefreti, öfkesi geldi. Gözlerinden bile belli olan, bana karşı tiksintisi geldi.

"O p*ç kuru-" diyecekti ki sözünü tamamlayamadan bir tokat sesi duyuldu. "Oğlum hakkımda doğru konuş!" Annemin kendini zor tutan seni duyulurken gözümden bir kaç damal yaş düştü.
Hiç mi sevmemişti beni? Ben ona ne yapmıştım ki? "O senin oğlun değil Handan!" Babamın öfkeli sesi annemi bir şeyi göstermek ister gibi sertti. "Bir çöp gibi evimizin önüne atılmış! Çöp gibi!" Dedi kelimelerin üzerine basarak. O cümleleri annem idrak ettimi bilmiyordum ama ben etmiştim ve bir karara varmıştım; daha fazla burada duramazdım.

Onların dikkatini çekmeden yavaş adımlarla evden çıktım. Soğuk hava yüzüme vurunca kendime geldim ve hıçkırıklar içinde kaçtım!

Olabildiğince uzağa kaçtım. Koştum, sanki koşarsam uzaklaşırsam kurulabilecek gibiydim. Az önce yaşananları, öğrendiklerimi unutacak gibiydim. Daha hızlı koştum. Birinin beni kaçırmasın Dünya'nın buradan en uzak köşesine   götürmesini istedim.
Bazen kaçmak iyi geliyordu ve ben yine kaçıyordum.

İçimde bir kıvılcım oluşmuş gibi irkildim o an. Fakat durmadım. Koşmaya devam ettim. Daha sonrası...

Sonrası karanlıktı...

...

Gözlerimi, cırcır böceklerinin sesiyle açtığımda, Güneş doğmak üzereydi. Sert toprak başımı kaldırdım ve ayağa kalkıp bağdaç kurdum. Nere olduğumu anlamaya çalışıyordum. Faka burayı bilmiyordum. Etrafıma baktığımda, bir vadiye benziyordu. Buraya nasıl geldiğim hakkımda hiç bir fikrim yoktu ama dün nir tokat gibi yüzüme çarpınca daha büyük bir şok yaşadım.

Her gecenin bir gündüzü var derlerdi. Bu gecenin gündüzü neredeydi? Dünkü kabusun bir rüyası olması gerekmezmiydi?

Güneş doğuyordu, uyanmıştım ve gözlerim dolmaya başladımıştı. Fakat ben dünkü kabustan uyanamamıştım.

Belkide kabus değildir, belkide hayatın acı gerçeklerinden biridir.

Ellerimi başıma bastırdım ve sertçe başımı tuttum. Düşünmek istemiyordum. Onlar benim ailemdi! Kötüydü, ama benim babamdı o adam. "Hayır!" Diye bağırdım. "Onlar benin ailem." Gözlerimdeki yaşlar toprağa karıştı. Kafamı iki yana sallıyorum, sanki birine inandırmak ister gibi. Bir daç damla göz yaşada toprağa karıştı, sonra yine küçük bir sarsıntı.

Güneş'in doğduğu yerden yükseldi ce Güneşle aramıza girerek gölgede bıraktı beni. Onu umursamadım. O şuan umursayacağım son şey Bike değildi zira. Hep yaptığımızı yaptık.

Bekledik...

Sessizce bekledik. Sadece kısık ağlayan sesim vardı, başka ses yoktu. İçim burkuldu biraz... Bana acıyor mu diye düşünmeden edemedim.

"İyi misin?" Dedi sonunda, kısık bir sesle. "Değilim." Dedim aynı ses tonuyla. "Anlatmak istersen, dinlerim." Burmu çekip ona baktım. "Neden geldin?" Dedim onu es geçerek. "Dün gece ne olduysa, toprağı çağırdın, seni götürmesi için," Gözlerim şaşkınlıkla büyürken, dün gece aklıma geldi. Beni görümesi için değil, kaçırması için... Dedim içimden. Fakat onu çağırdığımı fark etmemiştim. "Bunu öyle çok istedinki, karşı gelemedim. Buraya getirdim. Fakat bilincin yenik düştü sonra;bayıldın." Cümlesini bitirirken, gözlerim büyüdü birden. Beni buraya getirmesini istemiştim. Ve getirmişti. Hemde karşı koymaya çalıştığı halde. Ama niye karşı koymuştu. Nede olsa dediğine göre onu kontrol eden bendim. Belkide kontrol edilmeyi sevmiyordu. Hoş, benim amacım onu kontrol edip, emrim altına sokmak geğildi zaten.

Ne diyeceğimi bilmiyordum. Başımı yere indirip ayaklarımla toprağı eşeledim. "Senin ailen var mı?" Diye sordum. Belki ailesi varsa beni anlaya bilirdi. Şuan anlaşılmak ve teselli edilmek istiyordum. Ve yanımda ondan başka kimse yoktu.

"Hayır," dedi. Kafamı yerden kaldırıp yeniden ona baktım. "Ama yaratıcılarım var." Dedi ve bu istediğim cevap değildi. "O zaman beni dinlersin, ama anlayamazsın." Dedim az önceki ilgisine atıfta bulunarak.

"Şuan ikimizinde ailesi yok." Dedi çok basit bir şey söylüyormuş gibi. Amacı canımı yakmak değildi sesinden belliydi. "Bu yüzden, seni benden, beni senden başka kimse anlayamaz şuan,"

Belki bir insanla konuşmam daha sağlıklı olurdu ama düşününce vazgeçtim. Anlatsam bir şey değilmeyecekti neticede. Anlatırsan geçer derlerdi. Yalan! Geçmiyordu, acınız yine orada kanıyordu ve bazen bazı vicdansızlar acınızla oynayıp sizi tahrik ediyordu. Toprak Elementi yanlış bir cümle kurmuştu. Beni beni benden, onu ondan başka kimse anlayamaz, teselli edemezdi.

Belkide bunu bildiği için başka bir şey demedi ve sustu. Hiç konuşmadık ve en iyi yaptığımız şeyi yaptık. Bekledik. Yine ve yine...
Hayatta hep yanlız hissetmiştim ve şuan yine yanlız hissediyordum.

Yanımda birilerinin bulunması belki iyi olabilirdi kafamı dağıtmak için...

Fakat görünüşe göre, yanımda bu toprka yığınından başka hiç bir şey yoktu.

...

Dördüncü bölümün sonu...

Umarım beğinmişsinizdir, oy vermeyi ve düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim.

5. ElementHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin