Ego 4

75 12 3
                                    

İtiraf etmeliyim ki Taehyung'un küçük işletmesinin bu kadar büyük ve ihtişamlı olabileceğini düşünmemiştim bile. Daha yeni kurulmuş sıradan bir spor tekstil firması olmasına rağmen bu şatafat benim üç yıllık dev markam ile yarışırdı. Dış mekan tamamen camlarla kaplı koskocaman bir gökdelendi. İçerisi siyah ve gümüş renkler ile donatılmış dev bir lobiye sahipti. Büyük bir danışman masası, kafeteryalar, asansörler vardı.

Jisoo'ya döndüm. "Hiç böyle bir şey bekliyor muydun?"

"Jennie, hiç beklemiyordum gerçekten. 5 Milyar dolarlık bi teklif sunmak için fazla zenginmiş." Kendi aramızda kıkırdadık ve toplantı salonuna geçmek için ekibimle beraber gökdelenin içinde yolumuzu aldık.

Toplantı odasının kapısından içeri gireceğimiz anda Uzun boylu, siyah saçlı, tipik bir kore erkeğine benzeyen adam ve Jisoo'nun çarpışması bir oldu.

Jisoo adamın göğsüne yapışmıştı. Hemen geri çekildi ve eğildi. "Üzgünüm." Biraz sonra adını Jin olarak tarif edecek adam elini uzattı ve "Ben de üzgünüm. Bu arada Ben SeokJin."

Jisoo yavaşça kafasını kaldırdı ve elini uzattı. Tuhaf bir şekilde büyülenmişçesine bakışıyorlardı. Jisoo saçını arkaya attı. "Ben de Jisoo. Tanıştığıma memnun oldum." Dedi. Jin de aynı şekilde memmun olduğunu söyledi ve elini bana uzattı. "Jennie Kim değil mi?"

"Evet, JNK COSMETICS'in ceosu Kim Jennie."

"Memnun oldum."

"Bende öyle." Diyip kısaca kestim.

Eliyle arkadaki odayı işaret ederken "Buyrun lütfen Taehyung birazdan gelecek." Dedi.

Saatime baktım. Toplantı saatinin üzerinden zaten üç dakika geçmişti. Yine de geç kalacaksa biraz daha vakti var.

"Tamam biz bekliyoruz." Normalde dakik olmayan her çalışan sinirimi bozar. Ama beş milyar doları bir saatte olsa beklemek zorundayım.

İçeriye geçip toplantı masasında bizim için ayrılan yerlerimize oturduk. Konsey üyelerim ve Jisoo masadaki atıştırmalık çerezlerden yiyorlardı. Jimin ve Jungkook buradaydı. Onlar da benimle iş hakkında konuşuyorlardı.

Bir yarım saatin ardından içeriye Kim Taehyung girdi. Hepimiz koca gözlerle ona odaklandık. Yeni sevişmiş gibi görünüyordu. Gömleğinin düğmeleri göğsüne kadar açık ve boynunda silinmeye çalışılmış ama çıkmamış gibi görünen kırmızı ruj lekeleri vardı.

"Üzgünüm geç kaldım." Bari pantolonunun fermuarı açık olmasaydı diye iç geçirdim ve elimi yüzüme götürüp gözlerimi kapattım bir kaç saniyeliğine.

"Nerede kalmıştık." O konuşmasını yapmak ve dev ekranda ürün tanıtımı yapabilmek için uzun ince cetvelimsi bir sopayı aldığında Jungkook'un fısıldayarak "HYUNG!" Diyip durduğunu duyuyorduk. Jimin de Taehyung'u bölmek istiyordu anlaşılan. "Tae. Taehyung." Taehyung arkasını döndü ve "Ne var?" Bakışı attı. Ekibimdeki herkes gülmemek için zor duruyordu. Benim ise sadece sinirim bozulmuştı. Bu adam işe nasıl geldiğine hiç dikkat etmiyor muydu? Hiç mi aynaya bakmıyordu?

Jimin Taehyung'a kaş göz işareti ile anlatmaya çalışırken araya girdim. "Kim Taehyung, gömleğin neredeyse sonuna kadar açık, darmadağınsınız, boynunuzda öpücük izleri var ve..." gözümle aşağıya baktım. "Fermuarınız açık." Taehyung şok olmuş şekilde bulunduğu pozisyonda bir süre gözlerimin içine bakarak kaldı. Sonra masadakiler tek tek özür dileyerek gülmeye başladılar. Taehyung hızla arkasına dönüp "Aiiisshh!" Diye iç geçirdi. Bu sırada Jimin ve Jungkook olayı kurtarmak istiyor olmalıydılar ki hızla kalkıp Taehyung'un önüne geçtiler gülümsemeyi sürdürerek. "Git Hyung." Dedi Jungkook. Ardından Jimin konuştu. " Lütfen beş dakika daha bekleyin, Taehyung hemen gelecek."

Taehyung bize arkasını dönerek yan yan yürüyüp uzaklaşırken Jimin ve Jungkookta onunla aynı şekilde önünü kapatarak gidiyorlardı.

Ekipte büyük bir sessizlik oluştu ardından herkes gülmeye başladı. Gerçekten bıkmıştım bu laubali şirketten.

"Jisoo beş milyar dolar için bu yaratıklarla çalışıp rezil olmaya değer mi sence?" Dedim yarım ağız Jisoo'ya yaklaşıp.

Jisoo kıkırdayıp dururken "Jennie, şu an gerçekten aklım başımdan gitti." Dedi. Bu da bozulmuştu işte şirketin suyundan mı artık neden bilmiyorum ama Jisoo'yu da kaybetmiştim. Önüme döndüm. İçeri Jimin ve Jungkook geldi. "Birazdan gelecek." Bunu bir kaç kere söylediler ve yerlerine oturdular. Burada olmaktan çok usanmıştım. Ayağa kalktım ve lavaboya gideceğimi söyleyip yerini sordum.

Toplantı odasından çıktıktan sonra lavaboyu buldum ve içeri girdim. Kısaca aynaya baktım, ellerimi soğuk suyla yıkadım ve biraz da boynuma su değdirdim. "Sakin ol Jennie. Her şey güzel olacak." Diyerek kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.

Lavabodan çıktım ve tam karşıda Kim Taehyung'un odasını gördüm. Kapının ufak bir kısmı açıktı. Yaklaştım ve aralıktan gördüğüm kadarıyla Taehyung giyinmişti, aynaya bakıyordu. Hiç düşünmeden içeri daldım.

"Şirketiniz her zaman bu kadar laubali midir Kim Taehyung." Masasını ve odasını inceleyerek konuşmuştum. Biraz daha içeriye yürüdüm ve masanın yakınında durdum. Kafasını bana çevirmedi ve aynadan bana bakarak konuştu. "Jennie Kim, yakışıklı bir erkek olduğum için kızların üzerime atlamasının neresi laubalilik?"

Ağzımdan dalga geçer gibi bir "Hah!" Nidası çıktı. "Yakışıklı mı? Size yeni bir ayna almamı ister misiniz?"

Saçlarını parmaklarıyla tek tek düzeltirken bana cevap verdi. "Bana hangi aynayı alırsanız alın hep aynı Kim Taehyung'u göreceğim."

"Belki gerçekleri görürsünüz." Dedim ve bana doğru döndü. "Yani beni beğenmiyorsunuz, öyle mi?"

İstemsizce suratımı astım. "Evet beğenmiyorum da, konumuz bu değil. Bu şirketle çalışacaksam biraz disiplin beklemem çok normal. Sizde birazı bile olmadığı için şaşkınım."

Yavaş yavaş yürümeye başladı ve dibime kadar öylece yürüdü. Ondan kaçmadım ve olduğum yerde kaldım. Neden bilmiyordum ama şu an ona kızgındım. Dibimde olmasına rağmen sadece öylece baktım.

"İlginç." Dedi. Sanki bir şey yapmamı bekliyormuşta beklediğini alamamış gibi. "İlginç olan ne?"

Biraz daha adım attı ve yüzünü yüzüme yaklaştırmaya başladı. Tam şu anda pes ettim ve arkamda adım atacak yer olmadığı için masaya oturdum.

"İşte." Gülümseyerek tatmin olmuş şekilde uzaklaşırken. Ne olduğunu şimdi anlamıştım aklı sıra beni de etkileyip etkileyemediğini test etmeye çalışıyordu. Bu çocuk gibi davranan adamdan etkileniyordum ama asla belli edemezdim. Kravatını yakalayıp kendime doğru çektim. O da bu yüzden bana doğru bir kaç adım attı. Artık çok daha yakındık. Ama durmadım ve iyice kendime yaklaştırdım, öpecekmişim gibi dudaklarımı büzdüğümde histerik bir gülüş bıraktı, onunda dudaklarını büzdüğünü gördüm. İki elini de belime yerleştirdi ve beni kendine doğru çekip mesafemizi sıfıra indirdi. Tam dudaklarımız birbirine değecekken kafamı çevirdim. Kıkırdadım ve boynundaki ruj lekesini elimle temizledikten sonra onu geldiği gibi ittim. "Tam çıkmamış sanırım. Çıkarayım dedim. Şimdi oldu." Ne yaptığımı biliyordum.

O şaşırmış bir şekilde bana bakarken ben yavaşça masadan kalktım "Biraz daha gecikirseniz sözleşme iptal Kim Taehyung. Beş dakikanız var."

Odadan çıktım ve toplantı salonuna döndüm. Ardımdan Taehyung'ta içeri girdi. Toplantı boyunca gözlerinin içine baktım. O ise bana bakamıyordu. Egosunu incitmiş olmalıydım ve bu çok zevkliydi.

💗

Selam sevgili okuyucularım. Bir sürü yarıda kalmış kitabım var ve hepsine bölüm atacağım bu yüzden en çok sevilenlerde devam etmeyi düşünüyorum. Oy sınırlaması getiriyorum. Bu kitabın her bölümü en azından 10 oy alana kadar yeni bölüm gelmeyecek. Eğer beni takip ediyorsanız normalde hiç bir zaman oy sınırlaması ya da zaman sınırlaması yapmam hatta yazdığım zaman çok seri bölüm atarım. Ama bir sürü kitap olunca öncelik vermem gerekenler olabiliyor. Hepinizi öpüyoruum💖💖💖

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 01 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

The CompanyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin