3.2

74 9 87
                                    

jisung ıslık çalarak bahçeye girdi, gördüğü beden ile hızlı hızlı yürümeye başladı. bankta oturmuş, dizlerini çekip başını yaslamış arkadaşının yanına oturdu. "günaydın seung."

başını kaldırmadan, yorgun bir sesle cevapladı seungmin. "günaydın."

jisung hafifçe dürttü. "kaldır bakayım kafanı."

"hayır."

"tüm gün böyle kaçacak mısın insanlardan?"

seungmin cevap vermedi, başını yan çevirip arkadaşına baktı. "annem geldi."

arkadaşının dudağındaki yaraya bakıp yüzünü buruşturdu jisung. "niye anlatmıyorsun seung?"

tekrardan başını gömdü seungmin, başı ağrıyordu. "hepinizin işi başından aşkındı. anlatınca da bir şey olmuyor zaten."

jisung iç çekip seungmin'in omzunu sıvazladı. "her zaman senin için vaktimiz var seungmin. ne zaman döndü eve? ne yaptı?"

cevap vermeden önce durup düşündü seungmin, bedensel yorgunluğu zihnine vurmuştu ve konuşmakta zorlanıyordu. "pazar akşamı sanırım."

jisung çenesiyle yarayı işaret etti. "o yara nasıl oldu?" bir nefes alıp bacaklarını banktan indirdi, ağlamamak için gözlerini yukarı dikti. "dün. akşam geç döndüm. haftanın başından beri eve gitmemek için bahane bulup duruyorum zaten." güldü. "salı günü gidip jeongin'in tiyatro provasını izledim mesela." jisung da güldü. "jeongin'in oyunculuğu harikadır canım." devam etti seungmin. "geç gidiyordum eve sürekli. dün sadece birazcık fazla geç olmuş oldu."

"fark ettim onu."

"değdi galiba ya. changbin ile beraberdik. çok güzeldi."

"ne yaptınız?" hâlâ omzunu sıvazlarken anlatması için arkadaşını teşvik etti.

"öyle özel bir şey değildi. sahilde dolaştık, dondurma yedik. ama güzeldi işte. her neyse. akşam bırakmak için ısrar etti, kıramadım ben de. giderken de" eliyle yüzündeki yaranın hemen üstünü, dudağının kenarını işaret etti. "buradan öptü. annem de camdan izlemiş. eve çıkınca bağırdı çağırdı. orospuluğa da mı başladın, dedi. sonra da burayı mı öptü diyip tokat attı." yanaklarını şişirip başını salladı. "öyle işte. klasik şeyler."

"klasik dediğin şeye bak amına koyayım. film konusu."

"artık alışmış olmam gerekmiyor muydu?"

"nasıl alışacaksın ki? of ya. kıyamam sana. gel buraya." seungmin'e kollarını sarınca seungmin reddetmeden başını sakladı. çok, çok yorgun hissediyordu. jisung sıkıca sarılıp saçını okşamaya başladı. "ne zaman uyudun en son?"

"dün öğl–"

"hayır, hayır. öğle arası kütüphaneye saklanıp uyumanı kastetmiyorum. gece uykusu. en son ne zaman gece uyudun?"

"hatırlamıyorum."

"hm. en son ne zaman yemek yedin?"

"yani, yemek derken tam olarak ne demek istiyorsun?"

"tam bir öğün?"

"onu da hatırlamıyorum." geri çekilip omuzlarından tuttu çocuğu. "düşüp bayılmaman şaşırtıcı. ama iyi. dersin başlamasına daha var, eve dönmek ister misin?"

"hayır. hayır, asla."

"tamam bebeğim."

uyarır bir tonda konuştu seungmin. "jisung."

"tamam, okuldayız. pardon. şey yapalım, bize götüreyim seni?"

"alınma ama sizin evde de durum farklı sayılmaz."

"hiç yoktan iyidir."

başını iki yana salladı seungmin. "gerek yok. derslere de girmem gerekiyor zaten."

"bu hâlde hiçbir boka yaramaz. kalk. kalk revire gidelim. uyursun orada." kolundan tutup çekiştirince kalkmak zorunda kaldı seungmin. "gerek yok dedim ya. çekiştirmesene oğlum bi' dur."

"yo." koluna girip yürümeye başladı bu sefer. "uyuman gerekiyor. kızlara konuşurum seni idare ederler. çok hasta eve bile gidemiyor, deriz. müdür falan da seni seviyor, bir şey olmaz." geldikleri revir kapısından içeri girdiler, sağdaki yatağa seungmin'i oturtup perdeyi çekti.

seungmin pes edip yatağa uzandı. "bu kadar yorgun olmasam seninle tartışmaya devam ederdim."

"yorgunluğun derse girmemen için birinci sebep zaten."

"hm-hm."

"durayım mı seninle burada?"

"hayır, git derse gir." jisung ders kaçırmaktan nefret ederdi ve kırk derece ateş ile bile derse girdiği olmuştu. "iyiyim ben."

"emin misin seung?"

"hm-hm."

"tamam bebeğim." seungmin bu sefer ses etmedi, jisung da eğilip saçlarını alnından çekti, öptü. "bir şey olursa ara." seungmin günler sonra ilk kez derin bir uykuya dalarken çıkıp okul hemşiresi ile konuştu. arkadaşını ihmal ettiği ve olan biteni bu kadar geç kavradığı için kendine kızıyordu. seungmin'in ona kızgın olmadığını biliyordu ama yine de kendisine kızmadan edemiyordu. sınıfa doğru yürürken telefonunu çıkardı, seungmin gurur yapıp onu istememişti ama yine de seungmin'i yalnız bırakmaya gönlü razı gelmemişti.

xxx

bu kısa bölüm seungmin x jisung dinamiği içindi

birbirlerini seviyorlar sadece.

sadece birazcık sık üzülüyorlar.

karşılıklı

bizim köyde bir çocuk vardı [skz]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin