4》taç

119 20 28
                                    

Fotoğraf kabinlerinin olduğu yere geldiğimizde kabinlerin sağ tarafında olan standa doğru yürüdü Minho hyung. Standın üzerinde çeşitli taçlar, peruklar, bıyıklar ve daha bir sürüsü vardı. Ben de hemen arkasından yürüdüm ve yanına geldim.

"Hangisini takalım?" diye sordu bana. Cevap vermeyip standa göz attım ve ilgimi çeken bir taç bulduğumda elime alıp inceledim. Hoş gözüküyordu. İki yanında patiler olan beyaz ve siyah renkteki tacı gülerek ona da gösterdim. "Çok şirin gözüküyor, bunu takalım mı?"

Elimden tacı alıp inceledi ve gülümsedi. Sonra tacı saçımın üstünden taktı. Kendine de aynısından alıp bana verdi ve kafasını hafif eğdi. Benim takmamı beklediğini anlayınca ben de aynı onun gibi taktım ve ellerimi çektim. Saçları parlaktı ve tacı takarken değen elim sayesinde yumuşak olduğunu da anlamıştım. Bu saçlarıyla oynama isteğimi arttırmıştı. Küçüklüğümden beri saçla oynama takıntım vardı ve yoldan geçen herhangi birinin saçı o an bana güzel gelirse bile oynamak istiyordum. Ama kendimi tuttum ve kafasını kaldırmasını bekledim. O da kafasını kaldırınca gülümsedi ve kabinlere doğru ilerledi.

Dört kabin arasından boş olanı gözümüze eriştiğinde oraya doğru ilerledik. Minho hyung cebinden para çıkarıp makinenin para girişine koyduğunda içeri adımladık. Açıkçası ucuz da olsa parayı onun vermesi yüzünden kötü hissediyordum, yeni tanışmıştık sonuçta. Sesimi çıkarmadım ve oturmasını bekledim. Oturduktan sonra eliyle yan tarafını patpatladı. Ben de yanına yerleştiğimde talimatları veren sistemi dinledik.

Başlat tuşuna bastığımızda beş saniyede bir fotoğraf çekecekti ve poz değişmemiz gerekiyordu, toplamda dört fotoğraf çekecektik. Vereceğimiz pozlar üzerine anlaştıktan sonra başlat tuşuna bastım ve poz verdik. Beş saniyede bir değiştiğimiz pozların yeterince güzel olduğunu düşünüyordum ve eğleniyordum. Bittikten sonra kabinden çıktık ve fotoğrafları aldık.

Fotoğraflarda ikimiz de çok iyi çıkmıştık. Gördükten sonra verdiğimiz pozlar komik gelmişti ve ufak bir kahkaha attım. "Çok iyi çıkmışız, şunlara bak." dedim. O da bana katıldı ve "Fotoğraf çekmeyi pek sevmem ama bunlar gerçekten iyi." dedi gülerek. Daha sonra fotoğraf filmini elinde tutarak standa doğru ilerlemeye başladı, ben de arkasından gittim. Taçları bırakmaya standa gittiğimizde tam çıkaracağım anda beni durdurdu ve standın başındaki görevliyle konuşmaya başladı. O an anladım bırakmaya değil almaya geldiğimizi.

"Bu iki tacı alabiliriz değil mi?" dedi ve standın üstünde yazan miktar kadar parayı uzattı. Parasını ödemeden fotoğraf çektirebiliyorduk ama istersek de parasını ödeyip satın alabiliyorduk. Görevli parayı aldı ve "Güzel günlerde kullanın!" dedi. Minho hyung da gülümsedi ve bana baktı. Açıkçası beklemediğimden şaşırmıştım ve garip bir ifadede olduğuma emindim. Ayrıca içimdeki sevinç de vardı ve bir anda gülümsemeye başladım.

"Teşekkür ederim ben, beklemiyordum. Söyleseydin ben de alabilirdim bize. Fotoğrafları da sen ödedin zaten."

"Beklemediğin için eğlenceliydi zaten, şu gülümsemene bak." dedi ve bana bakarak güldü. Yanaklarım kızarmıştı, gülüşe yapılan iltifatlar kalpte büyük yer kaplıyordu benim fikrimce, çok hoşlardı. Yeni tanımama rağmen bana çok iyi şeyler hissettirmişti ve başta uzak olsam da ona karşı yabancı hissetmemiştim. Sanki uzun zamandır tanışıyormuşuz gibiydik ve ikimiz de bu durumu garip karşılamadan eğleniyorduk. Bunları fark ettiğim an gerçekten iyi hissetmiştim.

"Saat kaç oldu, hiç haberim yok." dediğinde telefonumu çıkardım ve saate baktım. Aynı zamanda gruptan gelen mesajlar da dikkatimi çekmişti. Saatin 5'e geldiğini gördüğümde oldukça şaşırmıştım. Eve gitmek için acelem falan yoktu fakat zamanın bu kadar hızlı geçtiğini fark etmemiştim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 21 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

gondol // minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin