.16.

300 26 8
                                    

Herkese bağırıp çağırmak istiyordum

Hakkınız yok,benim hayatımı bana sormadan ele geçirmeye hakkınız yok

İstemiyorum,düşünce şekliniz böyleyse beni hiç düşünmeyin

Kendimi bir sahile atmıştım.Neden mutluluk denen şey bu kadar kısa sürüyordu?Daha eşyalarımı toplamam gerekiyordu.

Gitmek istiyor muyum?

Hayır

Gitme o zaman

Gitmek zorundayım.Gitmezsem gelince ne diyeceğim?

Sürprizz!Hem senin gitmeni istemiyor,farkında değil misin?

Çok kızgınım ona

Çok sevdiğindendir

Yanımda bir hareketlilik sezince irkildim.Elinde bir sepet,rengarenk çiçeklerle bir çocuk oturuyordu yanımda.
Ayaklarını sallıyor,karşıyı izliyordu.

'Neden yalnızsın?' Bilmiyorum,neden yalnızım?

"Bilmem,yalnız olmak o kadar da kötü değil heralde"

'Neden ağlıyorsun?' Ne?Ağlıyor muydum?Ellerimi yanağıma götürünce hissettiğim ıslaklıkla şaşırdım

"Bazen,bazı şeyler içinde çok birikir,birikir ve patlar.Nedeni olmadan ağlamaya başlarsın"

'Güzel kızlar ağlamamalı bence.' Gülümsedim.Şüphesiz ki en mutlu eden iltifatlar çocuklardan gelen olanlardı

"Sen bu kadar tatlı olma yoksa ısıra ısıra öperim seni"

'Heyy,ben büyüdüm artık o dediğin şeyler çocuklar için'

"Özür dilerim küçük adam"

'Benim artık gitmem gerekiyor' oturduğumuz banktan atlayıp üzerini düzeltti 'Canını sıkan her neyse boşver' elini sepete atıp içerden beyaz bir gül çıkardı.'Kalbin kadar temiz' diyip gitti

Akşama kadar o bankta oturdum.Düşünmüyordum hiçbir şeyi,sadece duruyordum.Üzerimdeki montu çıkarmış,soğuk havayla kavga ediyordum.Kavga etmem gereken insanlarla edemiyordum çünkü

Telefonumun çalmasıyla yere koyduğum çantamı alıp baktım.Melisa'nın aramasını görünce meşgule atıp oturduğum yerden kalkıp Ömer'in evine gittim.Son kez

Anahtarımı ararken kör olmak üzereydim.Birkaç kez aramıştım ama bulamadım.Sinirle çantamı yere boşalınca yine bulamadım.Harika bir haber anahtarımı almayı unutmuştum
Çantamı toparlayıp kapının önünde oturdum.Hayır,çocuğa da gelme dedik şimdi ne yapacağız?

Kapının önünde oturup sabaha kadar bekleyecektim mecbur.Kulaklığımı telefonuma takıp müzik dinlemeye başladım.

Ömer/1 yeni mesaj
Asla sessiz olmayı beceremezsin değil mi?

Ömer'in attığı mesajla telefonu bırakıp etrafa baktım ama görünürde kimse yoktu

Biraz süre geçtikten sonra kapının açılma sesiyle oturduğum yerden kalktım.İçerdeymiş ya lan

Siyah eşofmanı,çıplak üstü ve dağılmış saçlarıyla yine beni kendimden geçiriyordu.Kendimi tutmak zorundaydım ama kalbime söz geçirmek zorundaydım

Dışardan gelen ışıkla gözleri kısık bir şekilde bana bakıyordu,resmen ayakta uyuyordu bu çocuk

'Bana geç gel dedin ama sen evin yolunu bulamadın sanırım' uykusunda bile laf sokuyor

"Hahaha çok komik,bir ara hatırlat da güleyim ben buna"

'Süsen,biraz konuşalım mı?' Sen böyle kedi gibi mırıldanarak konuşursan ben nasıl hayır diyebilirim ki?

Yere düşen çantamı tekrar omzuma alıp yanından geçtim ve salona ilerledim.Seviyoruz diye trip de atmayalım mı yani?

'Ayılmak için kahve içeceğim,ister misin?' Benim de uykum gelmişti ve dışarda o kadar çok durmuştum ki sıcak bir şeyler içmeye ihtiyacım vardı

"Olur ama bol kahve koy" başka türlü ayılmıyordu bu bünye çünkü

Çantamı koltuğa atıp şöminenin yarattığı sıcak ortamla iyice gevşemiştim

"Ömer,kahve nerede kaldı?" diye çemkirdim.Yemenden mi geliyor bu kahve?

'Geliyor,beklee!'

Duvardaki tabloları inceliyordum çünkü bir şeye odaklanmazsam uyuyakalacaktım.Bu tablolar da incelendikçe saçma geliyordu arkadaş,hiçbir şey anlamıyordum.Gözlerim gittikçe bulanıklaşıyordu,etrafta sadece şöminedeki odunların yanma sesi geliyordu

'Gitme,Süsen'

Beni taşıyan elleri bedenimi tutmadan önce duyduğum son sözü buydu

Emin olamadığım bir bölümdü ama daha fazla bekletmek istemedim.İyi okumalar💗

KEHANET/süsömHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin