Bugün günlerden Çarşamba. Belki de Perşembe. Artık ne günleri ne ayları hatırlayabiliyorum. Tek bildiğim sana duyduğum bitmek bilmeyen özlem. Arkadaşlarım beni kurulmuş robota benzetiyor. Her günüm aynı. Okula gidiyorum. Senin hayalin. Uyuyorum. Sen. Eve dönüyorum. Sen. Yine uyuyorum. Ve yine sen. Bugün okul aşamasını bitiremedim. Sıkıcı bir ders. Her zaman yaptığım gibi kafamı sıranın üstüne koymuş uyumaya çalışıyorum. Fakat hayal dünyam izin vermiyor beynimin uyuşmasına. Eskiler bir gözyaşıyla birlikte doluyor gözlerime. Yüzün canlanıyor zihnimde. Gülümsüyorsun bana. Elini uzatıyorsun. Tutuyorum. Delicesine bir neşeyle ağaçların altında dolaşıyoruz. Her gördüğüm ilginç bitkiyi sana gösteriyorum işaret parmağımla. Sen ise zevkle karşılık veriyorsun çocuksu heyecanıma. Sonrası ise gözümün önünden kayıp gidiyor. Karanlıkta kalıyorum. Yolumu kaybediyorum. Tekrar gelmen için uzanıyor ellerim. Yokluğunun idrakıyla sızlıyor yüreğim. Bunları hak etmediğimi düşünüyorum bir an. Sadece bir an. Ama isyana kapılmaktan öyle çok korkuyorum ki hemen savuşturuyorum bu düşünceleri kafamdan. Böyle davranmam diğerlerine göre bir isyandan farksız gibi gözükse de değil aslında. İnsanlar hayalleri olmadan yaşayamazmış. Benim hayalim sendin. Seninle ömrümü paylaşmaktı. Sen olmadan nasıl ben, ben olabilirim? Nasıl hayatta kalabilirim?
Karanlık düşüncelerimin işkencesinden Helin uyandırıyor beni. Yüzündeki ifadeyi bilmeme rağmen konuşmasını bekliyorum. Beni yanıltmıyor. Her seferinde teklifini reddetmem dışarı çıkarma çabalarını değiştirmişe benzemiyor. Ama bu sefer farklı bir enerji var üstünde. Öyle içten bakıyor ki kıyamıyorum hevesini kırmaya. 'Tamam' diyorum. Yüzündeki gülümsemeye beceremesem bile karşılık vermeye çalışıyorum.
Helin, hocanın ara vermesiyle bir saniye beklemeden kolumdan tutuyor ve adeta sürükleyerek dışarı çıkarıyor beni. 'Ne bu heyecan böyle' diyorum. Onu uzun zamandır ilk defa bu kadar heyecanlı görüyorum galiba.
'Bugün canımdan çok sevdiğim kuzenim geliyor daha ne olsun? Seni de tanıştırmak istiyorum. En yakın arkadaşımı görsün, benimle gurur duysun diye.'
'Deli kız' diyerek gülümsüyorum söylediklerine. Ama bu sefer içtenlikle. 'İşte böyle. Hep böyle gülümse' diyerek ellerimi tutuyor destek vermek amacıyla. Cevap beklercesine bakıyor gözlerimin içine. Kendimden emin olamasam bile 'Peki' diyorum. 'Hep gülümseyeceğim, yani çalışacağım'. Kaşlarını çatsa da rahatlamış gibi derin bir nefes veriyor ve yola odaklıyor bakışlarını.
'Seninle dolaşmayı özlemişim. Bunu sık sık yapmalıyız.'
Ses çıkarmıyorum söylediklerine. O da üstelemiyor. Uzun zaman sonra ilk defa dışarı çıktığımdan sıkmak istemiyor anlaşılan. Onun bu anlayışlı haline minnettar kalıyorum. Rüzgarın uçuşturduğu sonbahar yapraklarının arasında sessizce yürürken kafenin önüne geliyoruz. Helin' in kuzeni daha gelmemiş olunca önden iki sıcak çikolata söylüyoruz. Hava soğuk olmasa da kış yavaştan kendini hissettirmeye başlayınca bu loş ortamda sıcak çikolata içmek hoşuma gidiyor. 'İyi ki gelmişiz' diyorum. Seni hatırlatıyor burası bana. Gerçi hiç aklımdan çıkmıyorsun ki. Her an her yerde sen varsın. Bana hissettirdiklerin var. Ortamın sıcaklığı da aynı sen gibi kalbime işliyor. Ben kendimden geçercesine etrafımı incelerken aniden gelen esintiyle ürperiyorum. Kafenin kapısında uzun boylu, kumral, oldukça yakışıklı bir genç beliriyor. Helin' in ayağa kalkmasıyla anlıyorum kuzeni olduğunu. Gözleri aradığını bulunca geniş adımlarla yanımıza geliyor. Büyük bir özlemle sarılıyor Helin' e. Bir iki hal hatırdan sonra tanıştırılmayı bekler gibi bana bakıyor. Elimi uzatıyorum. Helin tanıştırıyor bizi. Hep birlikte oturuyoruz masaya. Havadan sudan konuşmaya başlıyoruz. Ufuk sıcak bir insan. Davranışlarıyla, oturmasıyla, kalkmasıyla insana kendini sevdiriyor. Yapmacıklık yok hiç. Yaşından olgun davranıyor. Ama bu olgunluk rahatsızlıktan çok hoşuna gidiyor insanın.
'Seninle tanışmak güzeldi. Umarım bir daha görüşebiliriz.'
Ark niyet barındırmayan sözlerine sadece kafa sallamakla yetiniyorum. Anlayışla karşılıyor benim bu suskunluğumu. Sorgulamıyor. Hava yavaştan kararmaya başlayınca kabanlarımızı giyip dışarı çıkıyoruz. Bırakalım deseler de biraz yürümek iyi gelecek diye kibarca reddediyorum tekliflerini. Hafif esintiyle birlikte yavaş yavaş yürümeye başlıyorum.
...
O gün tanıştığımızdan beri sürekli görüşüyoruz Ufuk' la. Onunla birlikte olmak huzur veriyor. Kendimi oldukça rahat hissediyorum. Tanışma şansın olsaydı eminim sen de severdin. İlk gün karşılaştığımız kafede dışarıda çiseleyen yağmuru izlerken Ufuk' u bekliyorum. Aradan az bir zaman geçtikten sonra kapıdan içeri giriyor. Gülümseyerek yanıma gelip sandalyesine oturuyor.
'Çok bekletmemişimdir umarım.'
'Yok, geleli çok olmadı.'
Aslında tanıştığımızdan beri pek fazla konuşmuyoruz onunla. Ama sanki gözlerimiz o kadar çok şey anlatıyor ki dillerimiz kıskancından tek kelime edemiyor. Sadece varlığı bile yeterken konuşmaya gerek görmüyorum. Fakat onun anlatmak istediği çok şey var gibi duruyor. Bu yüzden lafa ilk Ufuk giriyor.
'Rana sana bir şey söylemek istiyorum.'
Kafamı sallıyorum devam etmesini beklercesine.
'Uzun zamandır seninle görüşüyoruz. Yanındayken kendimi o kadar huzurlu o kadar tamamlanmış hissediyorum ki seninle bir ömür geçirsem de yetmeyecekmiş gibi geliyor. Bunun için aceleci davrandığımı düşünebilirsin. Fakat sana geç kalmak istemiyorum. Hayat yalnız yaşamak için fazla uzun, hislerini gizlemek için fazla kısa. İzin ver yaralarını sarayım. İste birlikte kanasın yaralarımız. Bana dayan. Gözlerindeki acıyı görüyorum. Ne olduğunu bilmiyorum. Bildiğim tek şey o gözlerin başka gözler için özlem duyduğu. Önemli değil. Bana aşık ol diyemem. Sadece yanımda ol. Yanında olayım. Ne şekilde olursa olsun en ufak bir sevgin yeter bana.'
Ufuk bunları söylerken gözlerim yaşlarını gizlemekten aciz. Dayanamıyor artık bu kalp sevdiklerinin tek tek yitip gitmesine. Kaybetme korkusu tüm benliğimi sarmış çoktan. Buna rağmen yüzsüz kalbim bir kez daha dene diyor. Onun yanında olabilir miyim? Gerçekten birlikte atlatabilir miyiz? Ne diyeceğimi bilemiyorum. Ufuk yanıma geliyor. Başımı omzuna koyuyor.
'İstediğin kadar ağlayabilirsin. Geçmişin ömür boyu seninle gelse de hep yanındayım. Sen istediğin sürece de hep yanında olacağım.'
Evet unutamıyorum. Hayatımın en güzel günlerini unutmak da istemiyorum. Sadece içimdeki acı, yerini buruk bir tebessüme bıraksa yeter. Ve bunu tek başıma başaramıyorum. Yalnız kalmayı kalbim kaldırmıyor. Onun desteğine ihtiyacım var. Barış' tan başkasını kalbim aşk diye almasa bile Ufuk' u sevmez miyim? Birbirimize destek olamaz mıyız? Teklifini reddetmeye gücüm yok. Bu düşüncelerle daha fazla sokuluyorum Ufuk' a. Sanki düşüncelerimi okumuş gibi konuşmaya başlıyor.
'Ben yanında olduğum sürece yalnız acı çekmene izin vermeyeceğim. Seni seviyorum. Hep benimle ol.'
'Hep benimle kal.'
SON