1.Bölüm-Urgan-

21 1 0
                                    

Her yerim yaralarla kaplı; vücudumda tarifsiz acılar var, kalbimde derin kesikler ve onun parmak izleri. Silinmeyen yaralar bırakmasa da anılar bırakan acı izler. Çığlıklar var sessiz kabullenmeler ve başkaldırış var korkuyu yenen. Kalbimi çalan acılar da var beş paraya satan cahil adamlar. En acı olan ise sessiz yakarışlarım, hızlı nefeslerim ve silinmeyen parmak izlerim. Korumam gereken bir can var...Hayır, korumam gereken çok fazla can var. Sesini çıkaramayan, ayakta duramayan, nefes alamayan ve izlerini saklayamayan. Ne kadar kötü değil mi insanın kendini koruyamaması, ne kadar ağır ve yakıcı. İşte burada devreye ben giriyorum; Hera Alkan. İsmini On iki Olimpos Tanrısından alan bir kadın. İsmi kadar hayatı da değişik olan bir Türk kızı.

"Komiserim baskını hallettik iş tamam, istediğiniz bir şey var mıydı?" kafamı olumsuz anlamda salladım. "Hayır yok Yavuz gidebilirsin"

"İyi akşamlar komiserim"

"Sana da Yavuz, sana da" başımı hafifçe sallarken emniyetin kapısına doğru ilerledim. Ayaklarım hızlı hızlı ilelerken arkamdaki sesle hızım bıçak gibi kesildi." Hera" büyük bir yutkunmayla arkamı döndüm ve Başkomiser Hayri Aydın a selam verdim." Merhaba başkomiserim" oda kafasıyla selam verdikten sonra elime bir dosya tutuşturdu. Bir dosya değil kızım bin dosya!" Yarın izinli olduğunu biliyorum ama şu dosyaları da bir gözden geçirsen iyi olur. Yeni dosyalar gelmeden halledersen yığılmamış olur hem" dedi tatlı bir sesle. Ama izinliydim yaaa! Neyse emir kuluyuz yapacak bir şey yok kızım baş emirle eğilir, söz kesilir unutma. "Tabi incelerim başkomiserim de çaylakların işi değil miydi bu ya?" dedim ama mesaim bitmiş olmasaydı bunları diyemeyeceğimi tabii ki o güzel beynim biliyordu. "Çaylaklar meşguller maalesef yoksa senin yoğun olduğunu bildiğim için verir miyim ben bunları kızım yalan yok gerçekten yoğunluktan kıçımı kaşıyacak zamanım yoktu ama emire itaatsizlikte tabi ki edemezdim. Olsun kızım tuvalete az gidersin olur biter. Bir de benim çaylaklarım vardı ki ne çalışkan ne çalışkan bir ekipti. Yalan yok hepsi çocukluk arkadaşlarımdı ve mükemmel insanlardı ama çok çalışkan insanlar değillerdi. Az ufak atta martılar yesin Hera! Günde yedi kahve içiyordum ve sanırım biraz işkoliktim, biraz, mini minnacık, ufacık ya. Hem hızıma yetişemiyorlarsa ben ne yapayım canım. Ünlü bir söz vardı neydi ya? "Heh bu benim problemim değil"

"Ne?" Siktir.

"Pardon başkomiserim kahvenin yan etkileri. Kafam biraz dalgın da" diye toparlamaya çalıştım.

"Anladım kızım, anladım." İyi bari toparladık.

"Hallederim ben bunları siz merak etmeyin başkomiserim" kafasıyla onayladıktan sonra hızla yanımdan geçiyordu ki aniden durdu. "Hala geliyor mu?" diye sordu.

"Evet maalesef geliyor ama önlemlerimi sıkılaştırdım. Biliyorsunuz ki kardeşime dokunanı gebertirim ve gerekirse onun için mahpusa bile girerim" Hayri abi tabi ki biliyordu beni o eğitmişti, kardeşim benim en büyük zaafımdı bunu da tabii ki biliyordu. Hayri abi diyordum bazen ona çünkü bir abi gibi bana kol kanat germişti, kalkan gibi beni arkasına almıştı ve en acısı bunu bana babam bile yapmamıştı." iyi akşamlar kızım "

"İyi akşamlar abi"

Eve gitmek için emniyetin önünde duran siyah motoruma bindim ve gaz pedalına asıldım. Bugün de bir sürü insan ölmüştü, bir sürü insan yaşamıştı ve bir sürü insan yaşamaya çalışmıştı. Ben Hera Alkan, Cinayet büro başkomiseri Hera Alkan, Babasından Kardeşini korumaya çalışan Hera Alkan, hayatına bir sigara tüttüremeyecek kadar acılar yaşayan Hera Alkan. Zaten sigara içmeyi sevmem diye kendimi avuttuğumu ama aslında içsem ciğerlerimin almayacağı kadar acı çektiğim doğruydu. Kendime bu kötülüğü yapamazdım çünkü zaten yeterince kötülük görmüştü bu naçiz vücudum daha da katletmeye gerek yoktu.

Parmak iziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin