18

290 45 41
                                    

yaklasik 1 sene sonra merhaba ve ozur... fici unuttugum icin bazi yerler uyusmayabilir azicik okuyup hatirlamaya calissam da.. keyifli okumalar 🩷

MİNHO

Kırk sekiz saatin dolup bitmesine, eğer yanlış hesaplamadıysam, yalnızca son dört saat yirmi sekiz dakika kalmış olması gerekiyordu. Benim hastaneye geldiğimden bu yana bitirdiğim yedinci sigara paketim, sayamadığım kadar çok fazla bayat kahve, birkaç parça çörek ve uykusuz geçmiş bir asır gibi hissettiren geceler. Her şeyin çok daha fazlası. Uykusuzluğun, sigaranın, kafeinin, gözyaşının, tutan migrenin, katlana katlana büyüyen acının hep biraz daha fazlası.

Ama Seungmin'den biraz bile yok.

Çünkü hala... uyanmadı.

Felix artık bu konu hakkında hepimizden çok daha fazla endişelenmeye başladığı için onunla oturmaktan vazgeçmek zorunda kalmıştım. Çünkü zorlanıyordum. Vakit sürekli geçiyordu, zaman sürekli akıyordu ve bununla ilintili olarak umudumuz da tükenmeye başlıyordu. Çok az bir zaman kalmıştı ve durumun kritik olduğunu hatırlayınca bu korumaya çalıştığımız her şeyin aslında zarar görmesine neden oluyordu.

Ben gerçekten hayatım boyunca hiç bu kadar korktuğumu ve dua ettiğimi hatırlamıyordum. Annesi ve babasını aradığımda söylemek istediklerim bunlar değildi. Hem onlara haber vermekte geç kaldığım için çok büyük bir sorumluluk almış ve hata yapmış oluyordum, çünkü bu durumda oğullarını görme hakkını ellerinden izinsizce çalmıştım, hem de bir daha bizimle olmayacağını söyleyecek cesaretim yoktu. O kelimeyi Seungmin için kullanmak istemiyordum.

Yakışmıyordu çünkü. Kendimi bildiğimden beri yanı başımda olan bir insanın bundan sonra olmayacağı gibi karmakarışık duyguları içeren tek bir kelimeyi onun adının yanına fiil olarak getirmeyi yakıştıramıyordum. O hep... ışıl ışıldı.

Kış güneşi kadar parlak ve bir sonbahar yaprağı kadar narindi.

Onu çok özlüyordum.

Bangchan yirmi dört saat dolmadan uyanmıştı. Felix ve Changbin elbetteki yanına gidip onu ziyaret etmek istiyor muyum diye sormamışlardı. Eğer o odaya girersem herkes o orospu çocuğunu öldürmekten beter edeceğimi biliyordu. Hatta Changbin beni olabildiğince onun olduğu kattan uzak tutmaya çalışıyordu, ki bence çok doğru bir şey yapıyordu. Ailesinin buraya gelip Bangchan'ı görmesi umrumda bile değildi.

Eğer bu kırk sekiz saatin sonunda kötü bir şey olursa gerçekten hiçbir şey umrumda olmayacaktı.

Hastanenin girişindeki merdiven basamaklarından bir tanesine oturmuş, yedinci sigara paketimin bitmesine neden olan sonuncuyu içiyordum. Sigaranın neredeyse sonlarına gelmiştim. Bunun bile bir sonunun olduğunu kabul etmek istemiyormuşçasına.

Havada çok yoğun ve de keskin bir ayaz vardı. Tenimin altından kaslarıma, hatta kemiklerime kadar soğuğun sızdığını hissedebiliyordum. Fakat bununla karşılaştırdığımızda daha yoğun olarak hissettiğim acı yüzünden uzuvlarım öylesine uyuşuk bir vaziyetteydi ki, soğuğun üzerimde yalnızca bir şok etkisi vardı. Kendime gelebilmem için elimden geldiğince bu şoku kazanmaya çalışıyordum.

Son dakikaya kadar beklemem gerekiyordu.

Sigaradan aldığım dumanın bir kısmını ciğerlerime, kalan kısmını da dışarıdaki ayazlı havaya gönderirken merdiven basamaklarında yanıma birinin oturduğunu hissettim.

Felix, kapüşonlusuyla başını kapatmıştı. Dirseklerini dizlerine yaslamış, ellerini uzun bacaklarıyla öne uzatmıştı. Seungmin ve Chan'ın uyanmalarını beklerken en çok konuştuğum insanın aslında bu gibi durumlardan en çok etkilenen Changbin olduğunu fark ettiğimde, Felix hakkında ne söylemem ya da tam olarak ne yapmam gerektiğini hiç bilmiyordum. O bu süreçte çok daha fazla sessizleşmişti ve belki de beklemenin ağırlığı altında hepimizden çok daha fazla ezilmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 24 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

If Walls Could Talk, 2min Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin