Ne oldu anlamadım. Bilemedim.. Bilmeliydim. YAPMALIYDIM... (kadın ağlama sesleri) Kadın ayağa kalktı, papatya tarlasına koşuyordu. Koştu, koştu ve sonunda onun karşısındaydı, ezeli düşmanının. Elinde ki gaz lambasını tarlaya fırlatırken elini yaktı ancak tarlada en ufak hasar yoktu. Bu nasıl olabilirdi, tüm yangın nasıl sadece tek bir kişiye zarar verirdi? Akıl alır gibi değildi. Tarlaya bakıyordu kadın acı içinde. Elinin acısı değil yanlış anlaşılmasın. Bu acı yürek acısı, göz acısı... Kadın mermer ciltli elini göğsüne koydu, gözlerinden akan yaş alev aldı ve tüm bu anı tarihe kaydetti. "Gönlünde yaşattığını yanında yaşatamazmış insanoğlu. Tabi bunu da kendini kaybettiği vakit bilirmiş çünkü insanoğlu her zaman birini yaşatmayı severmiş." Kadın yere attı usulca kendini, çamura battı iyice, fakirin çocuğu olan sevgilisinin sözleri ile. Dünya dönüyordu, asırlar geçiyordu, çamur izi hep yara kalıyordu. Çamura bulaştı mı insanoğlu yok oluyordu. Madem sadece bir kere ruhumuz beden buluyordu, peki hayat neden herkese adil değildi? Neden ellerim kan içinde kalmak zorundaydı! MADEM HERKES HAYATI BU KADAR ÇOK SEVİYOR NEDEN HERKES AĞLIYOR! Ağlıyorum... ELLERİM KAN İÇİNDE AĞLIYORUM BEN BU ADİL OLMAYAN ZAMPARA HAYAT YÜZÜNDEN! Tanrı bizi hayatın gazabından korusun, hayat bir papatya tarlasından farksız... CİDDİYİM! PAPATYA TARLASI BİR KATİL! HEMDE ÇOK CANİ BİR KATİL HERKESİN BİLMEDİĞİ. HANİ ZENGİN EVLATLARI SAVAŞTA ÖLMEZ FAKİRİN, YETİMİN OĞLU ŞEHİT OLUR YA O HESAP İŞTE! İÇİNE GİRMEYENE CENNETTİR O TARLA! Ama içi kan dolu korkuyorum...