2.Bölüm-Kader-

2 0 0
                                    

Geçmiş geçmişte kaldı derler. Peki geçmiş gerçekten geride mi kalmıştı? Bunu söyleyen kişi gerçekten unutabilmiş miydi maziyi, onun için mi geçmişte kamıştı. O zaman söyleyin bana şu an' ı belirleyen neydi? Söyleyeni belli olmayan Anonim insanlar mı belirleyecekti zaman çizgisini. Ben geçmişi istemiyordum, ben şu an a bile tutunamayan biri olarak nasıl uğraşırdım geçmişle. Çünkü geçmiş demek özlem demekti, acı demekti, hüsran, Aşk demekti. Kim uğraşırdı tozlu geride kalanları, kim kaldırabilirdi, kim kazanabilirdi kendisi ile yaptığı iç savaşı?

Ama insanı mazisi oluşturur derlerdi, bir mazisi bile olmayanlar ne yapmıştı? Saçmalık, koca bir saçmalık! Geleceği oluşturmak için geçmiş gerekirdi çünkü geçmiş sizin geleceğinizin rotasıydı. Bazen gerekirdi o tozlu sayfaları açmak, kurcalamak. Benim cesaretim buna yetmiyordu, ben çocuktum, ben kardeşine bakmak zorunda kalan bir anneydim, aç kalmamak için babasından gizli para biriktirmeye çalışıp ekmek almak için sabahlayan çocuktum ben. Ben soramazdım bunun hesabını, ne kadar cesurum diye dolansam da korkaktım ben.

Ağırdı geçmiş bırakmazdı peşinizi, bileklerinizi bir pranga gibi dolanır sizi kısıtlardı. Prangalar zaman geçtikçe sıkar ve ağırlaşırdı ya da siz öyle hissederdiniz. İlk hayalleriniz biterdi sonra umutlarınız, vücudunuz uyuşurdu ağrıdan sonra ruhunuz. Duygular kaybolur acı kalbinizde hayat bulurdu. Ama şuna da inanırdım ben; herkesin hayatta bir şansı vardı. Benim kardeşim vardı onun ise...Onun şansı bendim, yani öyle demişti bir keresinde. Eskidendi, tozlu geçmişte yaşam sürüyordu artık. Geçmiş, Gelecek ve Şimdiki zamanlar birbirlerine kenetli ilmeklerdi ve biri hasar aldığında sırayla bir ip misali karışır, kördüğüm olurlardı. Açmak için ipi kesmek ve yeni bir ip almak gerekirdi yani geçmişi veyahut şu anı umursamayıp yeni bir hayat kurmak zorundaydınız. Peki bunu ben yapabilir midim? Sanmıyorum...

"Bu da başkomiser Karya Akçal" Af buyur? Hala olayın şokunu yaşarken gözlerim ona takılmıştı. Bir bu eksikti ya! Hayri başkomiser Karya'nın elini tuttu ve sıktı. "Komiser Erva Sürekçi "dedi benim neşe kaynağım, ballı çöreğim, gül lokumum. Ben hala gözlerimi ondan ayıramazken o sırıtarak Erva ya bakıyordu.

"Ben de komiser Poyraz Sürekçi, Erva'nın abisiyim" dedi Poyraz korumacı bir sesle. Peki. Bilge araya girip kendini tanıttıktan sonra sıra bana gelmişti ama ben bırak konuşmayı nefes bile alamıyordum. Sesimi otoriter tutmaya çalışarak kendimi tanıttım "Merhaba, İstanbul'a hoş geldiniz. Ben başkomiser Hera Alkan" dedim ve sırayla Emir in ve onun elini sıktım. Onun elini sıktım...

"Ben gidiyorum kızım, bir şey olursa arayabilirsin. Dosya sizindir" dedi ve kapıya doğru ilerledi Hayri abi. Aklına bir şey gelmiş olacak ki durdu ve bana doğru gelip eğildi." Dün yine eve dadanmış" dedi fısıldayarak. Gözlerimi devirmek istedim ama tabii ki bu salaklığı yapmadım.

"Önemli bir şey yok başkomiserim. Yine içmiş, çok sarhoştu ve Ares' i görmek istedi lakin yetiştim"

"Eğer bir daha gelirse tutukla ve emniyete getir, bir çift lafım var o şerefsize"

"Olur başkomiserim ama çok ses çıkartıyor ve apartmandan sürekli şikâyet geliyor. Benim için sıkıntı yok ben hallerim fakat evde Ares var. Onun bu işlere bulaşıp hayatını mahvetmesini istemiyorum" dedim ama bir çift gözün bizi izlediğinin farkındaydım.

"Merak etme kızım. Gerekirse ben konuşurum onlarla, unutma siz bana emanetsiniz" dedi benim canım abim. Gel de bu adamı yanaklarından öpüp sarılma şimdi. Ah lanet olsun saygı kurallarınaa!

"Bir ara Köfte ekmek yapalım abi" diye fısıldadım bende ona. Köfte ekmek önemliydi, Sultanahmet meydanının orda bir köfteci Rıfat usta vardı üff, hayal edince bile acıkıyordum. Güldü bıyık altından ve el sallayarak çıktı kapıdan. Diğerlerini ararken masada hep birlikte oturduklarını gördüm ve Erva'nın yanındaki boş sandalyeyi çekip oturdum. Gözlerim karşımdaki sürpriz misafiri incelemeye başladı istemsiz olarak. Altını çiziyorum istemsiz olarak.

Parmak iziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin