Gerçek kişi ve olaylardan etkilenerek yazılmıştır!
Derin bir nefes aldı Gökçe.
Sonra bir daha ve bir daha...
Sonra kapıyı çaldı. Otuz saniye sonra kapı açıldı."Gökçe kızım hoşgeldin. Karneleri sabahtan alacaktınız nerde kaldın?"
"Biraz dolaştık anne. Sinemaya felan gittik işte."
"Tamam ver karneni merak ettim."
Korkarar uzattı karnesini Gökçe. Aslında dersleri oldukça iyiydi ama bir tanesi vardı ki...
İçeriden babasının sesi duyuldu.
"Hoşgeldin Gökçe. Ver karneni bakayım kızımla bir gurur duyayım."
"Baba sen neden evdesin ofistesindir diye tahmin ediyordum."
"Bugün işim erken bitti. Bende ailecek tiyatroya gideriz diye düşündüm."
Gökçe'nin babası Oğuz. Avukattı kendisi ve kızının kendi yolundan ilerlemesini istiyordu.
Oğuz bey Gökçe'nin karnesini eline aldı. Şöyle bir göz gezdirdi. İçeri gidip gözlüklerini taktı ve tekrar baktı.
"Sana inanmıyorum Gökçe."
"Elimden gelenin en iyisi bu. Görmedin galiba fizik ortalamam 97 sen onbirinci sınıf fiziği ne kadar zor biliyormusun."
"Peki ingilizce Gökçe. 63. Gökçe sen Ankara'nın en iyi okullarından birindesin ve İngilizce yapamıyorsun."
"Çünkü sevmiyorum baba. İstemiyorum. İngilizceden nefret ediyorum."
"Öğretmenin yapabilir ama istemiyor diyor."
İnatçıydı işte Gökçe. İstese pekala yapabilirdi ama ingilizce çalışmak okumak öğrenmek istemiyordu.
"Bu böyle olmayacak yarın Didem ablanın çalıştığı kursa yazılacaksın. On beş tatil boyunca git eğer beğenirsek okul dönemindede gidersin."
"Baba nolur yapma bunu bana nefret ediyorum İngilizceden."
"Sen ingilizce yapamazsan nasıl gideceksin makina mühendisliğine."
Aslında Oguz bey kendi gibi hukuk okusun istiyordu kızı. Belkide oğlundan kalan bir hevesti. Gökçe'nin abisi Ertuğrul ankara üniversitesi hukuk fakültesini kazanmıştı. Ama bir heves uğruna polislik sınavlarına girdi. Kazanınca gözü ne hukuku gördü ne de başka bir şeyi. PMYO'yu bitirdi ve şimdi komser.
"Biliyorum bunu defalarca konuştuk mühendislikte ingilizce önemli tabi ama almanca da en az ingilizce kadar önemli ayrıca çok daha zevkli."
"Seni anlamak zor Gökçe. Almanca İngilizceden daha zor ama hala inatla Almanca zevkli diyorsun."
"Belkide zoru seviyorumdur."
"İstediğin kadar lafı kıvır hanımefendi o kursa gidilecek."
"Tamam." dedi Gökçe istemsizce. Biliyordu çünkü bu kavga uzar giderdi. Ayrıca babasının istediğini yapmazsa tatilide rezil olurdu.
Hem en iyi arkadaşı Aleyna da gelirdi onunla. Aleyna severdi İngilizceyi.
O kursa gitmemek için çatışmamasının bir başka sebebide Didem ablasıydı. Abisinin nişanlısı. Sarışın miyyon tipli biriydi ve kesinlikle çok güzeldi.
Makina mühendisi olmak en büyük hayaliydi Gökçe'nin onda gerçekten deha bir matematikçi kafası vardı.
Hatta okulundaki müdür yardımcısı sayısal seçeneğini duyunca çok şaşırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UYGAR'CA
Teen FictionEtrafındaki herkesin kadınlardan canı yanmış ve kadınlardan nefret eden bir genç, bir gün masum bir genç kıza aşık olursa ne olur? Peki ya bir genç kız kendinden nefret ettiğini düşündüğü bir gence aşık olursa? Gökçe sadece İngilizceden nefret ediyo...