B2

640 45 0
                                    

  Jungkook'un hayatı, yıkımın gölgesinde trajedinin karanlık bir tablosuna dönüşmüştü. Ağabeyi Seokjin gibi şifacı bir omega olarak, ailesinin ve sürüsünün acımasızca katledilmesinin ardından Lider Namjoon'un korumasına sığınmıştı. Lider Namjoon, Seokjin ile ruh eşi olduklarını anlasa dahi  onunla ancak her ikisininde aşık olduğuna emin olduktan sonra mühürlenmişti. Güzel seven bir adamdı. Bu sebepten iki kardeş Lider'e  güvenmiş ve saf kan şifacı olduklarını onunla paylaşmışlardı. Jungkook bu sevgiye ve güvene özenmişti. Bu yüzdendir ki alfa Woojin kolaylıkla onun aklını ve gönlünü çalabilmişti. Jungkook küçük ve deneyimsizdi. Ancak, onun saf ve iyi niyetli kalbi, alfa Woojin'in soğuk ve sapkın zihniyetine düşmek üzereydi.Woojin'in sahte sevgisi ve Jungkook'un deneyimsizliği, hayatının kâbusa dönüşmesine yol açmıştı.

Jungkook, Woojin ile eşlendikten sonra kötü şansının peşini bırakmayışının kahredici gerçekliğiyle yüzleşmişti. İlk darbelerin şaşkınlığı içinde Jungkook, kendini saklamış, görünmeyen morluklarını gizlemişti. Morluklarının görünmeyen yerlerinde oluşu, acınası bir şekilde şükür sebebiydi. Ne dayak yediğini birinin bilmesini istiyordu ne de Woojin'in şifa gücünü öğrenmesini.

Ancak hamile kalıpta ilerleyen hamileliğine rağmen acımayan eşinin darbeleri bebeğinin hayatını tehlikeye attığında, herşeyi boş vermiş, bebeğini koruma kararı almıştı. Vakit kaybedemez, Woojin'in hıncını çıkarıp gitmesini bekleyemezdi. Bir kaç saniye bile geç kalsa bebeğini kaybedebilirdi. Woojin'in önünde olduğunu umursamadan şifa gücünü kullanarak kendini ve bebeğini iyileştirmişti. Bu sırada kendini ve bebeğini iyileştirmek için duyduğu kararlılık, içsel bir güç kaynağına dönüşmüştü. Ancak Jungkook henüz içinde bebeğiyle birlikte büyüttüğü gücünün farkında değildi.

  Woojin, Jungkook'un saf kan şifacı olduğunu öğrenince, onu daha kolay manipüle edebileceğini düşündü. Jungkook'un kendini hızla iyileştirebilen yapısı, Woojin için bir oyun alanı haline gelmişti. Artık kendini tutmak zorunda değildi. Görünen bir yerine vurmamak için çaba harcamasına da gerek yoktu. Nasılsa Jungkook kendini hemencecik iyileştirebilirdi. Hayatında gördüğü en güzel kum torbasıydı, hem sinirini atabiliyordu hem de cinsel ihtiyaçlarını karşılayabiliyordu. Dünyanın en şanslı adamı olduğuna inanıyordu. Sapkın zihniyetini evinin duvarları dışında ustalıkla gizliyor, ya birine anlatırsa korkusundan Jungkook'u kıskandığını öne sürerek kimseyle yakınlaştırmıyordu. Oysa Jungkook eğer minik kızına sahip olmasaydı kendini iyileştirmeye tenezül etmeden ölür giderdi bu adamın elinden, yine de kimseye diyemezdi yaşadıklarını. Gün geçtikçe artan dayaklara rağmen, Jungkook, dışarıya karşı sağlıklı ve mutlu bir görüntü sergiliyordu. Kimse, onun hem fiziksel, hem de duygusal bir çatışmanın da ortasında olduğunu görmüyordu. Jungkook'un duvarları gün ve gün daralırken kendini hapsettiği duyguları aynı zamanda sinsice suyla doluyor, onu acılarında boğmaya fırsat kolluyordu.

   Kendi düşen ağlamaz sözü aklından bir an uzaklaşıpta kendinden başkasını suçlamasına izin vermiyordu. Seokjin çok yalvarmıştı Woojin ile evlenmemesi için. Çok çabuk güveniyorsun, hislerini de okuyamıyorsun yapma, demişti. Ruh eşini bekle, hissedebildiğin hislerden şüphen olmaz ama bu adamın sevgisinden emin olamazsın, demişti.

  Ama Jungkook yanlız uyumaktan korkuyordu. Namjoon ve Seokjin eşlenmeden önce her zaman abisiyle uyurdu Jungkook. Ailelerinin katlini kabuslarında tekrar tekrar yaşarken uyuyamıyordu yalnız. Daha fazla tanımak isterdi evleneceği adamı aslında, eşlenmek için bu kadar acele etmezdi ama korkuyla geçen gecelerin son bulacağını umarak koynunda huzurla uyuyacağı bir eşi olsun istemişti. Ancak geldiği nokta, yatağına girmekten nefret ettiği bir alfaya eş ve kendi bedeninden dahi tiksinen bir omegaya dönüşmüş olmasıydı.

HATE YOU (TAEKOOK OMEGAVERSE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin