"Al bakalım Anya bu senin ilk maaşın umarım devamı da gelir." dedi karşımda tatlı gülümsemesiyle bana bakan müdürüm. "Teşekkür ederim müdürüm umarım devamı gelir. Şimdi izninizle benim çıkmam gerek kardeşimin bugün doğum günü partisi var. Bu parayla ona en sevdiği oyuncağı almayı planlıyorum." dediğimde müdürüm yüzündeki gülümseme daha samimi ve sevecen oldu. " İlk maaşınla kardeşine doğum günü hediyesi almak mı? Sanırım ona çok değer veriyorsun. Umarım o hediyesini beğenir. Senin gibi bir ablası olduğu için şanslı." yüzümde oluşan tebessümlü gülümsemeyle ona mutluluğumu belittim. "Oda beni çok sever. Aslında o benden bir hediye istemedi ama abla yüreği işte." "Sende o da ikinizde çok nazik insanlarsınız. Haydi ben seni daha fazla oyalamayım partiye geç kalma."
İşe daha yeni başlamama rağmen müdürüm beni çok seviyor ve sayıyordu. 2 gün önce dersimi bitirip öğretmenler odasına gittiğimde meslektaşlarımdan birinin bana "Müdür seni baya sevmiş duruyor. Sürekli bizlere senin işini çok düzgün yaptığından bahsedip duruyor." dediğini hatırlıyorum. Evet bir öğretmenim ama işimi cidden doğrumu yapıyordum? Yoksa müdür işe yeni başladığım için mi bana böyle davranıyordu inanın bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki doğum günü partisinin başlamasına 10 dakika kalmıştı ve ben daha kardeşime hediye dahi almamıştım. Yağmurun altında adeta montumun içine gömülmüş şekilde koşuyordum ve arkadan bakıldığında çok komik gözüktüğümü biliyordum ama bu umrumda dahi değildi.
En sonunda nefes nefese yolumun üstündeki ufak ama çok tatlı gözüken o oyuncakçıya gelmiştim. içeriye girdiğimde sarı loş ışık ile birlikte 1-2 saniye önümü göremedim. Gözlerimi açtığımda önümde duran yeşil gözlü beyaz sakallı tatlı amcanın şirin bir gülümsemeyle bana baktığını gördüm. "Hangi rüzgar attı buraya seni güzel hanım?" böyle bir ses ve böyle bir yüzü tek birine benzete bilirdiniz. "Hoş buldum ben kardeşime bir oyuncak alacaktım ama cidden soruyorum siz Noel Baba falan mısınız? Sesiniz yüzünüz hatta gülümsemeniz bile aynı o hikayelerde bahsedildiği gibi." amca şirin bir gülümsemesini biraz daha büyüttü. "Sen buraya ilk defa geliyorsun herhalde. Bana zaten Noel amca diyorlar burada." şaşırmıştım karşımdaki insan Noel babanın kopyalayıp yapıştırılmış hali gibiydi. Amcanın yüzünün tam yanında duran duvar saatinin bana bakan uyarılı gözleri adeta bana hızlı olmam gerektiğini partinin başlamasına son 3 dakikanın kaldığını işaret edince gözlerim uçakların bulunduğu rafa takıldı. rafta bulunan parlak kırmızı renkteki uçak gözüme takıldı. "Bunlar ne kadar Noel amca?" yüzümdeki tebessümlü gülümseme her şeyi açıklıyordu. "Normalde 120 lira ancak sana 80 yapacağım." dediğimde içimden ona dua ediyordum. "Çok teşekkür ederim." kasaya doğru ilerlediğimde nedenini bilmediğim bir şekilde içimde kötü bir his vardı.
içimdeki bu hisse güvenerek kırmızı uçağı poşetten çıkarıp incelemeye başladım. Biraz inceledikten sonra uçağın alt tarafındaki beyaz yerde dikkatli incelendiğinde görülebilecek bir sembol gördüm. Bu sembol ayın ve güneşin çizildiği bir resim gibiydi. İçimden "Gerekirse partiye geç kalacağım ama üstünde aptal bir sembolü bulunan bu uçağı ona vermem" diye geçirdim. Harbiden neden bir oyuncağın üstünde böyle bir sembol vardı? Buna anlam verememiştim. Hızlı adımlarla arkama dönüp ilerlediğimde o şirin ama içimi ürperten oyuncakçıya geri gelmiştim.
" Tekrardan hoş geldin prenses. Hangi rüzgar attı seni aynı yere?" az önce bana şirin bir şekilde gülümseyen bu tatlı amcanın yüzünde sanki istediği sonuca ulaşmış kibirli bir insanın gülüşü vardı. Yaşadığım şeyler neydi? Bu adam neden şimdi bu şekilde sırıtıyordu? İçimdeki his buradan uzaklaşmamı söylerken ben tam tersi şekilde adama doğru ilerliyordum. "Merhaba tekrardan. Az önce aldığım bu uçağın alt tarafında bir sembol var. Bakın işte görüyor musunuz?" adam çok bilmiş bir yüz şekliyle uçağın gösterdiğim yerine baktı. Adam kafasını kaldırıp bana baktığında gözlerinin arkasında yanan şeytan ateşini görebiliyordum. " Evet görebiliyorum..." sırıtması daha da büyürken tüylerim diken diken olmuştu. "Ay ve güneşin yan yana geldiği an sen seçildin prenses..." ne diyordu bu adam aklım el vermiyordu. "Sen seçilmiş kişilerden sadece birisin. 12 kişinin içinden birisin." seçilmiş kişisin bu kelime zihnimde dolanıp duruyordu "Ne diyorsun sen anlamıyorum?" arkamda hissettiğimde ağzıma doğru bir el uzandı. "Yakında anlarsın Anya'cığım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNCAKÇI
Mystery / ThrillerAnya her gün olduğu gibi mutluydu fakat bu mutluluğu uzun sürmiyecekti. Anya o gün tatlı bir oyuncakçı tarafından kaçırılıp evine dönmesi için tanımadığı insanlara karşı bir ölüm kalım savaşına girceğinden habersizdi.