on üç🫐 ー you're the only friend I need.

275 38 22
                                    

yeonjun x tavsan

whatsapp sohbeti

yeonjun
soobin

cama cik cabuk

omzunda aglicam

tavsan
nooldu

yeonjun
soobin

of

yaptigim her sey bosunaymis

olmek istiyom

tavsan
noldugunu soyle once

yeonjun
cama cik once

ilk ben dedim

tavsan
cama cikmam icin tek bir mantikli neden ver bana

yeonjun
cunku cama cikmana ihtiyacim var

tavsan
:/

al ciktim

nerdesinn

xxxx

"buradayım. soobin!" esas oğlan camımın önünde yine, elini 'tarafıma gel' dercesine sallarken sessizce bağırıyor. soğuk havaya karşın üstünde incecik bir gömlek var. deli yürek, büyük ihtimalle okuldan geldiğinde böyleydi; eve uğramadan direkt yanıma geldi.

"rahat rahat konuşmak istiyorsan dışarı gelebilirim, yeonjun." dedim, omuzları düşmüştü, halsiz gözüküyordu. yakın arkadaştık, böyle zamanlarında ona yardım etmekten başka bir şeyi daha fazla isteyemezdim. kafa salladı önerime karşılık, koşa koşa içeriden üstüm için bir mont elime de bir kaban kaptım. annem "nereye?" diye sorduğunda kapıyı gösterdim kafamla, anladı hemen derdimi. bir şey demedi. kimse babamın yeonjun'un burada olduğunu öğrenmesini istemiyordu. fakat annem babam evde olmasa da ben kapıyı gösterdiğimde yeonjun ile dışarı çıkacağımı anlardı.

sokağa adımladığımda yaptığım ilk şey yeonjun'a kabanı uzatarak "al." demek oldu. soğukkanlıydı, biliyordum ama yine de üşüdüğünden endişelenmekten alıkoyamıyordum kendimi. şaşkın bir şekilde kabanı alıp kafasını yana eğdi, gerek yok diyordu, bir şey demese de anlamıştım. o kadar fazla onun buraya gelip de oturduğunda dakikalarca ses çıkarmadan birbirimize baktığımız zaman oldu ki alışmışım mimiklerine. şimdi de o derdini bana anlatmasa, benim önümde öylece dursa belki anlardım derdini. fakat gerek yoktu tabii ki böyle bir şeye. ondan duymak daha iyi hissettirirdi beni. hem sesini de çok duyamıyorum... okulda yanıma geliyor, suspus oluyor; evde yanıma geliyor, babam duyacak bahanesiyle benimle mesajlaşmaya devam ediyor! acımasız bir ruh. gereksiz ki bu korkusu...

"geçen bir fidan dikme etkinliğine gitmiştim, hatırlıyor musun?" diye sordu biz nihayet yola çıktığımızda. yürüyerek fazla uzaklaşamazdık, en fazla parka gidebilirdik. nereye gitmek isterdi acaba? hiç konuşmadık da bunu. "hatırlıyorum. hatta beni azarlamıştın ben de gitmediğim için." kıkırdadı. yalandan mıydı ki kıkırtısı? "kesilecek ağaçlarmış onlar. afişi asanlar kağıt şirketine çalışıyormuş." "ne demek yani bu? en azından kağıt kesmek için dikmişler, vaatleri yokmuş ki." kafasını iki yana salladı, ofladı. "vardı işte. ben doğa için dikiliyorlar, yani kesilmeyecekler sanıyordum. afişin üzerinde kağıt için falan yazmıyordu, kandırıldım yani." dedi, omuzları iyice düşmüştü şimdi. elimi omzundan geçirdim, yanağını okşamaya başladım. yavaş yürüdüğümüz için zorlanmıyordum bunu yaparken.

music to walk home by ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin