5 Ocak 2024
Eski sevgilimin beni terkedişinin 299. günü.
Artık ağlamayı bırakmıştım çünkü yılbaşında kendime bir söz vermiştim. Yeni yılda kendimi iyileştirecektim. Spor yapmaya ve iyi beslenmeye dikkat ediyordum. Diziler izliyor, kitaplar okuyor, meditasyon yapıyordum. Niyetim yarıyıl tatilimi iyi değerlendirmekti.
Evet, gerçekten kendime bir söz verdim. Ben bana verilen bu hayatın keyfini çıkaracaktım.
"Niye daldın öyle? Beğendin çocuğu galiba." Jimin alaylı bakışlarıyla benimle dalga geçiyordu. Kendisinin hareketli aşk hayatı olduğundan bana da birilerini ayarlamaya çalışıyordu. Bu yüzden beni apar topar kafeye çağırmış, telefonundaki bekar tanıdıklarının fotoğraflarını bana gösteriyordu. Çevresindeki bekarlardan oluşan fotoğraf albumü vardı.
Gözlerimi devirsem de, gülmeden edemedim. Kabul etmeliyim ki, çocuğun bakışlarından etkilenmiştim ama bu çocuk bana bakmaz diye içimden geçirdim. O zamanlar yakışıklılığımın farkında değildim, özgüvenimi daha yeni geri kazanıyordum. Fakat gözlerim en çok mavi kolyesinde takılıp kaldı.
"Sustuğuna göre ismini mesaj olarak atıyorum. İsmi Jeon Jungkook. Instagram'dan eklersin."
Biraz daha birkaç kişinin fotoğraflarına baktıktan sonra sıkıldım. Aslında aklım hala o çocukta kalmıştı. Aniden yine aynı şeyleri yaşarım korkusu tüm vücudumu sardı çünkü o bir kişi tüm insanlara güvenimi kırmıştı. Ailem gibi gördüğüm, evim dediğim insan bir mesajla beni terketmişti.
Yine dalıp gittiğimi gören Jimin kahvesinden bir yudum adı ve boğazını temizledi.
"Geçen Yoongiyle okuldaki tuvalette bir öpüştük var ya, az kalsın basılıyorduk!"
Canım arkadaşım resmen bağırarak tüm cinsel hayatını bana ve kafedeki herkese anlatıyordu. Beni de, kendisini de rezil ediyordu.
Ona gözlerimi devirmekten artık gözlerim acıyordu, bir yerden sonra bu tepkiyi veremiyordum. Etrafı izlerken ben de kahvemden bir yudum aldım.
Jimin, üniversiteden en yakın arkadaşımdı. Az çalışan ama zeki bir öğrenciydi. Dönem boyu asla ders çalışmaz ama bir şekilde tüm sınavlardan yüksek puanla geçerdi.
"Nasıl gidiyor ilişkiniz?" Jimin sabahtan beri bu soruyu bekliyordu. Ne zaman Yoongi hakkında konuşsa, içi kıpır kıpır oluyor, gözlerinin içi parlıyordu. Onların aşkı herkesin yaşamak istediği türden bir şeydi. Arkadaşım adına çok mutlu hissediyordum.
"İyi gidiyor. Hatta muhteşem diyebilirim. Her geçen gün ona daha fazla aşık oluyorum. Çocuk resmen bana okulu sevdirdi."
Çok geçmeden sevgilisi de geldi. Gerçekten götle don gibiler. Birbirlerinin dibinden asla ayrılmıyorlar.
"Naber, aşkım?"
Onların ilişkisini sonuna kadar desteklesem de, bazen çok vıcık olabiliyorlar. Onlarla vakit geçirmekten ben de bu hallerine bağışıklık kazanmıştım.
Yine gözümün önünde birbirlerinin dibine düşerken kafedeki herkesin bakışlarından rahatsız olduğumdan onlara parkta biraz yürümeyi teklif ettim.
"Ya ama daha Yoongi kahvesini bitirmedi." Jimin ısrar etse de, ben montumu giymiş, dışarı çıkmıştım.
Onlar da birkaç dakika sonra yanıma gelmiş, her zamanki gibi beni aralarına alarak sanki çekirdek aileymişiz de, ben de onların çocuklarıymışım gibi yürümeye başlamıştık.
"Nasıl hissediyorsun bugün?"
Yoonginin sorusuna burukça gülümsedim. "Bugün daha iyiyim."
Onun bana karşı özellikle hassas davrandığının farkındaydım. Benimle her zaman ilgilenmeye çalışıyordu. Jiminle ilişkiye başladıktan sonra benim en yakın arkadaşım olmuştu. Artık geceleri ikisiyle mesajlaşırken beni mutsuz eden şeyleri onlara anlatmak benim için rutin haline gelmişti. Eskiden kimsenin önünde asla ağlamazdım ama ilk kez onların yanında ağladım ve bunun bana iyi geldiğini farkettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Butterfly Effect | Taekook
Fanfiction"Hiçbir evrende seni bensiz bırakmayacağım, sevgilim"