02

212 31 5
                                    

Onun saçlarını izlerdim ben hep. Yüzüne bakmaya cesaretim yoktu çünkü. İşte bu kadar aciz bir adamım ben. 

Her gün olduğu gibi kafede onu izliyordum. Tezini yazıyordu. Obsesif Kompülsif Belirtiler veya Sosyal Kaygı Belirtileri Sergileyen Üniversite Öğrencilerine Kişilerarası Duygu Düzenlemenin İncelemesi. Konusu buydu tezinin. Bir keresinde siparişimi verdikten sonra masama doğru yürürken görmüştüm. 

Bir anda duraksadı ve kafasını bilgisayarından kaldırdı. Sandalyenin arka kısmına yaslandı ve gerindi. Sonra arkasına dönüp boş gözlerle etrafı süzmeye başladı. Gözleri ayaklarıma baktı galiba, hafifçe kıpırdandım yerimde. Gözleri gözlerime tırmandığında şaşkınlıkla gülümsedi ve ayaklandı. 

Hızlı adımlarla yanıma geldiğinde ben de ayağa kalkmış bulundum. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. İlk defa gözlerime bakmıyordu ama ilk defa gözlerime küçük de bir olsa duyguyla bakıyordu. 

Bana bakmak için kafasını kaldırmıştı. Aramızda on beş santimetre kadar bir boy farkı vardı. 

"Şey..." dedi çekingen bir ses tonuyla. "Acaba, Hwang Hyunjin olabilir misiniz?" 

Evet. Aşkından ölüp bittiğim çocuğun bana ilk söylediği şey bu olmuştu. Arkadaşlarının yanında oldukça neşeliydi oysa, küfür bile ettiğini duymuştum. Bu çekingenliğin sebebi neydi?

"Evet." net bir sesle konuşmak istesem de hafifçe kekelemiştim. Ama fark etmediğini uyuyorum. "Ayakta kalmayın, bir kahve ısmarlayayım."

Söylediğim şeyler üzerine gözleri heyecanla parladı ve kafasını hızla salladı. "Tabii, olur." 

Birlikte oturup kahve içiyorduk. İkimiz de daha rahat konuşuyorduk. Yarım saattir onun hakkında konuşmuştuk ve ben bundan çok memnundum.

"Eee hyung, sen nasıl birisin? Hyunjin kim?"

"Hyunjin... Onun içinde bitmek bilmeyen bir heves var. Birine karşı galiba. Hyunjin çok aşık. On bir yaşından beri aşık o. Ailesiyle pek iyi anlaşamasa da öyle yapmak zorunda." dedim ve kahvemden bir yudum aldım. Yanan boğazımla kaşlarımı çatıp zorlukla yutkundum. 

"Bu kadar mı? Hyunjin nelerden hoşlanır mesela?" 

"Hyunjin'i pek tanıdığımı sanmıyorum Jeongin. Hyunjin bir boşluğun içerisinde çünkü."

Bu konuyu daha çok uzatmak istemediğini anladım. Olayı geçiştirmek için elini rastgele bir şekilde salladı. "Ah hyung, bir basketbol maçına iki biletim var. Gidelim mi? En yakın arkadaşım o takımlardan birinde oynuyor." oldukça hevesli sesi reddedilecek gibi değildi. 

"Evet, olur. Arkadaşın kim?"

"Kim Seungmin. Bence tam senin tipin, ama sevgilisi var..." dediği şeyler ile gözlerim hayretle açıldı. 

"Ah, o yüzden sormadım." dedim kekeleyerek. "Sadece basketbola ilgim var, daha önce maçını izledim mi diye anımsamak için..." Jeongin oldukça mahçup olmuşa benziyordu. 

"Kusura bakma... O yüzden sormadığını biliyorum. Sadece bazen, içimden geçenleri dışa vurmak zorundaymışım gibi hissediyorum..." konuşurken yere bakması ve yanaklarının kızarması beni güldürmüştü.

"Ahh... Tamam, kes şunu. Sana kızmış falan değilim. Maç hangi gün?" dediğimde hafifçe tebessüm etti ve ağzını hafifçe araladı. Bir şey söylemek istiyor ama yapamıyor gibiydi. 

"Şey... Aslında... Bana telefon numaranı verirsen hyung... Seni bilgilendirebilirim..."

Evet arkadaşlar... Ben kazandım. 

second chance,, hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin