Arabanın içine bir sağa bir sola ilerliyorduk. Nereye mi gidiyorum tabi ki annemle beraber onun yaşadığı bir şehre gidiyoruz. O ormanlık alanın çok olduğu tenha bir kasabada yaşıyor. bende yaklaşık on beş yıldır yanın da olmaktan korktuğu kızı Alev. beni yaklaşık beş yaşımdayken babama bıraktığı küçük kızını on beş yıl sonra gelip aldı. sebebi durumunun kötü olmasıymış sözde ama ben öyle olmadığını biliyorum. Peki şimdi neden onunla gidiyorsun diye sorarsınız aslında benda-e bilmiyorum babam çok ısrar edince onu kırmak istemedim. benim için birkaç hava değişikliği olurmuş babam öyle söylemişti.
Şimdi ise işte buradayım arabada annemin yaşadığı şehre daha doğrusu kasabaya gidiyoruz. yanıma küçük bir valiz aldım zaten pek kalacağımı sanmıyorum. en fazla bir ay kalırım diye düşünmeden edemedim. Kafamı arabanın camına yasladım birazcık uyku herşeye değerdi.
Birinin beni dürtmesiyle tatlı uykumdan uyandım. beni uyandıran annemdi "Uyan kızım geldik." Kafamı kaldırdığım da annemin iki katlı ahşaptan yapılma beş yaşlarımın geçtiği o eve gelmiştik. ev iki katlıydı dış cephesi koyu kahve tahtalarla kaplı güzel geniş bir alana sahip bir veranda bulunuyordu. veranda da iki tane sallanan sandalye ve gül kurusu renginde armut koltuk bulunuyordu. gözüme çok boş ama hoş görün tüstü nedense veranda. Bahçede kocaman bir çınar ağacı ve ağaca asılış bir salıncak vardı klasik kitaplardaki 'o ev' gibi duruyordu.
Evin kapısını açtığım anda burnuma çikolatalı süt ve tarçınlı kek kokuyordu koku bana evimi hatırlatmıştı. babamla beraber her hafta geceleri yaptığımız masal akşamları kokusuydu. Girişte kocaman bir şömine çaprazın da kocaman bir televizyon ve l koltuk vardı yerlerde halı yoktu sadece koyu kahve parkeler vardı. salonun yanında kocaman bir mutfak ortasın da ada ve gri renkte beyaz eşyalar vardı. çok fazla göz gezdirmek istemedim direk odama geçip dinlenmek istiyorum.
"benim odam nerede." Annem elini belime koydu "Bu taraftan." Maruz olduğum temas benim hoşuma gitmedi temas sevmezdim. Odamın kapısını açtığımızda bordo nevresimli bir yatak karşısında dolap çaprazında ise bir çalışma masası bulunuyordu. "Sen kendin dekore edersin diye çok fazla birşey yapmadım sen kendin dekore etmek istersin diye dündüm." kafamı usulca salladım. "İyi yapmışsın ama çok fazla kalacağımı düşünmüyorum unutma buraya sadece bir ay için geldim. sonrasında babamın yanına gidicem."
Annem bir şey demedi zaten diyecek pek bir şeyde yoktu. "Ben seni biraz yanlız bırakayım, sende yerleş sonra da belki dinlenirsin güzelce."
"Olur birazdan uyuyacağım zaten dinlenmem gerek yol baya yordu." Olumlu şekilde kafa sallayarak odadan çıktı. Valizimi açtım ve kombin kombin ayırdığım kıyafetlerimi dolabıma yerleştirdim. En son masanın üzerine babamla olan bir fotoğrafımı koydum. Ben on yaşındayken falan çekilmişti ben babamın omzundaydım elimde lunaparkta kazandığımız bir penguen vardı. babamı bu kısa sürede çok özlemiştim.
Biraz fotoğrafa baktıktan sonra, yatağıma uzandım uyumak için gözlerimi kapatır kapatmaz uykuya daldım ve kendimi yorgunluğun da verdiği o tatlı uykuya bıraktım.
~Ormanda yürüyordum karanlık kasvetli bir orman... Her adımımda ayağımın altında çatırdayan dalların sesi kulakları çıldırtan cinstendi. Birden arkam da kurt uluma sesleri duydum bu beni korkutmadı tam tersine hiç bir şey hissetmedim nefret dışında. içimde nedense kurtlara karşı büyük bir nefret belirdi. Bu düşüncelerle ormanda ilerlemeye devam ettim.
Ağaçların arasından beyaz bir tüylü bir şey geçti korkmadım değil ama merakta etmedim değil yani adımlarımı o şeye doğru yaklaştım bu bir tilkiydi bembeyaz bir tilki. Bu... Buu çok güzeldi. Bir hayvan bu kadar mı güzel olurdu. bembeyaz tüylerinin arasın da anlında siyah hilal şeklinde bir leke vardı. Elimi yavaş yavaş ona uzattım.
"Şşşş... korkma benden sana zarar vermem." elimi ilk başta kokladı sonra sanki bir kedi gibi boynunu bana elime sürttü, yavaşça sende sevmeye başladım ama daha sonra hırlamaya başladı bana hırlıyor sandım ama bakışlarını arkama doğru gittiğini anladım. Arkamı döndüğümde kocaman kahverengi bir kurt vardı. Normal kurtlar gibi değil daha büyüktü hatta çok büyüktü. Kurtta bize daha doğrusu tilkiye hırlıyordu. Kurt yavaş yavaş bize doğru geliyordu. ben ayağa kalkıp kurda bakana kadar kurt neredeyse dibimize kadar geldi bianda tilkiye saldırdı. Tilki kurdun ağzında acı dolu sesler çıkarken. bende karnımda keskin bir ağrı hissettim. kurttan kurtarmam gerektiğini hissettim. O hissettiğim acıya rağmen kurda yaklaştım elimi sinirle kurdun kürküne dokundum tam sırt tarafından tutmuştum kurdu. Birden elimin altında ısı hissettim elimin altındaki ısıya odaklanınca kurdun kürkü alev almaya başladı kurt alevlerin etkisiyle acıyla inledi ve tilkiyi ağzından bıraktı o an karnım da hissettiğim acıda son buldu.
Şimdi sadece elimde değil tüm vücudumda hissediyordum o ısıyı. Kurda baktığımda yerde yuvarlanarak alevleri söndürmeye çalışıyordu. Sanki transtaymış gibi hissediyordum. Elim yüzüme doğru gitti ve gördüm elim kolum hatta tüm vücudum alevler içerisindeydi ama acı çekmiyordum yine de bu beni korkutmaya yetti desem yeridir. bu çok korkutucuydu. korkuyla kendimi yere attım o an elimdeki alevler yok oldu ama sadece bende değil o alevler kurdun kürkündeki alevler de son buldu bana doğru yaklaştı ben geriyo doğru giderken kurt banadaha çok yaklaşıyordu ve o oldu... en son gördüğüm şey kurdun dişleriydi... kafamı ağzına almıştı...~
Eveeetttt hikayemizin ilk bölümüne gelmiş bulunmaktayız. Umarım beğenmişsinizdir. Ben çok sevdim. Biraz kısa ama ilk bölüm için hiçte fena değil yani benim için öyle. beğenmeyi ve önerilerinizi yazmayı unutmayın. Seviliyorsunuz<3
ZIBIT SUNARrr...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyazın Ateşi
FantasyAlevin annesinin 15 yıl aradan sonra yanına almasıyla başlayan rüyalar ve olaylar. Bütün bunlar basit bir tatil olarak mı kalıcak yoksa başka şeyler mi olur işte bunu zaman göstericek...