5

117 11 5
                                    

   Serginin üzerinden bir hafta geçmişti. Ve ben bir haftadır o günde takılı kalmıştım. Ailem de dahil hiç kimseye tablomun bu kadar uçuk bir rakama satıldığını söylememiştim. Canan hocadan da bizzat kimseye söylememesini rica etmiştim, o da bunun normal olmadığının farkındaydı  bu yüzden anlayışla karşıladı.

Kenan Altundağ. Günlerdir tüm beynimi aynı kanser gibi işgal eden o isim.

Çok mu kafamda büyütüyordum? Bu para onun için hiçbir seydi, belki de öylesine bir iyilik yapmak istemişti.
Tablomda kimsenin görmediği bir detayı görmüştü, acaba gerçekten bir sanat sever miydi? Yoksa sadece bir tesadüf müydü?

Kafamda dönen yüzlerce soruya yaşadığımın normal olduğuna kendimi ikna etmek için cevap uydurabiliyordum. Fakat bana olan bakışlarına sebep uyduramıyordum. Arsız bakışlarını her gözümü kapattığımda tekrar üzerimde gezindiğini hissedebiliyordum.

Bana acımış olabilir miydi? Paraya ihtiyacım var gibi mi duruyordum. Belki o elit ortama yeterince uyum sağlayamamıştım ve gözüne batmıştım.

Siktiğimin zengin piçi.   O gün, etrafa saçtığı güler yüzlü ifadesi beni incelerken yoktu. Maskesini takmayı unutmuştu. Fakat yine de yüzünden bir şey anlamak oldukça zordu.

  Ama çabalarım boşunaydı. Taktığı maskenin arkasını asla bilemezdim. Aynı seviyelerde değildik. Hiçbir zaman yoksulluk çekmemiştim fakat onun olduğu konum akıl alınacak düzeyde değildi. Büyük ihtimalle aklımın alamayacağı kadar parası vardı, bu dünya ise para ile dönüyordu. Bunların üzerine birde mankenlik yapabilecek bir vücuda ve yüze sahipti.

Kendi kendime güldüm. Bu kadar mükemmel durması sinirlerimi bozuyordu. Adımı bile hatırlamıyordur.
Fazla düşünmem saçmaydı. İyi yönünden bakarsak ise tablomu Kenan Altundağ aldığı için o gecenin kazananı açık ara ben olmalıydım.

Sergi stresi bitmişti ve sakin okul günlerime dönmüştüm. Derin bir iç çektim ve daha fazla düşünmemek için ailemin yanına geçtim.

______________________________

"Ah! Dayanamıyorum nolur gel artık!"
Kenan altında artık zevkten değil acıdan kıvranan kadına baktı.

"Kenan lütfen." Kadının sesi sinirini bozuyordu. Bir göğsünü avuçlayıp daha hızlı girmeye başladı kadının içine. Bu hareketinden sonra daha da bağırmaya başlamıştı kadın.

"Kes sesini amına koyayım!" Diye bağırdı kadına. Fakat buna rağmen kadın hala bağırmaya devam ediyordu.
İçinden çıkıp tek bir hamlede kadını yüzüstü şekilde çevirdi. Biraz üzerine doğru eğildi ve kadının ağzını kapatarak tekrar içine girdi. Her defasında daha sert ve hızlı bir biçimde giriyordu kadının deliğine. Fakat boşalmanın ucuna bile yaklaşamamıştı.

Gözlerini kapattı ve kadının hiçbir ses çıkaramaması için ağzıyla birlikte burnunu da kapattı. Gözlerinin önüne ilk çocuğun gözleri sonraysa dudakları geldi. Elleri, saçları, yakasının açık bıraktığı bembeyaz boynu...
O an boynuna kendi izlerinin ne kadar yakışacağını düşündü. Yavaş yavaş altındaki kadının yerine çocuğu koymaya başladı hayal gücü. Kadının önünde duran ensesini sertçe ısırdı. Aklında sadece çocuğun dudakları dönüyordu. Parçalayasıya kadar öpmek istiyordu o dudakları. Tatlı ağzının içini hayal etti. Penisinin hepsini sığdırabilir miydi acaba ağzına. Bulunduğu ortamdan tamamen kopmuş gibiydi, zihninde tek dolaşan şey Ekin'in şuan altında olmasıydı. Kenan'ın ağzından sesli bir inleme duyuldu. Sonunda boşalmıştı.

Nefes almasını engellediği kadının suratından elini çekti. Elinin her yeri salya ve gözyaşı kapalıydı. Elini yatağın çarşafına sildi ve penisindeki kondomu çıkarıp yere attı.

Kadın derin nefesler alarak kendine gelmeye çalışıyordu. Kenan çıplak bedeniyle yataktan kalktı ve masanın üzerinde duran viski şişesini ağzına dayadı. Aldığı büyük yudumdan sonra kalanını bardağa boşalttı. Eline aldığı bardakla hala çıplak olan bedenini odada bulunan koltuğa attı.

"Çık." Kadın daha nefesini düzenleyememişken Kenan'ın dediği şeyi duyunca şoka uğradı.

"Ne?" Sessiz ve titreyen sesiyle Kenan'a baktı. Daha önce defalarca kez seviştiği adamın dediklerine anlam veremiyordu. Hiçbir zaman böyle olmamıştı ona karşı. Kenan yavaşça kadına doğru baktı.

"Eşyalarını al ve siktir git. Şimdi anladın mı?" Kadın duyduğu laflar üzerine, üzerini bile doğru düzgün giyinmeden ağlayarak odadan çıktı.

Oturduğu yerden görebildiği manzaraya baktı Kenan. En yüksek katında olduğu otel odası sayesinde tüm şehir ayaklarının altındaydı. Kendi kendine bir kahkaha attı.

"İlginç, Ekin Doğru ha?" Masanın üzerinde duran telefonunu eline aldı. Birkaç çalışta açılan telefonu kulağına dayadı ve konuştu.

"Bugünkü sergi." Telefonun karşı tarafı konuştu.

-Evet efendim.

"Ekin Doğru' nun tablosunu satın alın. Beş yü..." adam rakamı söyleyecekken duraksadı.

"Hayır bin dolara." Karşı tarafın onaylama sesini duyunca telefonu kapattı. Bardağındaki viskiden bir yudum daha aldı. Ekin bu rakam seni satın almaya yeter mi?


RİYAKÂR (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin