Kalpsiz Ucube
S.H.İ.E.L.D'ın yok olmasıyla birlikte biz de yavaş yavaş dağılmıştık.3 aylık kısa bir tatilin ardından yine aynı ekip karşımda duruyordu.Yılların yaşlandıramadığı Steve Rogers,çılgın paraşütcü Falcon ve tek gözüyle bile gerçekleri bizden daha iyi görebilen Fury.Yerimde rahatsızcan kıpırdanıp "Hadi başlayın!" Dercesine onlara baktım.Rogers ve Fury bakıştıktan sonra Rogers ayağa kalkarak panoya yaklaştı."Kış Askeri"nin fotoğrafını eline alıp bize doğru "Kış askerinin yerini bulduk." Dedi ve hüzünle tekrar fotoğrafa döndü.Falcon'un neşeli sesi kulağımda bir uğultu gibi gelirken koltuktan yavaşça kalkıp.Steve'e her zaman ki duygusuz ifademle bakarak "Ben bu sefer ki işte yokum." Dedikten sonra hepsinin bir anda şaşıran yüz ifadelerine bakıyorum ama beni en çok üzen Steve'in ifadesi oluyor.Gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığı yüzünden bir şey deme gereği hissediyorum ve ağzımdan çıkan tek şey "Üzgünüm."oluyor ama Steve sanki bunu bekliyormuş gibi sert bir ifadeyle "Hayır, üzgün falan değilsin üzgün olabilmen için bir kalbin yok senin!"diye bağırarak irkilmeme sebep oluyor.Cümleyi idrak ettiğim anda bir kaç adım geri giderek "Haklısın ben kalpsiz bir ucubeyim."diyip kapıya ilerliyorum.Dolan gözlerimle birlikte durmadan tekrarlıyorum "Haklısın."kelimesini...
........
Bir insanın elinden geleceğini alırsanız o insanı oracıkta öldürmelisiniz yoksa ömür boyu geçmişe tıkılıp kalıyor ama bazıları geçmişinden de korktuğu için gelecek ve geçmiş arasındaki o ince çizgi de sıkışıyorlar.İşte o bazılarından biri de benim.Bir adım geri gitsem korkularım kollarını açmış beni bekliyor.Bir adım ileri gitsem olmayan bir geleceğin hayaleti yüzünden boşluğa düşüceğim.
Çoğu insanın asla gerçekleşemeyecek hayalleri var ve maalesef ki bende bu şansız insanlardan biriyim.Ne zaman normal bir hayat istesem sanki insanlar bunu duymuş gibi bana engel oldular.Önce normal bir çocukluk istedim ama evren bunu neresinden anlamışsa tam tersi bir çocukluk geçirdim.Çocukluğumdan umudum kesinlince şansımı gençliğimde denedim.Açtığım yeni sayfa ise birileri tarafından simsiyaha boyanmıştı.Elime beyaz bir kalem alıp geleceğime yön veren yalanları yazmaya başladım.Bu da beni KARADUL yapan ilk şey oldu.
Belki de yeteneksiz olan bendim.Sonuçta Clint'te benim gibi yalancı,katil ve bir intikamcıydı ama tüm bunlara rağmen bir ailesi vardı.Gerçi bir aile kurmak benim için imkansız bir şeydi.Malum organ yetmezliği.
.......
Şu anda ihtiyacim olan tek şey uykuydu.Sonuçta uyku neredeyse her şeyin ilacıydı. En azından Steve ile olanları düşünmek için iyi bir fısattı.Kalbimi kırmıştı.Her şeyini kaybettiğinde bile zar zor gözyaşlarını tutabilmiş bir kadını küçük bir kız çocuğu gibi ağlatmıştı.Bunun acısını ondan gözünde bir morlukla çıkartmak isteyen tarafımı zorlukla susturarak yorganı üstüme aldım.Bir rus olmamama rağmen ufacık bir rüzgar esintisinde üşüyordum ya da o küçücük rüzgar esintisinin bana geçmişteki anılarımın parçalarını getireceğini düşündüğümden dolayı kendimi koruma altına alıyordum.Nitekim de öyle oldu.Kendimi uykunun kollarına bırakırken üzerimde ki kumaş parçası görevini yerine getiremedi ve beni yine gecmişin hayaletleriyle dolu bir odada bıraktı.
..........
Karşımda yatan kız tahminen 12-13 yaşlarındaydı.Sanki saatlerce dövülmüş gibi bir hali vardı.Eğer yüzü kan içinde olmasaydı onu tanıyabilirdim ama yüzünü görmeye gerek kalmadan oda tüm tanıdıklığıyla geçmişin kirli aynasını yüzüme tutmuştu bile.Eski anılar zihnime dolarken ağzımdan bir çığlık çıkıyor.Ve sanki karşımdaki küçük Nat bu çığlığı duymuş gibi gözlerini aralıyor.Tam ona doğru bir adım atacakken kapının açılmasıyla duraksıyorum. İçeri girenler ise kısa çaplı bir şok geçirmemi sağlıyorlar.Aynı benim gibi kızıl saçları olan annem porselen gibi beyaz tenini bir asker üniformasıyla örtmüş keskin yeşil gözleri babamın üzerinde dolaşıyor ve tıslar gibi bir sesle "Ben senden onu sadece bir askere çevirmeni istedim ama yaptıklarına bakılırsa geleceği olmayan bir ucube yaratmışsın!" diyerek yerde yatan benim saçlarımı okşuyor gözlerinde bir kaç saniyelik yakaladığım şefkat kızgınlığa dönüyor ve babamın yüzünde patlayan tokat duyduğum son şey oluyor.
........
Yoğun yosun kokusuyla gözlerimi aralıyorum.Üzerimde ki beyaz uzun saten gecelik rüzgarın etkisiyle saçlarımla birlikte ahenkle havada dans ediyor.Bu sırada arkadan belime sarılan kollar irkilmeme neden oluyor.Arkamı döndüğümde gördüğüm yüz zihnimde yatan derin korkularıda beraberinde getiriyor.Bucky derin yeşil gözleriyle sanki yıllardır görmediği birine kavuşmuş gibi özlemle bakıyor.Bir anlık dalgınlıkla sarılmasına karşılık verirken beynimde yanan alarmlar sonunda vücudum tarafından algılanıp onu ittirmeyi başarıyor. Bunu beklemediği için ayağı kayıyor ve yere düşüyor.Düşüşü ne kadar kısaysa ayağa kalkıp bileğimi yakalaması o kadar kısa sürüyor.Gözlerinin yeşili benimkilerle buluştuğunda acı çeker gibi bir ifadeye bürünüyor insanın içine işleyen bir sesle "En kısa zamanda geçmiş sana kendini gösterecek.Sakın ondan korkma!Çünkü geçmişinde hapsettiğin korkularından daha güçlüsün.Sen Natalia Romanova'sın.Sen benim karadulumsun." diyerek dudaklarıma ufak bir öpücük konduruyor.Fısıltıyla karışık sesim onu son kez görmeden önce 2 kelime söylüyor "Sen kimsin?"Sonrası ise sadece karanlık...
İçimde susturmadığım çığlıklar bir bir ağzımdan dökülürken bir kol tarafından sarsılıyorum.Acı çekişim yerini korkuya bırakırken yastığımın altındaki bıçağı arıyorum.Tam bıçağı çıkarıp karşımdakinin boğazına saplayacakken güçlü eller bileklerime dolanıp beni yatağa yapıştırıyor.Gözlerimi kapatıp ölümümü beklerken tanıdık bir ses kulaklarımı dolduruyor. "Şşttş!Natasha geçti. Benim Steve korkma aç gözlerini." Diyerek beni sakinleştirmeye çalışıyor. Gözlerim bir şahinin parıltısıyla açılırken Steve'in mavi gözleriyle buluşuyor.Üzerimden kalkarken bende yerimde doğruluyorum.Aklıma gelen ilk soruyu soruyorum."Neden geldin?" gözlerimin içine bakarak"Seni merak ettim." diyor. Düz bir ifadeyle "İyi gördün şimdi gidebilirsin." Diyerek yataktan kalkıyorum ama bu çok uzun sürmüyor.Çünkü Steve elini bileğime dolayıp beni kendine çekip elini belime sarıyor.Hareket alanım gittikçe azalırken çaresizce çırpınıyorum. Ama hiçbir işe yaramıyor.Steve gözlerimin içine bakarken bir anlık içimde uçuşan kelebeklerin verdiği sevinçle aptal bir gülümseme yerleşiyor yüzüme.Steve'in kaşı havaya kalkarken "Ne oldu hanımefendi şu anki durumumuzu çok mu beğendin." Diyerek dalga geçiyor."Hayır,sadece aptallığın beni çok güldüyor." Diyerek kollarının arasından sıyrılıyorum. "Ne?" Diyerek bana şaşkınca bakarken aklımdan geçenleri söylemeye başlıyorum." Şahsen ben karadulun kalbini kırdıktan sonra yanına gidemezdim." Sözümü kesecek gibi oluyor ama onu elimle durduruyorum."Malum türüm çok intikamcıdır!" Diyerek gözünün ortasına bir yumruk patlatıyorum.Acıyla inlerken "Bunu neden yaptın?!?" Diye bağrınıyor. Tamam itiraf etmeliyim benim de elim acıdı ama kendimden taviz vermeden "Unutma Rogers kalpsiz bir ucube olmak bunu gerektirir!" Diyerek histerik bir kahkaha atıyorum.Yüzü anında düşerken " Bak bu konu hakkında gerçekten üzgünüm.Sana dediklerim gerçekten ağır şeylerdi ama en güvendiğim insanlardan birisinin beni yarı yolda bırakması.Gerçekten canımı yaktın ve bende seninkini yakmak istedim.Çok üzgünüm.Tam bir piç kurusu gibi davrandım ama sen bana gerçekleri anlatmadıkça çıldıracak gibi oluyorum." Bunları o kadar güzel bir şekilde söylemişti ki...Bir anda aklımdaki tüm yalanları unutup sadece doğruyu Söylemek geldi içimden.
"Galiba biz Bucky ile tanışıyoruz Steve.Hem de çok yakından."