Gözünü açtığında hiç tanımadığı bir yerdeydi. Hayır burayı tanıyordu yine aynı yerde aynı banktaydı, aynı düşünceler ve aynı mide bulantısı ile. Son yudum için şişeyi ağzına götürdü ama şişe boşalacağına kusmuk ile dolundu. Üstü başı, elleri kusmuk olan kayra şişeyi fırlatarak her zaman ki küfrünü patlattı
"amına koyayım!"Üstünü temizlemeye çalışırken gözü şişeye sarılı gazeteye takıldı, eğilip şişeyi aldı defalarca gazetedeki satırı tekrar ve tekrar okudu. Gözleri o kadar açılmıştı ki yerinden çıkacak gibiydi . Bir türlü ikna olamıyordu arkadaşının kaza geçirdiğine. Kafası zonkluyor, başı dönüyordu.
"Aahhh"
diyerek hırlar gibi inledi, Kafasındaki sesler tekrardan beyninin duvarlarını tırmalamaya başlayınca banka oturdu ve oturduğu yere çivilenmiş gibi hiç kıpırdamadan aynı yere baktı ve
"çözümü yok bunun"
diye dişlerini sıkarak inledi. Hayatı boyunca peşini bırakmayan sancıları yine başlamıştı.Midesi bulanıyor, başı dönüyordu kafasındaki düşünceler beynini delip geçecek kadar çoğalmıştı kayra ne yapacağını şaşırmış bir şekilde zoraki oturduğu yerden kalkmıştı sendeleyerek yerdeki şarap şişesini aldı ve üstündeki gazeteyi bir hışımla çekip buruşturup cebinde koydu.
Koşmaya başladı, gideceği yerin adresini sayıklayarak koştu. sinirden ağlamaya başladı, herkes ona bakarken utanmadı bağırdı.
"amına koyayım"o kadar hızlı koşuyordu ki rüzgardan gözleri kızarmıştı, ağzından çıkan salyalar rüzgar yardımıyla saçlarına bulaşmıştı. hiçbirini umursamıyordu Ne titreyen bacaklarını ne de yüzünü saliselik gördüğü insanları.
Yorulup yolun ortasında dizlerini tutarak soluklandı, her soluk arasında
"Hiçbir arkadaş bunu unutmaz"
diyerek kızarık gözleri ile sayıkladı tekrardan varış noktasına koşmaya başladı. Arkadaşının babasının evine gidiyordu çünkü kaza yapan eski arkadaşının ne evini biliyordu nede onda numarası vardıKirli ve yıkık dökük evlere sahip eski mahalleye girmişti hala koşuyordu evin dibine kadar koşmuştu bir hışımla merdiven korkuluklarından yardım alıp kendini ittirerek merdivenleri çıktı kapıyı çaldı.
Yorulmuştu çok yorulmuştu ağzından alıp verdiği nefesi bu sefer kapı karşılamamıştı karşısında duran yıllanmış surata
"Merhaba!"
yaşlı kadın
"buyur"
deyince kayra
"emre! emre için geldim"
hala nefesini düzene koyamamıştı, kadın
"evet evet emre Seyfi paşa da Seyfi paşa hasta hanesinde"
kadın bunları söylerken kayra aklından bu kadının emrenin annesi olmadığını geçirmişti ama bu umurunda değildi tekrardan koşmaya başladı.Ana caddeye ulaşınca gördüğü ilk taksiyi durdurdu
"sür sür sür!"
"nereye süreyim abi"
"Seyfi paşa hasta hanesine"
stresten tırnaklarını yiyen kayra bi an oturduğu yerde dikleşip aklı başına gelmişçesine
"neden" dedi "neden bu adamı bu kadar önemsiyorum, al işte burnum yine bokun içinde"
taksici
"buyur abi bir şey mi dedin"
kayra
"yok, sen sür"Hastaneye ulaşmıştı taksici arkasına dönüp
"borcun 60tl abi"
kayra ceplerini karış karış arayıp yalandan mahcup yüz ile
"ya sen bana ayın 15inde uğrasan ya"
taksici
"ne diyorsun abi anlamadım"
derken kayra taksinin kapısını açarak kaçtı taksici kayranın arkasından bağırarak
"heeey! lan paramı ver kaçma"
dedi kayra arkasına bile bakmadan hasta haneye koştu ve rahattı çünkü taksicinin peşinden koşmayacağını biliyordu taksici son kez
"orusbu çocuğu hep sizin gibiler yüzünden bu insanlar kimseye güvenemiyor lan"
dedi ve arabasına binip sürüp gittio sırada kayra hasta hanenin önüne ulaşmıştı ve eski dostlarını orda gördü onlar ile konuşmak zorundaydı bunu biliyordu onlara yaklaştıkça yüzleri daha da belirginleşiyordu ve bu kayranın midesini bulandırıyordu yanlarına varınca tereddüt ile elini birinin omzuna attı ve birden tüm yüzler kayraya döndü her biriyle göz göze gelen kayra gözünü kapatıp sıkıca bastırarak
"emre" dedi "emreye olanlar doğru mu"
ve gözlerini serbest bıraktı gözlerini açması ile elini omzuna attığı kişinin elini itmesi bir oldu içlerinden diğerlerine göre daha uzun boylu olan biri
"evet"
dedi adamın evet demesi ile kayra bi anda arkasına dönerek kusmaya başladı.Günlerdir peşini bırakmayan mide bulantısını 10 saniyede hasta hane bahçesine aktarmıştı tekrardan dikleşen kayraya
"sen nerden biliyorsun"
diye sordu elini omzuna attığı kişi kayra
"gazetede okudum, nerede şuan, durumu ne"
eski dostlarından olan üçüncü kişi
"hop hop yavaş gel sen bu kadar önemser miydin ya dostlarını"
kayra sinir ile omuzlarını silkip
"bi insanın canı söz konusu yoksa hiçbiriniz umurumda değilsiniz"
uzun olan
"ne o derman olmaya mı geldin?"
dedi.kayra arkasına bile bakmadan uzaklaştı ve içinden "rekabetten anlamam anlasamda kaç yazar" diyerek midesini bulandıran ortamdan hasta hane girişine yöneldi ve emrenin odasını bulamayacağını bile bile hasta haneyi karış karış gezerek aradı
tüm bunlar yaşanırken bir an olsun aklında ki "ben neden şu boktan adamı bu kadar önemsiyorum" düşüncesi çıkmamıştı. Tüm bu yaptıklarını yılların hatırana vererek klişe kelimesinin söyledi
"amına koyayım"upuzun ve karanlık hasta hane koridorunun ortasında olan kayra arkasından ona seslenen bir ses duydu
"KAYRA!"... ve sancıları yine başlamıştı