savaş, olduğundan daha büyük bir şeye dönüştü.
sisin içinde bir yerlerde ihanete uğradığımı hissettim.
saçlarıma dayadığın tetikteki parmakların titriyordu.
asker, buzlu zeminde teslim oldu, bana onur ve dürüstlükle baktı; kırılmış ve üzgündü, bu yüzden ben de birliklerimi geri çektim.
seni neredeyse kaybettiğim geceydi.
seni gerçekten kaybettiğimi sandım.•
taehyung, birkaç gün önce yaşadığı farkındalık sonrasında kendini toparlayıp hayatını yoluna koymak adına neler yapabileceğini düşünmeye başlamıştı kara kara. günlerini, son birkaç haftaki mesajlaşmalarını okuyarak geçiyordu. her okuyuşunda biraz daha kötü oluyordu. jimin'in kalplerle dolu mesajlarının yerini tek kelimelik cevaplarının alışını ve daha sonra bunların görüldülere dönüşüşünü gerçekten hiç fark etmemişti. eğlenmeye, partilemeye, sözde gençliğini yaşamaya o kadar odaklanmıştı ki bunlardan daha önemli olan şeylerini ne hale getirdiğini fark etmemişti.
işin kötüsü, jimin'in sevdiklerine karşı kredisinin ne kadar yüksek olduğunu biliyordu. o, gerçekten geri döndürülmeyecek derecede kırılmadığı sürece kimseye böylesine küsmezdi. ancak hayatından çıkarmayı kafasına koyduğu kişilere gösterirdi bu yüzünü. taehyung'un nefesleri bu yüzden kesiliyordu işte. tek güvencesi; jimin için geçmişinde hayatından çıkardığı insanlardan çok daha değerli oluşuydu. onların tek bağları bu ilişki değildi, onlar birbirinin hayatının en önemli bölümüydü.
yoongi ise jimin'den daha ılımlıydı taehyung'a karşı. o da kırgındı, belliydi tavırlarından ancak tamamen yok saymıyordu sarışını. mesafesini korusa da onu böyle görünce dayanamadığını, sevgilisine kıyamadığını bakışlarından anlayabiliyordu taehyung. yine de bu affedilmesine yetmiyordu. zaten bu yüzden kimseye darıldığı yoktu, haklılardı. bir bilseydi affedilmek için neler yapması gerektiğini...
ancak bir yolunu bulamıyordu. bulamadığı her saniyeyse onlardan biraz daha uzaklaşıyormuş gibi hissediyordu. artık evden dışarı attığı adımların tek amacı okula gitmek oluyordu, bu yüzden onlarla geçirdiği vakitler artmıştı ancak yanlarındayken varlığıyla ortamı öyle huzursuz bir havaya boğuyordu ki, yeryüzünden silinmek istiyordu. önceden temas etmemeye dayanamadığı ikiliyi şimdi uzaktan izliyor, başka odadan gülüşme seslerini dinliyor ve ağlama isteğini bastırmaya çalışıyordu. en zor vakitse geceler oluyordu. yatağa onlarla girdiğinde tenlerine değip huzursuzlukla kasılan bedenlerini hissetmemek adına en uca kayıyor, uykusundan az daha yere düşecekken refleksle uyanıyordu.
bu işkenceye dayanabildiği birkaç günün sonunda bir gece kalkıp misafir odasına gitmişti taehyung çünkü olmuyordu. onlarla konuşmaya yüz bulamıyor ve varlığıyla herkesi rahatsız ediyordu işte. böyle oluşlarına dayanamıyordu yüreği.
fatura fazla gelmesin diye kaloriferi açmadıkları soğuk misafir odasında yorgana iyice sarınarak sessizce gözyaşları dökmüştü ilk gittiği gecede. diğer ikisinin uyuduğunu bildiğinden daha rahat davranmıştı, ağlamasını bastırmaya çalışmamış veya banyoda saklanmak zorunda kalmamıştı. ağlaya ağlaya uyuyakalana kadar tutmamıştı kendini. sabah, kaloriferin yandığı sıcak odada uyandığındaysa şiş gözlerinin altından görmeye çalışmıştı etrafı. neden bu kadar sıcakladığını anlaması biraz vakit almıştı, anladığında bir posta daha ağlamıştı.
dile getirilmesine gerek yoktu, o söylemese de bunu yoongi'nin yaptığını biliyordu. tüm bu çaresizliğinin arasında onun el altından gösterdiği saklı desteği olmasa ne yapardı bilmiyordu. tam düşmüş ve pes etmişken gelip yaralarına üflüyordu güzel sevgilisi. taehyung onun görünmez desteğiyle ertesi günü de evde geçirecek yüzü bulabiliyordu ancak cesaret edip de ateşkes için bir adım atamıyordu işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the great war || taegimin
Fanficthreeshot» taehyung, üniversiteye geçtiğinde biraz değişmişti.