Öğretmenler zili çalmış ve herkes sınıflarına dağılmaya başlamıştı. Jeongin ise her zamanki gibi sırasına oturmuş test çözüyordu. Hep böyleydi. Diğer arkadaşları teneffüste bahçeye çıkıp gezerken, Jeongin ya uyur, ya test çözer yada kitap okurdu. Arkadaşlarıyla fazla vakit geçirmese de oldukça sevilen ve popüler bir öğrenciydi. Test kitabından dikkatini bağırarak ona doğru koşan Jisung dağıtmıştı.
Jisung'a neden delirmiş gibi bağırdığını sormak istese bile soramamıştı.
Jisung, Jeongin'in diğer arkadaşlarına göre fazla alıngandı. Jeongin ona sadece 'git' dese bile o hemen alınırdı. Kendisi ise tam tersiydi. Yüzüne doğru küfretsenizde neredeyse hiç tepki vermezdi. O, böylesine rahatken arkadaşının bu kadar alıngan olması onu epey zorluyordu. Yinede çok sadık olduğu ve kendisine zıt olarak mantıklı kararlar verebildiği için onunla arkadaşlığını sürdürüyordu.
Jisung Jeongin'in yanına oturacağında hızını alamamış olacak ki arkadaşının üstüne düşmüştü.
"Yavaş olsana apt- yani arkadaşım."
Jisung hemen düştüğü yerden kalkıp arkadaşının yanına oturdu ve konuştu.
"ÇOK FENA BİR HABERİM VAR."
"Birilerine bulaştıysan baştan söyleyeyim beni kavgaya falan çağırma geçen sefer senin yüzünden tüm dayağı ben yedim."
"YA HAYIR BULAŞMADIM."
"Bağırma lütfen herkes bize bakıyor."
Jeongin arkadaşını üzmemek için elinden geleni yapıyordu. Bu durumu artık Jisungta farketmişti ve arkadaşının ince davranışları ona çok şirin geliyordu.
Sakinleşmiş ve neredeyse fısıldıyormuş gibi konuşmuştu.
"Sınıfımıza yeni biri gelmiş."
"NE."
Bu sefer bağıran Jeongin olmuştu.
"Kantinden gelirken müdürün odasında konuşurlarken duydum. Sonra zaten hemen senin yanına koştum."
"Peki nasıl bir çocuktu?"
"Bize göre baya uzundu ve sarı saçları vardı. Birde simsiyah giyinmişti. Yüzünü görmediğim için başka bilgim yok."
Jeongin tam bir şey diyecekti ki içeriye giren genç karşısında şoka uğramıştı.
Sınıfa giren çocuğu anında tanımış ve ağlamak istemişti. Çünkü sınıflarına yeni gelen o çocuk, Jeongin'e küçüklükten beri takıntılı olan alt komşuları Hwang Hyunjin'di. Hyunjin'in bunu bilerek yaptığı bariz bir şekilde belliydi. Jeongin Hyunjin'den neler çekeceğini düşündü ve sessiz bir küfür savurdu.
Hyunjin türlü bahanelerle Jeonginlerin evine gidiyordu ve onunla yakınlaşmaya çalışıyordu. Bu bile Jeongin'in canına tak etmesini sağlıyordu. Ondan sadece okula geldiğinde kurtuluyordu ancak görünen o ki artık okulda da kurtulamayacaktı.
Hyunjin'in arkasından hemen müdür girmiş ve açıklama yapmaya başlamıştı.
"Evet gençler bu okulumuzun yeni öğrencisi ve sizinde yeni arkadaşınız Hyunjin. Artık eğitim hayatına bu okulda ve bu sınıfta devam edicek."
Jeongin tahtanın önündeki gence sinirli bir şekilde bakarken Hyunjin ona sinsice ama bir o kadarda masum gözüken gülümsemesini göndermişti.
"Melek yüzlü şeytan." demişti onun da duymasını umarak.
Müdür, "Hyunjin hemen boş bulduğun bir yere otur evladım." dediği anda Jeongin boku yediğini anlamıştı ama yine de 'belki boş sıra vardır' umuduyla tüm sınıfa göz gezdirmişti. Sınıfları oldukça kalabalıktı ve sadece Jeongin'in sırası boştu. Başını yana çevirdiğinde Jisung'u görmeyi dilemişti ama Jisungta kendi sırasına çoktan geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i want you-hyunin
Fanfiction-Bunu neden her fırsatta yapıyorsun? -Çünkü seni istiyorum. Yang Jeongin ve takıntılı aşığı Hwang Hyunjin.