"Kızım kalk artık bak bir sürü iş var ağam bizi bekler" dedi annem başımda. Gözlerimi araladım ve annemin tombul yanaklarına baktım. "Anne kaç yıldır zaten biz bu adam için çalışıyoruz bırak iki uyuyayım" dedim tekrar gözlerimi kapattım ve yatağa iyice gömüldüm.
Annem üzerimdeki yorganı çekti. Ürperti gelmişti. "Kızım kalk artık hem de bugün senin dersin yok mu geç kalırsın, haydi kalk" dedi. Dayanamadım. Yatakta doğruldum.
Yine sabah olmuştu. Annemler her zamanki gibi Bahri Ağa'nın sağ kolu olarak çalışmaya devam edeceklerdi. Bende onların küçük avukat kızlarıydım. Daha doğrusu hukuk okuyan kızlarıydım.
Ailem yıllar önce Bahri Ağa'nın tarlasında pamuk işçisi olarak çalışmaya başlamış, Ağa' da onlara çok güvendiği ve sevdiği için sağ kolları yapmış. Şimdi ki yaşadığımız konağa getirmiş.
Ardından ben doğmuşum bu görkemli konakta. Bahri Ağa'da beni okutmak için elimden geleni yapmış. En sonda hukuk fakültesine görmede yardımcı olmuştu.
"Dicle kızım bak bu aile bizim için elimden geleni yapıyor. Bizde onların yardımlarına karşılık veriyoruz güzel kızım" dedi annem. Her zaman ki gibi yine Bahri Ağa'nın bize karşı yaptığı şeyleri övüyordu.
"Tamam anne kalktım hadi sen git işine ben hazırlanıp okula geçeceğim" dedim yataktan kalkarken. Annem bişey demeden odadan çıktı. Dolabın karşısına geçtim. Bugün ne giysem sorusunu aklımdan geçirip dolabın kapağını açtım.
Dolaptan çıkardığım kot pantolon ve triko kazak ile üzerimi değiştirdim. Saçlarımı at kuyruğu yaptım. Çantamı ve arabanın anahtarını alıp odadan çıktım. Bu konuk İstanbul'da olmasına rağmen oldukça doğu kültürü ile dizayn edilmişti. Büyük oturma odasına geçtiğimde annemin Bahri Ağa'nın çayını doldurduğunu gördüm.
"Günaydın Dicle kızım" dedi Bahri Ağa her zamanki gülümsemesi ile. "Günaydın ağam. Nasılsınız?" dedim benim için boş bırakılan sandalyeye oturarak. Tam da tahmin ettiğim gibi yine o suratsızın karşısına oturmuştu.
Yani Fırat'ın. Namı diğer küçük ağa. Bahri Ağa'nın oğlu aynı zamanda Akman holding in müdürü. Tam bir suratsızın teki. Ama oldukça da yakışıklı. Zeytin gibi gözleri, uzun boyu ve yapılı vücudu ile herkesin ağzının suyunun akacağı tipten bir yakışıklılık...
"İyiyim kızım. Bu günümüze şükür" dedi ve çayından bir yudum aldı. "Dicle sen bugün okula gidecek misin" dedi babam tam benim yanıma oturmuştu. "Evet baba okula gideceğim." dedim babam döndüm.
"Fırat bugün bana en son ki hasadın raporlarını getir." dedi Bahri Ağa oğluna dönerek. "Tamam baba getiririm" dedi soğuk bir tonda.
"Ağam izin verirseniz kalkmak istiyorum okula geç kalacağım" dedim Fırat'ın akışına samimi bir sesle."Tabi kızım izin senin kalkabilirsin. İyi dersler sana" dedi aynı samimi tonda. "Bende kalkıyorum baba" dedi Fırat yine aynı tonda. Bahri Ağa aynı tonda kafasını salladı ve kalkması için ona da izin verdi. Çantamı koluma taktım ve dış kapıdan çıktı.
"Dicle!" diye bağıran sesle arkama döndüm. Fırat bana doğru koşuyordu.
Yanıma geldi ve solukladı. "Dur sana pamuk güzeli ne bu hız?" dedi yine bana pamuk güzeli demişti."Bana pamuk güzeli deme benim bir adım var" dedim gözlerine bakmam için kafamı kaldırdım. Uzun boyu benim 2 katımdı. Bense yanında ufacık kalıyordum.
"Senin adın pamuk güzeli değil mi, pamuk güzeli?" Demişti yine. "Sabır ya gerçekten sabır." dedim gözlerini içine bakarak.
"Neyse. Ne diyeceksen de artık" dedim aynı soğuklukta. Elini yana doğru taranmış kusursuz saçlarına götürdü.
"İstersen seni ben bırakayım yağmur yağacak gibi duruyor" dedi utanmış miydi o?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pamuk Güzeli
Novela JuvenilÖlen ailesinin katilini bulmak isteyen Dicle hayatının aşkını bulur. Ama gerçekler onu sarsar. "Gözlerimi tekrar küçük ağama çevirdim. Yerden hiddetle kalktı .Karşısındaki adama vurmaya başladı. Adama yediği darbeler sonucu kısa sürede yere yığıl...