2. Bölüm

2 0 0
                                    


20 Ocak 2024

Dün Poyraz'a olan aşkımı ona itiraf etmiştim. Ne kadar söylemek istemesem de yılların birikmişliği lav olup taşmıştı artık. Yarıyıl tatiline girmemiz onu görmeme engel olmayacaktı çünkü o benim en yakın arkadaşımdı. O mesajları atanın ben olduğumu asla tahmin etmezdi. Nereden bilebilirdi ki en yakın arkadaşının onu sevdiğini?

Poyraz, Asil ve ben çocukluğumuzdan beri birlikteydik. Bir günümüz ayrı geçmiyordu. Şimdi ise on ikinci sınıftaydık ve aynı lisede son yılımızı bitiriyorduk. Poyraz, Asil'le benim aksime daha ciddi ve sert bir mizaca sahipti. Çoğu zaman Asil'le birlikte yaptığımız çocuklukları o örterdi. Bir abi gibiydi. Ancak ben kardeşliğimize ihanet etmiştim. Her gün onu görüp nasıl aşık olmazdım ki?

Birazdan her zaman buluştuğumuz kafede buluşup vakit geçirecektik. Üçümüzün olmasını çok isterdim ancak grubumuzun yeni bir üyesi gibi her gittiğimiz yere gelen Ceyda bizi bugün de yalnız bırakmayacaktı.

Dolabımdan çıkardığım siyah uzun kollu, mini elbisemi giyip üstüne beyaz trençkotumu giydim. Siyah çantamın içine bir kaç makyaj malzemesi koyup telefonumu elime aldım. Odamın kapısını kapatıp abime seslendim. "Abi, ben çıkıyorum." Siyah çizmelerimi giydim. "Tamam,prenses. Dikkat et."

Evden çıkıp on beş dakika yürüdükten sonra nihayet kafeye gelebilmiştim. Tek başına oturan Asil'in yanına gidip ona sarıldım. Kolunu belime sardığında yanağını sıkıp sevgi dolu sesler çıkarıyordum. "Oh, yanağını sıkmak kadar bana keyif veren bir şey yok ya." Ardından yanağını öpüp karşısına oturdum. "Erken mi geldin?"

"Annemi biliyorsun. Onunla atıştık biraz. Ona kalsa evden çıkmayıp sabah akşam ders yapmalıyım. Klasik anneler işte." deyip omuz silkti. Gülümseyip "Takma be bro, hem sen zaten babanın şirketinde çalışmayacak mısın?" diye sordum. "Öyle ama annem üniversitede iyi bir yer kazan diye tutturuyor. Tabii ben de 'bunca yıl hovardalık yaptım, matematiğin m'sini bilmiyorum' diyemedim." Gerçekten de öyleydi. İçimizde dersleri en iyi olan Poyraz'dı. Asil'in ise derslerle alakası yoktu. Okula gidip uyuyan o çocuk Asil'di.

Bir kahve ve çikolatalı pasta sipariş etmiştim. Poyrazlar gelene kadar gelmişti tabii. Asil'le oturmuş pastamı yememesi için kavga ediyorduk. "Ya çok istiyorsan söyleseydin kendine!" dedim kaşlarımı çatıp. Cıklayıp "Olmaz, tadı böyle çıkıyor." dedi. Sinirle çatalını ittirip "Benim pastam ya" dedim. Bana inat daha büyük bir parça yediğinde Poyraz'ın sesini duydum. "Bıraksana oğlum kızın pastasını!"

Pasta tabağını önüne ittirip "Gerek yok, hepsini yedi zaten," dedim. Poyraz gülüp garsondan bir tane daha pasta istedi. Ceyda Asil'in yanına geçerken Poyraz yanıma oturmuştu. Kolunu arkama doğru uzatıp rahat bir pozisyon almıştı. Tabii benim kalbim bu ufak hareketle bile hızlanmıştı.

"Nasılsın güzellik?"

"Asil Bey uyuzluk yapmasa daha iyi olacaktım," dedim. O sırada pastam gelip önüme konmuştu. Hemen çatalımı alıp yemeye başlarken Asil'i kontrol ediyordum. Her an ani bir hareketle pastamı alıp yalayabilirdi. Evet, gerçekten bazen bu iğrenç hareketi yapıyordu. Böylelikle kendisi dışında kimse yiyemiyordu.

Asil aklına gelen şeyle "Şu tatil ödevini birlikte yapalım mı Poyraz ya," dedi. Ödev kelimesini duymamla omuzlarım çökmüştü. "Of, o matematikçi her soruyu doğru yapsam da bana düşük girecek kesin."

"Birlikte hallederiz. Sen de sıkma canını güzelim. Hallederiz." Poyraz her zamanki gibi yine pozitifti. "Ben kırk fırın ekmek de yesem yaranamam ona." Ceyda sessizliğini bozarak konuştu. "Adam haklı. Sonuçta derslerinde uyuyup duruyorsun. Ben olsam ben de geçirmezdim." Kaşlarımı çattım. "Sınıfta tek uyuyan ben değilim. Madem düşük not verecek, herkese aynı davranmalı o zaman."

Bu kız niye gelmişti ki. Dakika bir gol bir, sinirimi bozmayı başarmıştı. Asil ve Poyraz'ı kimseyle paylaşmak istemiyordum. Ama kabullenmek istemediğim bir gerçek vardı. Ceyda Poyraz'ın sevgilisiydi ve Poyraz onu seviyordu.

Ayağa kalkıp "Ben bir lavaboya gidip geleceğim," dedim. Poyraz geçmem için müsaade edince yanlarından uzaklaştım. Lavabonun kapısını açıp içeri girdim. Biraz suyla boynumu ıslatırken içeri Ceyda girdi. Elindeki çantasını bırakıp aynadan bana baktı. Sorarcasına kaşlarımı kaldırdım. "Ne o? Bakıyorum da benden bir an ayrı kalamıyorsun." Güldü ancak bunun sinirli bir gülüş olduğu belli oluyordu.

"Senin Poyraz'dan uzak duramadığın gibi mi?" Kaşlarımı çattım. "Bana bak kızım! Seni bir daha Poyraz'la yakın görürsem benden çekeceğin var. Ne yapıp edip Poyraz'la ilişkini kesiyorsun yoksa ben kesmesini bilirim." Ellerimi belime koydum. " Sen kendini ne zannediyorsun? Üç gündür yanımızdasın diye bizi ayırabileceğini mi sandın?"

"Poyraz'ı sevdiğini biliyorum. Bence sen beni dinle ve uzak dur. Yoksa olacaklara ben karışmam."

"Sen beni tehdit mi ediyorsun? Poyraz sence iki günlük sevgilisini mi tercih eder yoksa yıllarını geçirdiği kardeşini mi?" Daha fazla aynı ortamda kalmaya tahammül edemeyip lavabodan çıktım. Yanlarına gittiğimde çantamı alıp "Ben gidiyorum, sonra görüşürüz." dedim. Bir şey demelerine müsaade etmeden çıktım kafeden.

Ceyda belki kıskanmakta haklıydı. Poyraz'ı sevdiğim doğruydu ama ben ona önceden nasılsa öyle davranmaya devam ediyordum. Ceyda'nın kıskanacağı türden ona yaklaşmıyordum. Poyraz'ı onun elinden almak gibi bir niyetim yoktu. Ama o yaptığı hareketlerle Poyraz'a layık olmadığını ispatlamıştı. 

- - -

Yorum yapıp yıldızlarınızı parlatmayı unutmayın💖

Seninle Kayboldum (Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin