oturduğum koltuk hiç bu kadar rahatsız gelmemişti . alnımda biriken terleri silmeye teşebbüs bile etmedim . alnımın ortasından kaşlarıma , oradan göz pınarlarıma doğru aktı ter . gözlerim yandı . tepki vermedim . gözüm masadaki metaldeydi . tüm vücudumun titrediğini hissettim . kanım çekilmiş gibiydi . tüm uzuvlarım uyuşmuştu . gözlerimi kapadım içerde kalan ter gözümü daha çok yaktı . titreyen kolumu büyük bir mücadeleyle kaldırıp elimi masaya uzattım . sonra yönünü değiştirip masadaki viski kadehine uzandım . içindeki buzun şangırdamasıyla irkildim . kupkuru olmuş , kabuk tutmuş dudaklarıma götürdüm kristal kadehi . ilk yudumla viskinin yemek borumdan mideme buz gibi akışını hissettim . içim ürperdi .dilim uyuştu . boğazımı yakan içkimden büyük bir yudum daha alarak daha sakin bir şekilde masaya geri koydum .gözüm tekrar masadaki metal parçaya takıldı . gerildiğimi hissettim . bu bir son . herşeyin sonu . viskinin sonu , sevişmelerimin sonu , histeri krizlerimin sonu , aldığım nefesin sonu.. "yapmalıyım" diye geçirdim içimden . son bir gayretle elimi uzattım . titreyen parmaklarım soğuk metale değdi . parmaklarımı üzerinde gezdirdim ve derin bir nefes alarak elime aldım . dünyanın en ağır şeyini tutarmışçasına elim bileğinden büküldü . vücudumun soğukluğu yerini kavurucu bir sıcağa bıraktı . aleti kendime doğru çekip şakağıma dayadım .terli alnımdaki soğuk metal beynimi uyuşturdu . hiç duymadığım bir korku duydum . uzun zamandır yapmaya çalıştığım şeyin büyüsüne kapıldım . "peki ya sonra ? sonra ne olacak? herşey sonsuz bir karanlığa mı bürünecek ? ya 27 yıldır inanmadığım cehennem gerçekten varsa ?" tanrının odunlarla beslediği o koca kazanında mı kaynayacaktım ? bunu bir çok kez kabuslarımda yaşamıştım . etimin eriyip kemiğimden sıyrılışını hissetmiştim . asla bir şey olmaz diye düşündüğüm o sağlam kemiklerim ateşte eriyen naylon parçası gibi eriyip birbirine yapışmıştı .ama beynim ölmüyordu . hissediyordum . her bir hücremin ateşe yenik düşüşünü , vücudumun acıdan attığı çığlıkları duyuyordum . beynim ölmüyordu . ve sonra uyanıyordum . ya gerçekten böyleyse ? aynı acıyı tekrar yaşamaya hazır mıydım ? gözlerimi kapatıp yutkundum . parmağımı tetiğe dayayıp çekmeye hazırlandım . işte oluyordu . yalnızca şehirden gelen sesler ve bit pazarından ucuza aldığım pikaptan gelen the doors'un sesi sesi yükseliyordu odada . jim morrison'un sesi kulaklarımı yırtıyordu . "işte bu bir son benim aziz dostum"... kendimi buna iyice hazırlayıp büyük bir cesaretle tetiğe dokundum . yavaşça parmağımla bastırmaya başladım . az sonra beynim patlayacaktı ve ben beynimi öldürecektim . daha önce yüksek bir binadan atlamayı denemiştim . ama beynimin ölmeme risli vardı . bir çok hap yutmayı denedim . bu kez de önce midem ölecekti . bir gece vakti köprüye çıkıp atlamayı denedim . ciğerlerim ölecekti . ben beynimin ölmesini istiyordum herşeyi yapan beynimdi . önce beynim ölmeliydi . bunu düşünerek kararımı verdim ve tetiğe asıldım .kurşunun namludan çıkacağı saniyeyi beklerken balkon kapısı hızla açıldı arkadaki duvara çarparak camı kırıldı . o anın korkusuyla irkildim ve silah patladI !
tüm vücudum zangır zangır titriyordu . masadan aşağı düştüm dizlerimin üzerine . gözlerimi açtım . yaşıyordum . beynim ölmemişti . korkuyla titreyince silahı kafamdan uzaklaştırdığımı anladım . kurşun kitaplıktaki bukowski kitabına saplanmıştı . korkum yerini kahkahaya bıraktı . çılgınca kahkahalar atıyordum . ciğerlerim çıkacakmış gibi gülüyordum .sigaradan çürümüş ciğerlerim bu kadar neşeyi kaldıramadı ve bir öksürük nöbeti geçirdim .oturduğum yerde sırtımı duvara yaslayıp kafamı tavana diktim . derin bir nefes aldım . "bu kez çok yaklaşmıştım" diye düşündüm . " neredeyse yapıyordum" elimdeki tabancaya baktım. güçlükle kaldırıp masanın üzerine bıraktım.vücudumu kaldıramıyordum . oturduğum yerden masanın çekmecesini açıp bir sigara çıkardım . dudaklarıma götürüp derin bir nefes aldıktan bir süre sonra ayağa kalkacak gücü kendime buldum . doğrularak kalktım . kırılan balkon kapısına baktım .sigaramı masanın kenarına bırakıp antreye gittim . bir süpürge ve bir kürek alıp cam parçalarını temizledim . az önce kendi beynini patlatacak olan ben değilmişim gibi televizyonu açıp karşısına uzandım . koltğun yanındaki şarap şişesine baktım . dibinde çok az böğürtlen şarabı kalmıştı . dudaklarıma götürüp içtim son damlalarını da . " daha kolay bir yol bulmalıyım . her seferinde daha da zorlaşıyor..." televizyonda penguen belgeseli oynuyordu . içimden gülerek ; "bu memlekette ne oluyorsa bu orospu çocuğu penguenler yüzünden oluyor"... yavrusunun ağzına kusarak onu besleyen bir pengueni izlerken uyuyakaldım.
rüyamda karanlık bir odadaydım .deli gibi üşüyordum . birbirine çarpan dişlerimin çıkardığı sese katlanamıyordum . üşümemi engelleyemedim . bir bir zorlukla kalkıp yürümeye başladım . ellerimle etrafı yokluyordum . sonunda elim bir yere çarptı . çok soğuktu . içim titredi . kapı gibi birşeydi bu . kulbunu buldum ve açıp dışarı çıktım . çıkar çıkmaz gözlerim kamaştı . midem bulandı . her yer bembeyazdı . tepede gözü yakan soğuk bir güneş vardı . güneş buz tutmuş , ışıl ışıl parlıyordu .buzun üstünde yürümeye başladım . sonsuz bir beyazlık vardı . soğıktan kaskatı kesilmiştim . biraz daha ilerleyince ilerde küçük bir kara delik gördüm . oraya doğru yürümeye başladım . bir buz kütlesinin altındaki küçük deliğe girmek için dizlerimin üstüne çöktüm . dört ayak üstünce yavaşça içeri girdim . iki penguen gördüm . erkek olan buzdan koltuğuna uzanmış televizyon izliyordu . dişi olansa birşeyler çiziyordu . dişi penguenin üstüne kutup ayılı bir gecelik vardı . erkek olan ayağa kalkıp çizimleri yırttı . kavga ediyorlardı . erkek olan dişisine ağır darbeler indiriyordu . dişi çığlıklar atıyordu . her yer kana bulanmıştı . üşümemden eser kalmadı . aralarına girip erkeği öldürmek istedim . erkek penguen onları izlediğimi farkedince yanıma geldi ve gagasını gözüme soktu . o can acısıyla kafamı buzdan duvara çarptım . gözümün acısına bir de kafam eklendi . o sırada ayağım kaydı ve kuvvetlice buz zemine düştüm .
uyandığımda koltukta değil yerdeydim . kafamı da sehpanın kenarına çarpmıştım . müthiş canım yanıyordu . ama aklım penguenlerdeydi . içim öfke doluydu . balkona çıkıp bir sigara yaktım ve kendime güldüm . "penguenle kavga ha ? iyiymiş ! " ben balkondayken kapı çaldı . sigaramı dudaklarıma sıkıştırıp kapıyı açmaya gittim . gelen ersindi .
- hala yaşıyorsun demek ? benim için iyi , senin için kötü haber.
- bu kez çok yaklaşmıştım
- öyle mi ? fare zehri içtiğinde de öyle demiştin
- siktir ordan . balkona çıkalım hava mis .
- ne oldu bu kapıya ?
- rüzgardan kırıldı .
- oha başına ne oldu ? kendini parça parça kesere ölmeye mi çalıştın bu kez ?
- fena fikir değilmiş
- hadi ordan !
- bir rüya gördüm onun etkisiyle koltuktan düştüm
- yine şu rüyalar . bu kez ne gördün ?
- iki penguen
- penguen mi ? ne alaka ?
- penguen belgeseli izlerken uyuyakalmışım . rüyamda penguen şiddeti vardı .
- hahahaha ! iyice çığrından çıktın sen ! katılsaydın ?
- istedim de pezevenk erkek gagasını gözüme soktu
- fight club gibi lan !
- tabi lan en son gözüm çıktı işte .
- sen belgesel izleyip barfix de çekiyosundur
- yok canım hayvanat hapisanesine gidip kaplanlarla çalışıyorum !
- bira var mı ?
- dolapta olacaktı bana da getirsene
- bu dolabın hali ne ? hiç mi yemek yemiyorsun sen ?
- yiyici değilim içiciyim
- belli belli !

ŞİMDİ OKUDUĞUN
eksik yanlarımıza
Художественная прозаgeçmişe bakarak yürüyen bir adamın bugününe çarpması...