üç gün öncesinden hazırladığım çizimlerimi bit pazarından aldığım heybeme koyup evden çıktım. ilk iş dergiye uğradım. çizimlerimi teslim ettim. masama geçip bilgisayarda birşeylerle uğraşırken önder geldi yanıma .
- yeni karakterin çok tutacak gibi geliyor . içimizden biri
bunu söylerken o tikilerin yaptığı tırnak işaretini yapmıştı ve bu onu oldukça iticileştirmişti.
- nerden buluyorsun böyle şeyleri?
- ben bulmuyorum onlar beni buluyor
gülümseyerek masasına geçti.tam toparalanacakken esma elinde iki kupa kahveyle belirdi.
-gidiyorsun sanırım . bir kahve içeriz diye düşünmüştüm
esmayla bir yıla yakı bir ilişkimiz olmuştu . o evlenme hayalleri kurmaya başladığında ben hissettiğimin aşk değil güven duygusu olduğunu anlamış , bunu ona nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum.çok sıcaktı , şevkatliydi...anne gibi şevkatli ! ama aşk değildi . ona bunları söylediğimde bir öfke nöbeti geçirmiş ; bunu koca bir yılda anca mı anladığımı sormuştu haklı olarak.ama bu "ben"dim.en sonunda o da kabullendi . hatta aşık olmuş ve evlenmişti . elindeki kahveyi alıp gülümseyerek teşekkür ettim .
- seninle kahve içeceksem gidişimi ertelerim...
gülümsedi . kahve içtiği elindeki parmağına takıldı gözüm . kocaman bir tek taşı vardı . bir de alyans...
- senin adına çok sevindim umarım çok mutlu olursun
- mutluyum . herşey istediğim gibi
sadece gülümseyebildim . kaybettiğim kadına bakıyordum . o mutluydu ben ise bir HİÇ .kahvemin son artıklarını içip dergidekidere veda ederek oradan ayrıldım . kaldırmda yürüyen insanlara baktım . hepsi bir yerlere yetişmeye çalışıyordu . ışıklarda bekleyen kalabalıklar...insanlar yer değiştiriyordu. her biri bulunduğu yeri başkasınınkiyle değiştiriyordu . hepsinin bir amacı , hayalleri vardı...önümde duran büyük siyah minibüsün camından yansımamı gördüm . koca bir HİÇ gördüm . " ben ne istiyorum?" . minibüs gitti ben de kendimi kalabalığa bıraktım . herkes gibi ama HİÇ olarak...
sahildeki bir çay ocağına tünedim . bir çay söyleyip gazete okumaya başladım . deniz kokusu bir nebze olsun iyi gelmişti . tam okuamaya dalmışken az ötedeki kayalıklardan bazı sesler gelmeye başladı . bir kız ağlıyordu . hıçkırıklarını tutmaya çalıştıkça daha da kötü oluyordu . ilgimi çekti . o sırada mendil satan bir çocuk kızın yanına yaklaştı . çocuğun üstü başı haraptı . yırtık ayakkabıalaraına aldırış etmeden kayalıklara tırmandı , kızın yanına geldi . en fazla dokuz yaşındaydı.kız , çocuğu görünce sinirlendi ;
- ne fırsatçısınız . ağlıyoruz ya hemen satış yap !
çocuk mahçup oldu
- yok abla ben ağladığını görünce üzüldüm ondan geldim , dedi .
kız çocuğa şaşırarak baktı
- iyi misin abla gözlerin kıpkırmızı olmuş . istersen bana anlatabilirsin
kız çocuğa hafif bir tebessümle baktı
- sanki anlatsam yardım mı edeceksin ?
- yardım edemem eminim baksana halime ama en azından hıçkırığını tutmak zorunda kalmazsın .
sonra elindeki desteden bir selpak çıkarıp kıza uzattı . kız gülümsedi . elini cebine götürdü . çocuğun onuru kırılmış gibiydi .
- yok abla o benden
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eksik yanlarımıza
Художественная прозаgeçmişe bakarak yürüyen bir adamın bugününe çarpması...