1.BÖLÜM

75 9 0
                                    

Ben Hera... Hera ÖZTÜRK
İsmimin anlamı"mitolojiye göre en yüce ana" anlamına geliyor neden bana bu ismi koyduklarını her zaman merak etmişimdir  ama şu zamana kadar kayda değer bir cevap alamadım. 1.65 boylarında, kocaman ela ve yeşilin en güzel tonların birleşmiş bir göz rengine ,allah katına kadar çekilmiş uzun ve kıvrık kirpiklere sahibim. Hayatın bana tanımış olduğu en büyük avanatjlarından  biri de bu  zira rimelle uğraşıp hortlak gibi dolaşmak çok zor.
Minik bir burun ve dogun pembe dudaklara sahibim.  kaşlarım ve saçlarımda tıpkı kirpiklerim gibi siyah uzun ve gürler.
Bu da hayatın bana sunmuş olduğu bir sınav çünkü çantamdan cımbız ayıramamamın başka bir açıklaması olamaz.
Doğruya doğru nadir bir güzelliğim vardı çok işe yaramasa da.... neden mi
Güzel kızların hep abisinin olması evrenin bize cesaretin var mı aşka çarpıyor abim bir başka sözü ile de özel hayatımı da özetlemiş olayım.
Oldukça dindar bir ailenin en küçük ve tek kızıyım annemin benden önce dört tane oğlu olmuş ve en sona ben bir adet kız.... evde yaşadığım abi terörünü anlatmaya gerek yok.
Annem ben doğduğum zaman eve medeniyetin ilk ışıklarını yandığını söylemişti ve maalesef  ki haklı ...
Öğrendiği bütün boks, karete, şiddet içerdiğini düşündüğünüz ne varsa hepsini üzerimde deniyorlar ama onalara göre beni dışarda ki art niyetli insanlara karşı donanımlı bir hale getiriyorlar canım abilerim çok düşünürler beni.
Allahtan ikisi evlendi de ikisi kaldı diğer ikisine de kurban aranıyor ay yani eş...
Tek kız olmamın meyveleride vardı tabi ki örneğin babamın göz bebeğiydim.
Abilerim bana yaptıklarını gördüğü anda aynılarını onlara da uygulamaktan asla çekinmezdi.
Annemi hiç söylemiyorum bile can annem ders susarım dünyanın en kral annesidir.Herkesin  annesinin kendisine kral olması gibi.
Aileme göre saçlarımın açık olması pek hoş baktıkları bir durum değil. Bunun sebebi ise günah olması haklılar.
Bu yaşıma kadar bana dini anlama herşeyi öğretiler dinimizin gereklerini sonra ise seçimi bana bıraktılar. her zaman gönülleri tesetürden yana da olsa benim kararlarıma saygı duydular.
O yüzden kendimi oldukça şanslı hissediyorum şükürler olsun Allahım anlayışlı bir ailem var.
Aklımda ki diğer iki abimi evlendirme düşüncelerine son vererk önümde tenimden faksız olan bembeyaz tahtaya bakarken göz devirdim.
Ders tarihti eğer biraz daha zil çalmasa azımın suyunun akmasını dahi umursamayıp uyumaya başlayacaktım ki okul zilinin sesi imdadıma yetişti.
Zili duyar duyamaz ayakalanıp biraz hava alamak için bahçeye çıkmaya karar verdim.
Buraya yeni taşınmıştık Bursaya... 
Bu nedenle pek arakadaşım yoktu. Ben Sivasta doğmuş büyümüş fakat mütait olan babamın işleri nedeniyle bursaya taşınmak zorunda kalmıştık seviyordum memleketimi , yiğido olmak büyük bir onurdu benim için tıpkı her sivaslıda olduğu gibi... 12. sınıfın sonlarına doğru geliyorduk hocaların itmesi ,sınavların tepmesi ve karne günü velilerin tokatlamsı ile bir yılın daha sonuna geliyorduk elhamdülüllah...
Okulun koridorunda ilerlerken yanımda beliren kehribar gözlere baktım, kızıl saçlı tıpkı boyu gibi uzun ve kıvırcık saçları olan oldukça tatlı ve güler yüzlü tuanaya bana bakmış öylece sırıtıyordu bu haline gülümsemeden edemedim.
Diğer yanımda beliren sarı saçlı mavi gözlü orta boylaradaki deniz ise onun aksine somurtgandı. tuana güler yüzlü,neşeli oldukça cana ayakın bir kızken deniz oldukça sert ciddi ve dobra bir kızdı ama yukarda allah var ikisi de birbirinden güzellerdi bense ikisini de oldukça sevmiştim.
Geldim geleli bana en yakın davaranan onlardı yabancısı olduğum bu şehirde bana çok yardımcı olmuşlardı. Bunun için onlara minetarım.
koridordan çıkıp okulun çıkış kapasına doğru yönelmiştik zaten en alt katta olduğumuz için dışarı çıkmamaız uzun sürmemişti. Okulun çıkış kapısından çıktıktan sonra sessizliği deniz bozdu
" Eyüp hoca az daha derse devam etseydi net hastanedeydim"
dediği an sınıfta sıkılanın tek ben olmadığımı analamıştım.
İkimiz de kıkırdadık denizin asık suartı ile yaptığı bu siteme.
Ardından söze tuana girdi "gerçekten bu hocanın sorunu ne kaç yıldır öğrencisim çok nadir sesli konuştuğunu duydum onda da ne demek istediğini analamıyorum zaten" dedi.
Ben daha çok yeniydim eyüp hocanın dersine daha bir dönem girmiştim fakata söylediklerinde haklılardı sanırım bende geldim geleli hiç yüksek bir tonda duymamaıştım sesini hep sakin ve nadir konuşurdu. Dersi de akıllı tahtadan konu açarak işlerdik zaten sınava yakın konu verirken ve soru götürürsek konşurdu ve bir kere de ona tarihte daha iyi olmak istediğimi döylediğimde bana
"Tarih kitapta yazılanı okuyup,anlatılanı dinleyince öğrenilmez. Tarih yaşanarak, hissederek öğrenilir" diye  tüğlerimi diken diken  edecek bir söz söylemişti.
Anlamamıştım ama içimde garip bir his belirmişti bu sözü beni epey bir düşündürmüştür.
Derslerden hemen sonra ortadan yok olur, dışarıda bile onu ne gören ne de evini bilen yoktu bu gizemli halleri ben gibi meraklı melat birisi için fazla dikkat çekiciydi.
Bu düşüncelerimi bi kenara atıp söze ben girdim
" belkide konuşmayı iletişime geçmeyi sevmiyordur" dedim.
Ardında sözümü en ruhsuz haliyle deniz tamamladı ve " ve öğretmen " dedi.
" Ailem meslek seçimi çok önemli diye sabah akşam konuşma yaparken haksız değillermiş" diyip gülen tuanaya baktım. Sol melek felaket merak ettin dedi sağ melek ise çok net bir cevap verdi HAYIRR ETMEDİNN sağ melek etmedik sol melek ise hayır ettik diye zihnim de tartışa dururken ben kızlara döndüm  " Dersler ne durumda" dedim.
Deniz " vasat " dedi.
Tuna ise "vasatın üstü" diyince konuyu dualayıp amin deyip kapattık.
Denizin sorusu ile kafamı ona çevirdim " senin Hera "
Benim derslerim iyiydi aslında pek te iyi sayılmazdı ama sınıf birincisiydim adım vardı sadece.
Benim çok iyi olduğumdan değil sınıftaki elemanların asla çalışmıyor herşeyi dalgaya vururyor olmalarıyla da ilgiliydi. "Ehişte idare eder" dedim. Anında beklediğim cevap geldi.
Tuna " şey ya bu 98 aldım diye ağlayan kız değilmi" diyerek güldü.
Denizde ona eşlik ederken Ebru ablamızın " yakarım bilirsin deliyim gözü kara deliyim yakarım romayıda yakarım" sesi ile irkilirken kimin kimi yaktığını anlayamadan nöbetçi olan hocanın alt kattan bahçeye doğru  bağırıp üçüncü kattan duyulduğuna kalıbımı basacağım müthiş sesi duyuldu. "SINIFLARAAA HADİ OĞLUM HADİ KIZIMM"  canım hocamızın ses tellerinin refahı için ikiletmeden okul bahçesinden içeri girdik. Ders yine tarihti ve eyüp hoca tahtadan bişeyler açıp öğretmen koltuğuna oturdu. Tarihin gür çıkan sesi olmamız gereken tarih dersinde yine sesizliğe gömülü bir dersin kollarına bıraktık kendimizi.

Bin devrin sultanı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin