Kendimi tuhaf hissederek uyandım. Tüm vücuduma dokunduğumda tuhaf olan birkaç şey vardı: Birincisi ağrı hissetmiyordum, ikincisi vücudumda acı yoktu, üçüncüsü hayattaydım dördüncüsü yani sonuncusu Hogwarts treni vagonunda genç bir vücuda sahip olmamadı. Ne oluyor?Ben yaşıyordum. Yaşıyorum. Nefes alıyordum. Elimi bile hareket ettirirken yorulmuyordum.
Tekrar genç bendim.Bu farkındalık ile ellerim bacaklarımın üstüne düştü. Başımı eğdim. Gözlerim aynı şelale misali akmaya başlamıştı. Belki uzun zamandır yaptığım tek şeydi ağlamak. Ama normal nefes almak bile beni mutlu etmişti. Uzun zaman sonra nedensizce mutlu olmuştum.
Başımı kaldırıp gözümü sol koluma sildim. Biraz daha ağlamayacatım. Kendimi denemek için ayağa kalktım. İlk başta düşeceğimden korkarak dengemi kaybetmiştim ama başarmıştım. Ayakta durabiliyordum! Yüzümde büyük bir sırıtma belirdi. Tutunarak cama baktım. Kendi yansımamı görünce şaşırdım. Dediğim doğruydu. On bir yaşında ki ben olmuştum. Kendimi aynada temiz bir şekilde görünce boşta olan elimle yüzüme dokundum.
Son bir yılda, Azkabanda geçirdiğim zaman, daha da yaşlanmıştım resmen. Yüzüm çok kırışmıştı. Göz altı torbalarım oluşmuştu. Fakat burdaki ben bebek yüzlüydüm.
Kapı tıklama sesiyle başımı kapıya çevirdim. "Buyrun" Elim boğazıma gitti. Konuşurken zorlanmamıştım. Canım acımamıştı. Yüzümde mal gibi bir sırıtma vardı. Hadi ama yıllardan sonra düzgün hareket edebiliyordum! Sevinmek için bir nedendi bu.
Artık bunları yapabildiğim her gün Tanrı'ya dua edeceğim.
Kapıyı çalan kişiler içeri girdi. İki kişiydiler. "Merhaba şey... Biz vagonumuzdan kovuldukta burada oturabilir miyiz?" Destek alarak otururken "Olur." Diye cevapladım. İkisi bavullarını yukarı koyup karşıma oturdu. "Biz Carrow ailesinin varisleriyiz ben Alecto bu da kardeşim Amycus." Alecto kendini ve kardeşini gösterdi, nazikçe. Bende safkan ailelerinden gördüğüm gibi "Ben Harry tanıştığıma memnun oldum." Dedim soy ismimi söylemeyerek. Onları denemek istemiştim.
Alecto ellerini çırparak "O zaman sende bize isimlerimiz ile seslen Harry, bizde memnun olduk." Amycus da bana dönüp başıyla onayladı. Bende gülümsedim onlara.
Carrow ailesini bir yerden duymuş olmalıydım. Nerdendi? Doğru ya! Bu aile Voldemortun sadık takipçilerinden biriydi. Bu benim geçmişte olduğum teoriyi doğruluyor. Voldemort'un gençliğindeydim. Bir düşününce... Neden onu tanımıyordum ki? Bu yüzden Slyhterin binasına girecektim. Aklımda kurduğum planla sırıtmamı bastırmaya çalıştım.
Planım basitti. O pislik Dumbledore'un Voldemort'a karışmasına izin vermeyecektim. Hatta ona karşı kazanmasını sağlamak mükemmel olurdu. Dudağımı ısırdım. Planım kaffamda daha da kurarken tek bir noktada takıldım. Ona nasıl yaklaşacaktım? Safkanlığı savunan bir deliye karşı annemin kızlık adını kullanamazdım. Potter soyadı ile Slyhterin binasına girersem, tuhaf kaçardı ve göze batardım. Sirius'tan kalma Black'i kullansam, Tom zamanında olan profesör Black ile baş başa kalırdım. Bunun içinde meşru müdafaa kullanmak zorunda kalırım. Ve Black ailesinde ki her üye tanınan kişilerdi. Bir anda biri çıksa belli ederdim kendimi.
Düşün Harry ne yapabilirsin?
"Harry hangi binada olmak istiyorsun?" Diye sordu Amycus. "Slyhterin" Dedim direk. "Bizde öyle düşünüyoruz" İkisi de bana gülümsedi.
Aklıma gelen fikirle dondum. Ya onların hafızasını değiştirseydim? Onlar gibi davransaydım? Bu zevk uyandırıcı fikirle vücudum titredi. Zaten bu aileyle benzer kişilik özelliklerim vardı. Tabii birazcık Potter özelliklerim vardı. Ama bunu fark etmek için keskin gözlü olman gerekirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Pazarlığı
FanfictionHarry yutkunarak karşısında genç bir şekilde duran ailesine baktı. Sonra sevdiği adama... Bir anlaşma mı, ne yapacaktı? Eski anılarıyla neler düzeltebilirdi yada düzeltemezdi. Bunu görmek için kitabıma bekleniyorsunuz. !Yasal uyarılar:Kurgu bana ait...