Selamm kesmeşekerlerim bu 3391 kilometre gibi taekook fici bol yorum atmayı unutmayın^^
.
.
.
.
Tanıdık geliyor mu şimdi söyleyeceklerim,iyi dinleyin. Her sabah okula gidiyorsunuz, bir köşede sessizce oturuyorsunuz, biriyle konuştuğunuzda,güldüğünüzde, eğlendiğinizde, bile içinizin bir köşesinde ruhunuz sessizce oturuyor herkesten uzakta.Akşam eve dönüyorsunuz ve bir kez daha gecelerinizi bir köşede öylece otururken geçiriyorsunuz.
Geçip gitmesini istemiyorsunuz bugünlerin, çünkü bir köşede oturmaktan başka hiç bir şey gelmiyorsa da elinizden öyle yorgunsunuz ki bu günlerden kurtulmak ve o köşeden sıyrılmak bile istemiyorsunuz.
Ama bazen öyle günler oluyor ki ruhunuz içinizdeki o köşeden sıyrılıp çıkmak istiyor.
Sabah uyanmak istemiyorsunuz,evden çıkmak istemiyorsunuz,her şeye rağmen evden çıkıyorsunuz, akşam eve dönmek istemiyorsunuz.
Sonra öyle bir an geliyor ki dönecek bir evini kalmıyor. Ve insan doğası öyle ki,insan her daim eve dönmek istiyor.
İnsan bazen evdeyken eve dönmek istiyor... İşte bu benim gerçek evimi bulup ruhumu o eve götürmek hikayem.
Saat 03:26. Sabah 7'de kalkacak olmam umrumda değilmiş gibi bilgisayarın başında oturmuş Instagram'da geziniyorum.
Ve yalnız değilim, sadece 179 hesabı takip ediyorum ve yarın okul olmasına rağmen gecenin bu vaktinde bile yalnız değilim. Birkaç kişi daha da var ve eğleniyoruz.
Birbirimizle konuşmasak da kendi kendimize bir şeyler paylaşsak da yalnız değiliz, birlikte eğleniyoruz. Biliyorum. Ve onların da böyle hissettiğine eminim.
Fonda cigarettes after sex "ur ligs my lips apocalypse..." diye bağırıyordu. Kendi kendime dertlenerek derin bir nefes aldım.
Hayatımda hiç aşık olmadım. 22 yaşındayım ve daha önce hiç sevgilim olmadı. Kimseden hoşlanmadım bile. Çünkü karşıma doğru insan çıkmadı belkide.
Ama ki konumuz bu değil, ne zaman aşk şarkısı dinlesem hüzünleniyorum. Bazen kendimden gizli sevgilim var diye düşünmüyor değilim.
Çünkü şarkı ayrılığı anlatıyor ve ben ağlayacak gibi oluyorum. Şarkı özlemi anlatıyor başımı sallıyorum. Evet diyorum ya, evet!
Özlemden öleceğim diyorum. Ama kimi özlüyorum? Yok. Kimse yok. Benden giden kimse olmadı. Çünkü bana gelen kimse olmadı.
Bende kimseden gitmedim. Çünkü ben de kimseye gitmedim. Masanın üstünde duran yarılanmış kahvemden bir yudum alıp sayfada yukarı çıktım.
Her zamanki gibi bir görüntü beklerken birden kaşlarım çatıldı. Mesaj kutusunun üstünde hayatımda ilk defa "1" yazıyordu. O mesaj kutusunun üstü ilk kez kırmızıydı.
Elimi laptop faresinin üstüne götürdüm ve ağır ağır mesaj kutusuna doğru ilerledim. İçimden bir ses tıklama diyordu.
Ya da tıkla ama mesajı okumadan sil. Çünkü bilirsiniz, ilk kez alacağım mesajlar bazen can sıkıcı olabiliyor. Ve hayatımda ilk kez alacağım mesaj kötü olursa hayata küsebilirim.
Ciddi ciddi küserim, bunalıma girmek için behane arayan bir adet jungkook -ki evet bu benim ismim- bu kadar ufak bir olayla hayata küsebilir.
Neyse ki cesaretimi topladım, iç sesim her ne kadar okuma diye fısıldasa da mesajı açtım. Ve gözlerimi satırlara çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sinemaya gidelim mi?-taekook
Fanfiction"o gün bana 'sinemaya gidelim mi' diye sordu kilometrelerce öteden,şehirlerce,denizlerce uzağımdan... yanımdakı insanlar görmezken beni,O bana imkansız olduğunu bile bile 'sinemaya gidelim mi' sordu..."