"Benimle beraber konsere geldiğin için teşekkür ederim."
Üzerimdeki hırkanın içine iyice sinerek konuştuğumda gülümsedim. Sürekli olarak gitmek istediğim ama hiçbir zaman beraber gideceğim birisi olmadığı için gidemediğim The Rose'un konserine gelmiştik Jeongguk ile beraber.
Dün okuldayken beraber buraya gelmemiz konusunda ısrar ettiğinde sadece benimle alay ettiğini sanmıştım ancak sözlerinde gerçekten ciddiymiş. Kendi arkadaş grubu ile gidecek olduğunu düşünürdüm.
Sahi ya, onlarla iletişimini kesmişti.
"Asıl sen bana eşlik ettiğin için ben teşekkür ederim." dedi. Konser bittiği için herkes dağılıyordu. Diğerleri gibi biz de kalabalık olan bu alanda yürürken bir anda adımlarını durdurdu.
"Sen gelmeseydin bu kadar eğlenemezdim sanırım."
Söylediği bu cümle ile hafifçe gözlerinin içine baktım. Aynı şekilde o da bana bakıyordu ancak aramızdaki tek fark, onun gözlerinin parlıyor olmasıydı.
"Hadi oradan, gayette eğlenirdin."
Tek kaşını kaldırdı ve gözleriyle şöyle bir süzdü tüm bedenimi. Öyle ki, onun o siyah bakışları altında eziliyor gibi hissettim.
"Hiç sanmıyorum."
Jeongguk gülümsedi ve o gülümsedikçe ben de gülümsedim. Biliyordum, geçmişte yaşadıklarımız asla iyi değildi. Bana az kötülük yapmamıştı.
Daha okula ilk geldiğim günlerde Jimin vasıtasıyla tanışmıştık onunla. Beni orada gördüğünde gayet iyi davrandı ve cidden iyi birisi olduğunu düşünmüştüm.
Ta ki, burslu olduğumu öğrenene kadardı onun bu iyi niyeti.
O andan beri uğraşmadığı gün, etmediği laf ve yapmadığı şey kalmamıştı belki de. Eski okulumundan şimdiki okuluma geleli bir buçuk sene gibi bir süre oluyordu ve bu süre bana asırlar gibi geliyordu. Tüm günlerim cehennem gibi geçiyor, ki hatta bazı günler düşünmekten dolayı geçmiyordu bile.
Yine de ne anneme söyleyip onu zora soktum, ne de öğretmenlere söyleyip Jeongguk'la uğraştım. Bursunu kazandığım okul oldukça iyi bir yerdi ve elimdeki fırsatın siktiri boktan bir durum yüzünden kayıp gitmesine izin veremezdim. Bu yüzden susmayı tercih ettim.
Beden dersinde soyunma odasındayken kıyafetlerimi alıp gittiğini, sınıfın orta yerinde başımdan aşağı döktüğü suyu, eziklemek için söylediği tüm o kelimeleri unutmadım hiçbir zaman.
Unutmam sandım.
Ona aşık olduğumu da bu zamanlarda fark etmiştim. Onunla inatlaşıyor ve hatta çoğu zaman Jeongguk'u üzmeye çalışıyor olsam bile bunların hepsi ona olan hislerimi kendime yediremediğimden dolayıydı.
Yine de zamanında bana kötü davranan birini elimin tersiyle itmek yerine sevdiğim için pişman hissetmiyordum, hissedemiyordum.
Ayrıca son zamanlar Jeongguk değişmiş gibiydi. Bana olan ne bakışları, ne de hareketleri asla eskisi gibi değildi. Sanki beni cehennemin içine atan kendisi değilmiş gibi bir de kurtarıyordu. Bu da onu daha çok sevmeme neden oluyormuş gibi hissediyordum.
Garipsesem dahi işime gelen bir durum olduğu için Tanrı'ya şükür ettim. Jeongguk kendine çeki düzen verdiğinden beri hayatımda bir şeyler iyi gidiyordu.
"Saat biraz geç oldu ama böyle bir anda eve dağılmak garip olur diye düşünüyorum."
Düşüncelerimden sıyrılıp tekrar onun yüzüne baktım. O da benim bu halimi fark etmiş olacaktı ki rastgele bir yerden konuşmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wabi-sabi
FanfictionJungkook, Taehyung'un mezuniyet masraflarını karşılar ancak Taehyung bu durumdan asla hoşnut olmaz.