Akşam okuldan gelir gelmez çantamı koltuğun kenarına atıp koltuğa oturdum. Sonunda sınav haftası bittiği için rahatça dinlenebilecek ve sevgilimle vakit geçirebilecektim.
Sevgilim benim aksime çoktan üniversiteyi bitirmiş, babasının şirketinde çalışmaya başlamıştı. Bazen işleri çok yoğun olduğundan bana pek vakit ayıramıyor, fakat eve ne kadar geç gelirse gelsin mutlaka benimle ilgileniyordu.
Bu hafta ise sınavlarım bittiği için izin alacak ve birlikte tatile gidecektik.
Düşünmeyi bırakıp kenardan kumandayı aldım ve televizyonu açıp kanallarda gezinmeye başladım. Her ne kadar televizyon izlemeyi sevmesem de vakit öldürmem gerekiyordu.
Bulduğum bir film kanalındaki rastgele bir filmi izlerken saatler çoktan geçmiş, kapı çalmıştı.
Beklediğim zil sesiyle heyecanla yerimde doğruldum ve kapıya koştum. Açtığımda gördüğüm yüz gülümsememi sağlarken belime sarılan kollarla hemen ben de kollarımı karşımdaki bedenin omuzlarına doladım.
"Seni çok özledim."
Minho'nun, kulağıma fısıldadıktan sonra boynuma bıraktığı öpücüklerle kıkırdadım.
"Ben de seni çok özledim sevgilim."
Minho yavaşça geri çekildi ve ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Kapıyı kapattıktan sonra ceketini çıkarıp askıya astı.
"Bir şeyler yedin mi bebeğim?"
Sorduğu soruyla sabahtan beri bir şeyler yemediğimi fark ettim. Başımı hayır anlamında iki yana salladığımda yanıma yaklaşıp belime sarıldı ve beni kucağına aldı.
Kıkırdayıp kollarımı omzuna doladığımda sahte bir kızgınlıkla kaşlarını çattı.
"Niye yemedin hiçbir şey? Bu gidişle ben seni yiyeceğim göreceksin bak."
Mutfağa ilerlemeye başladığında dudaklarımı büzdüm ve çenemi omzuna yasladım.
"Ne yapayım ya, kendi yemeklerine alıştırdın beni. Başka bir şey yiyemiyorum."
Mutfağa girdiğimizde beni tezgaha oturtup yüzüme yaklaştı ve gülümsedi.
"O zaman hemen bebeğimin karnını doyurayım."
Söyledikleri kocaman gülümsememi sağlarken başımı hızlıca aşağı yukarı salladım ve Minho'nun yanaklarına ufak öpücükler bıraktım.
"Hadi hemen doyur beni sevgilim!"
Minho bacaklarımı okşayıp yavaşça geri çekildi ve dolaba ilerleyip bir kaç şey çıkarmaya başladı.
O bir şeyler hazırlarken onu izlemek çok hoşuma gidiyordu. Çünkü Minho gerçekten yemek yapmakta çok iyiydi ve yaparken aralarda gelip beni öpmesi fazlasıyla iyi hissettiriyordu. Bu yüzden hep Minho yemek yaparken onu izler, bazen de yardım etmeye çalışırdım.
Çıkardığı kapta bir şeyler karıştırırken yüz hatlarını incelemeye başladım. Bu yunan tanrısı nasıl bakmıştı bana?
"Kahretsin Minho!"
Aniden söylediğim şeyle Minho şaşkınca bana baktı ve elindekileri bırakıp hemen yaklaştı.
"Ne oldu bebeğim, bir yerine bir şey mi oldu? Hadi hemen söyle. Canın mı acıyor?"
Telaşla sıraladığı sorularla dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken kollarımı omzuna doladım ve bacaklarımı beline sardım.
"Fazla yakışıklısın. Herkes seni istiyor ve ben çıldırıyorum. Saçlarını mı kazıtsak? Ama o bile yakışır sana. Off, bu kadar yakışıklı olma be adam!"