Taehyung dakikalardır yaslandığı duvara iyice sinerek perdeyi biraz daha üstüne çekti, odada başka saklanacak yer bulamadığından yatağının yanındaki küçük alana girip yere kadar uzanan perdeyle kendini kamufle etmeye çalışıyordu.Hayatında hiçbir zaman böyle bir şey başına gelmemişti, yıllardır annesiyle yaşamasına rağmen hep evde tek olurdu ve bir kez olsun korktuğunu hatırlamıyordu fakat şimdi korkudan sadece ellerinin değil bacaklarının bile titrediğini hissediyordu.
Normalde hep kendini savunabileceğini söylediği bu olay başına gelince hiçbir şey yapamamıştı bile, kendi evinde olmasına rağmen ne yapacağını şaşırmış, odaların yerlerini dahi karıştırmıştı.
Eğer ki o an aklı çalışsaydı büyük ihtimalle oturma odasına kaçardı, oradaki cam yere yakın olduğundan kapıdaki adam orada oyalanırken kendisi camdan atlayıp çağırdığı polisler ve Jeongguk ile birlikte onu suç üstü yakalayabilirdi. Ama acı gerçek şu ki, Taehyung alacaklı bir şekilde çalınan kapıyı ve iğrenç ses tonuyla kendi adını çağıran bıçaklı adamı kapı deliğinden gördüğünde nefesin nasıl alındığını bile unutup olduğu yerde kitlenmişti.
Tek yapabildiği cebindeki telefonu çıkarıp Jeongguk'a mesaj atabilmek olmuştu, titreyen elleriyle ona mesaj atarken aynı zamanda mutfaktan bıçak almaya çalışmıştı. Sanki bıçağı alsa güçlenecekmiş gibi hissettiyse de bıçağı eline alması da hiçbir işe yaramamıştı, sadece öylece elinde tutup durmakla kalmıştı çünkü adam o an içeri girse onu bıçaklayamayacağından adı kadar emindi.
Bir beş dakikanın ardından kapının ardında kesilen bağırışma sesleriyle Taehyung gergince Jeongguk'un aramasını bekledi. İçi stres doluydu, kafasında bir sürü soru vardı, mesela o adam kimdi? Taehyung ile işi neydi? Jeongguk onu yakalayabilmiş miydi ya da Jeongguk'a bir şey yapmış mıydı? Jeongguk'un zarar görmüş olabileceği düşüncesiyle daha da streslenecekken bir anda çalan telefonla yerinde sıçradı. Arayanın Jeongguk olduğunu göründe anında aramayı cevaplayıp telefonu kulağına yasladı.
"Alo? Taehyung, hangi odadasın?"
Onun sesini duymak yeni dinmiş gözyaşlarını tekrar sıraya dizerken ağlamamak için kendisini tuttu, "Koridorun sonundaki odadayım." dedi bir çırpıda. Uzun süredir konuşmamasından kaynaklı sesi kırık ve kısık çıkmıştı, Jungkook duyduğu cevapla tekefonu kapadı ve tırmandığı arka camdan içeri atlayıp hızlıca koridora doğru adımladı.
Eve ilk gelişi değildi fakat Taehyung'un odasına ilk girişiydi, odaya girdiğinde etrafa bakmaya vakit bulamadan perdenin arkasından kafasını hafifçe çıkarmış Taehyung'u gördü. "Taehyung.." dedi kendi kendine, o an fark etti ki ciddi manada yüreği ağzına gelmişti. Taehyung'a doğru hızlıca ilerleyip tam önünde dizleri üstüne çöktü, o sırada Taehyung da tamamen perdenin arkasından çıkmıştı.
Jeongguk'un önünde oturmasıyla da doğrulup hiç beklemeden kollarını onun boynuna doğru sardı, o anda dakikalarca içinde tuttuğu hıçkırıklar bir bir çıkmaya başladılar. Jungkook boynuna dolanan kolları hiç yadırgamadan aynı şekilde kollarını onun belinden sırtına doğru sardı ve omzunda ağlamasına izin verdi.
Birkaç saniye sonra sonra bir elini onun ensesine çıkarıp sakinleşmesi saçlarını okşamaya başladı, Taehyung tek çocuktu ve bundan kaynaklı oldukça kırılgandı. Annesi ve babası onunla çok ilgilenemeyip çoğu zaman sorumsuz davransalar bile, her zaman ilgileri kötü de olsa iyi de olsa onun üstünde olurdu.
"Taehyung, bebeğim," derken elleri sakince onun saçlarını ve sırtını okşuyordu, Taehyung'un ağlamasına dayanamadığından derin bir nefes alıp verdi. "geçti gitti bak, sen kaldır bakayım bi kafanı. Bir şey yok değil mi sende?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ribbon boy
Fanfictionjimin ve yoongi hakkında çıkan dedikodular iki fandomun kavga etmesine yol açar. au semekook