Opening 2

79 7 0
                                    

Espresso shot attıktan sonra masamdaki dosyaları ve iş birliklerini incelemeye başladım. Ünlü ve tanınan bi marka olmak bi çok yardakçı küçük markanın sizinle çalışıp ün salabilmek için peşinizde olmasını sağlıyor. Kolay yolu tercih edip kendi yükselişlerini bilek güçleri ile kazanmaya çalışmak yerine parazit olmaları sinir bozucu. Birinin yardımıyla bulunduğum noktaya gelen bir firma benim rakibim olamaz.

Dosyadaki tüm isimler sinir bozucuydu. Küçük çapta, tanınmayan yokluktaki markalar. Dosyayı direkt olarak çöpe attım ve ayağa kalkıp masamın ardındaki seoul manzaralı camımdan dışarıyı izlemeye başladım.

Şu sıralar yeni koleksiyonum sayesinde yüklü miktarda kazanç sağlıyorduk ama mali işlerde bir terslik var gibiydi. Her şey olması gerektiği gibi görünmüyordu. Çok kazansak bile sadece basit borçları ödeyebiliyorduk. Yakında tüm borçlar boğazımıza dayanırsa iflasın eşiğine gelebilirdik ve tırnaklarımla kazıyarak kurduğum şirketimi kaybederdim. Bir şeyler düşünmeliydim.

Belki şirket itibarına zarar vermek şirketi kaybetmekten daha iyi bir seçim olurdu. Bu yüzden iş birliği yapmak isteyen şirketlerin dosyasını çöpten aldım ve işe yarayabilir yüklü miktar teklif eden şirketlere göz gezdirmeye başladım. Bu sırada mali işlerle ilgili detaylıca bir rapor istedim.

Bu olmaz, bu hiç olmaz, bu miktar gerçek olamaz, şaka olmalı. Kendi kendime inceleme yaparken Jisoo elinde bir dosya ile içeriye girdi. "Tıklattım ama duymadın canım."

"Gel bebeğim. kusura bakma biraz dalgınım. O elindeki ne?"

Jisoo masamın karşısındaki koltuğa oturdu ve dosyayı önüme bıraktı. "Mali raporları istemişsin. Bir sorun mu var?"

Gerçekten şu an kimseye bir sorundan bahsedip olayı büyütmek istemiyordum ama bu can sıkıcı durumu en yakın arkadaşımla paylaşmalıydım.

"Bir sorun var Jisoo, borçlar büyüyor ve son dönemde nereye harcama yaptık neler oldu hiç bilmiyorum. Ne kadar satış yaparsam yapayım bir sorun var." Dedim dosyanın kapağını açıp incelemeye koyulurken. Ve ekledim. "Böyle giderse yakında iflas bile edebileceğimizden korkuyorum."

Jisoo telaşla ayağa kalktı ve yanıma koştu. "Ne diyorsun? O kadar ciddi mi ya?" Benimle beraber dosyayı incelemeye başladı.

"Maalesef çok ciddi. Eğer bu borcları bir an önce ödeyemezsek yandık biz. Ama bu neyin borcu asla anlamıyorum. Belki de bir hata-"

Sözüm yarıda kesilmişti çünkü mali raporda beni şok edicek bir miktarda borç gözüküyordu. 10 Milyar Dolar. Bu borcu nasıl yapmış olabilirdik ki. Bizim üç yıllık harcamamız bile bu kadar yapmıyordu.

Jisoo ve ben birbirimize baktık ve sadece bakakaldık. Acilen bunu çözmemiz gerekiyordu. "Hemen mali işer müdürünü ve konsey üyelerini çağır Jisoo. Acilen bir toplantı düzenliyoruz."

Toplantıda olası tüm durumları tespit etmeye çalıştık ve savcılığa başvurduk. Hukuki bir süreç başlatarak devlet dahilinde bu işin ilerletilmesini istiyordum.

Toplantıdan sonra Jisoo ile şirket kafeteryasında americanolarımızı içerken borç konusunu tartışıyorduk. "Mali işler müdürü Hwang dışında kimse banka şifrelerine erişemez. Bu işi o yapmadıysa bile onun mutlaka bir hatası var. Ya biri azmettirdi ya da kendisi yaptı, en iyi ihtimalle yanlışlıkla şifreleri deşifre etti diyeceğim ama o kadar aptal bir adam olsa burada çalışamazdı." Gerçekten çok sinirliydim. Birisi yurt dışından işimize yaramayacak bir sürü mal ihraç etmişti. Bir makyaj markası olarak makyaj ürünleri dışında aradığım her şeye artık sahiptim. Yanında bir de 10 milyar dolarlık dev bir borç ile.

"Sakin ol Jennie. bu durumu çözeceğiz. Savcılık kararı çıktıktan sonra Hwang'ın internet erişim geçmişi elimizde olacak eminim işe yarar bir şeyler çıkar." Jisoo beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama olayın şokunu atlatmak gerçekten zordu, üç senedir beraber çalıştığım çalışan resmen bana ihanet etmiş olabilirdi. "Umarım Jisoo, umarım."

Jisoo elindeki iş birliği dosyasından bir klasörü açtı ve önüme koyup parmaklarıyla işaret etti. " Jennie sanırım bu borcu ödeyebilmek için bazı teklifleri kabul etmemiz gerekiyor. Bu dosya da tam bize göre."

Böyle bir durumda küçük işler sadece anlık olarak bizi düzlüğe çıkarabilirdi. Bu iş birliklerine inancım falan yoktu. Kısaca göz gezdirdim ama altta teklif edilen miktar çok dikkat çekiciydi. "5 Milyar dolar mı? Bu para ufacık bir spor tekstil firması için sence de çok büyük değil mi?"

"Dikkatli oku, firma sahibi Kim Taehyung. Adam çok zengin. Aileden tabii, baba parası. Magazini takip etseydin bilirdin. Küçük bir spor tekstil firması açmış ve bu alanda gelişmek istiyormuş."

"Madem bu adam bu kadar ünlü ve zengin, neden böyle küçük bir iş yapıyor hatta neden çalışıyor, aile firmasında çalışsa ya?" Gerçekten aptal falan olmalıydı. Madem doğuştan zengindi ne diye çalışıyordu anlamıyordum. Hemde bana teklif ettiği para 5 Milyar dolarken.

"Orasını bilmiyorum, detaylıca tanıştığımızda öğreniriz. Bunu kabul edelim kızım, en azından borcun yarısından kurtuluruz."

"Düşüneceğim Jisoo, düşüneceğim. Hadi kalkalım artık geç oldu."

Jisoo ve ben şirket kafeteryasında ayrıldık. Aklımda hala borç vardı. Bunun sırrını kesinlikle çözmem gerekiyordu. Beyaz Bentley arabama bindim ve yola çıktım.

Bu gece stalk yapma gecesiydi. Bakalım Kimsin Kim Taehyung.

                                            🎀

Sabah uyanır uyanmaz savcılık kararıyla Hwang'ın internet ağına tarama yapılma isteminin onaylandığını öğrendim. Bu haber bir nebze olsun beni sevindirmişti. Bu süreç uzun bir süreç olacaktı ve bu süreç içerisinde hwang'ı şirketten uzaklaştıracaktım. Masumluğu kesinleşene kadar şirkette bulunmasını istemiyordum.

Dün geceden beri biraz düşündükten sonra Spor tekstil şirketinin iş teklifini kabul etme kararı almıştım ve Jisoo'yu aradım.

"Günaydın Jisoo, ne yapıyorsun?"

"Günaydın balım, şirketteyim şu anda. Sen hala gelmedin. Uyanamadın mı?"

"Dün gece biraz oturup düşündüm. Geç saatlere kadar masa başındaydım. İstatisliklere göz gezdirdim. Sabahta uyanamadım işte."

"Ne düşündün o kadar?"

"Kim Taehyung'un teklifini kabul edelim. Söyle bu gün görüşmek için gelsinler."

"Harika, hemen arıyorum. Öptüm!"

"Bende."

Çabucak hazırlanmıştım. Üzerimde siyah bir korsenin içerisine sıkıştırılmış beyaz gömleğim, altımda siyah bol kesim pantolonum ve kısa, topuklu botlarımı giymiştim. Kolumda Chanel marka altın detaylı bir saat vardı. Saçlarımı arkadan toplamıştım ve kulaklarımı büyük altın renkli halka küpeler ile süslemiştim. Makyajımı da her zamanki gibi gururla JNK COSMETICS ürünleriyle yapmıştım.

Şirkete gittiğimde toplantı odasına girdim ve toplantı saati gelene kadar bazı incelemeler yaptım. Markanın prestiji ile ilgili detayları incelerken kapı tıklandı ve içeri dalgalı, siyah sacları alnına düşmüş siyah boğazlı kazağının üstüne gri takım elbisesini giymiş uzun boylu ve fotoğraflardan tanıdığıma göre Kim Taehyung girmişti. Doğrusunu söylemek gerekirse adamı görünce nutkum tutulmuştu. Fotoğraflardaki gördüğümün yanında bir hiçti.

Arkasından giren adamlara ise hiç bakamamıştım çünkü oturduğum yerde Kim Taehyung'tan gözümü alamamıştım. Elini uzattı. "Jennie Kim, Ben Kim Taehyung."

The CompanyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin