Arkamda bana kendini sürtmeye devam ederken baştan çıkmıştım. Belimdeki elini bel oyunuma bastırarak kalçamı öne çıkardı.Boynumdaki nefesleri sanki bana kızmış gibi çıkıyordu. Kulağımın hemen yanında hissettiğim dudaklar ile ona dönmek istesem de duvara yapışmış olan yanağım ve onun arkamdaki baskısı buna engel oluyordu.
"Yaramaz çocuklara ne olur Jisung?"
Derin sesi beni daha da arsızlaştırırken kalçamı onun kasıklarına doğru ittim. Cevap vermek istesem de sanki dudaklarım bana ihanet eder gibi susuyordu.
Hayatınızda yapacağınız bir diğer yanlış da Lee Minhp'ya cevap vermemekti. Buna çok sinirleniyordu.
Benim cevap vermemeyip inlemem ile kalçama inen sert vuruşu ellerimi duvara yaslayarak kendimi sabit tutamaya çalışmama sebep oldu.
Bacaklarım bedenimi taşımıyor gibiydi. Sanki bir anda bacaklarım daki güç çekilivermişti.
"Cevap ver."
Boynumdaki dudakları izler bırakmaya başlıyordu. Dişlerini ve dilini de hissediyorum ama dişleri gerçekten acıtıyorsdu, tek temennim abim ve ikizimin beni izler ile görmemesi.
Arkamdaki bedenin geri çekilmesi ile yere düştüm. Omzumdan tutarak beni kendin çevirdi, kararmış gözleri ve sinirli bakışları yüzümde geziniyordu.
"Cezalısın."
Suitinin düğmelerini açıp ceketini çıkardı. Kemikli elleri kemerine ulaştı. Ben onun hareketlerini takip ederken o ise gözünü benden ayırmıyordu.
Kemrini açıp düğmesini de açtı. Aceleci değildi fakat altındaki şişlik onu zorluyordu, yüzünden anlaşılıyordu. Fermuarını da indirip pantolonunu serbest bıraktı.
Ayak bileklerine inen pantolonu çıkardı ve ittirdi. Boxer'ının altındaki şişliği görüdükçe içimde istemsizce korkuyordum.
"Neyi bekliyorsun?"
Sert ve tok sesi beni korkutuyor hem de fazlasıyla. Ne yapmam gerektiğini biliyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum.
Sadece şansımı deneyerek yaklaştım ona. Boxer' in kenarlarından tutarak aşağı çekmeye başladım.
Gözlerimin önündeki penis ile yutkundum. Bu kadar büyük olmasını beklemiyordum doğrusu. Titrek bakışlarımı ona çıkardığında sırıtıyor olduğunu gördüm.
Elleri saçlarıma atıp okşamaya başladı. Keyifli bir hali vardı ve sırıtan dudakları şimdi gülüyordu.
"Odama geç, beni bekle. Tatlı ağzını burada becermeyeceğim."
Beni kolumun altından tutup kalkmama yardım etti. Bacaklarımdaki gücün çekildiğini hissettiğim için biraz zor yürüyor ve duvardan destek alıyordum.
Nereye gideceğimi bilmediğim için sadece ilerledim. Gözüm salona doğru kaysa da ileride kapısı açık olan bir oda gördüm.
Belki burası onun odasıdır diyerek odaya ilerledim. Kapıdan baktığımda buranın onun odası olduğunu net bir şekilde anladım.
Onu yansıtan iki renk vardı Kırmızı ve Siyah. Yatağının tam karşısında cam bir duvar vardı ve içinde bir sürü, türünü geçin adını bilmediğim içkiler ve şaraplar vardı.
Odanın içine girip daha da incelemeye başladım, yatağının yanındaki şifonyerin üzerindeki fotoğraflara kaydı bakışlarım.
Bunlar fotoğraf değildi, benim çizdiğim resimlerdi ve bunları çerçeveletmişti.