yeonjun x tavsan
whatsapp sohbeti
yeonjun
soobincama cik cabuk
omzunda aglicam
tavsan
noolduyeonjun
soobinof
yaptigim her sey bosunaymis
olmek istiyom
tavsan
noldugunu soyle onceyeonjun
cama cik onceilk ben dedim
tavsan
cama cikmam icin tek bir mantikli neden ver banayeonjun
cunku cama cikmana ihtiyacim vartavsan
:/al ciktim
nerdesinn
xxxx
"buradayım. soobin!" esas oğlan camımın önünde yine, elini 'tarafıma gel' dercesine sallarken sessizce bağırıyor. soğuk havaya karşın üstünde incecik bir gömlek var. deli yürek, büyük ihtimalle okuldan geldiğinde böyleydi; eve uğramadan direkt yanıma geldi.
"rahat rahat konuşmak istiyorsan dışarı gelebilirim, yeonjun." dedim, omuzları düşmüştü, halsiz gözüküyordu. yakın arkadaştık, böyle zamanlarında ona yardım etmekten başka bir şeyi daha fazla isteyemezdim. kafa salladı önerime karşılık, koşa koşa içeriden üstüm için bir mont elime de bir kaban kaptım. annem "nereye?" diye sorduğunda kapıyı gösterdim kafamla, anladı hemen derdimi. bir şey demedi. kimse babamın yeonjun'un burada olduğunu öğrenmesini istemiyordu. fakat annem babam evde olmasa da ben kapıyı gösterdiğimde yeonjun ile dışarı çıkacağımı anlardı.
sokağa adımladığımda yaptığım ilk şey yeonjun'a kabanı uzatarak "al." demek oldu. soğukkanlıydı, biliyordum ama yine de üşüdüğünden endişelenmekten alıkoyamıyordum kendimi. şaşkın bir şekilde kabanı alıp kafasını yana eğdi, gerek yok diyordu, bir şey demese de anlamıştım. o kadar fazla onun buraya gelip de oturduğunda dakikalarca ses çıkarmadan birbirimize baktığımız zaman oldu ki alışmışım mimiklerine. şimdi de o derdini bana anlatmasa, benim önümde öylece dursa belki anlardım derdini. fakat gerek yoktu tabii ki böyle bir şeye. ondan duymak daha iyi hissettirirdi beni. hem sesini de çok duyamıyorum... okulda yanıma geliyor, suspus oluyor; evde yanıma geliyor, babam duyacak bahanesiyle benimle mesajlaşmaya devam ediyor! acımasız bir ruh. gereksiz ki bu korkusu...
"geçen bir fidan dikme etkinliğine gitmiştim, hatırlıyor musun?" diye sordu biz nihayet yola çıktığımızda. yürüyerek fazla uzaklaşamazdık, en fazla parka gidebilirdik. nereye gitmek isterdi acaba? hiç konuşmadık da bunu. "hatırlıyorum. hatta beni azarlamıştın ben de gitmediğim için." kıkırdadı. yalandan mıydı ki kıkırtısı? "kesilecek ağaçlarmış onlar. afişi asanlar kağıt şirketine çalışıyormuş." "ne demek yani bu? en azından kağıt kesmek için dikmişler, vaatleri yokmuş ki." kafasını iki yana salladı, ofladı. "vardı işte. ben doğa için dikiliyorlar, yani kesilmeyecekler sanıyordum. afişin üzerinde kağıt için falan yazmıyordu, kandırıldım yani." dedi, omuzları iyice düşmüştü şimdi. elimi omzundan geçirdim, yanağını okşamaya başladım. yavaş yürüdüğümüz için zorlanmıyordum bunu yaparken.